IŞİD ve bölgeselleşen çatışma

IŞİD, Ortadoğu’nun bölgesel gerici güçleri ve kapitalizmin Büyük Güçleri ile işbirliği halinde, imkan bulduğu her durumda mazlum halklara ve inançlara katliamlar düzenlemektedir, İsrail’e asla yönelmemiştir.

IŞİD, Ocak ayını İran’da Kirman kentindeki bir kitlesel anmaya saldırı yaparak başlattı. 103 Şii İranlıyı katletti. Bu katliam bizlere Ankara Gar katliamını anımsattı. Aynı yöntemle yapılmış bir bombalamaydı. IŞİD bu saldırıyı İsrail adına hareket ederek yaptı. İsrail Başbakanı Netanyahu da kısa süre sonra “İran’ı vurmadığımızı kim söyledi, İran’ı vuruyoruz, ahtapotun başı onlar” diyerek bu katliamı siyasi anlamda üstlendi.

Aynı IŞİD, Ocak ayını Sarıyer katliamıyla kapattı. Santa Maria kilisesine saldırarak orada dua eden Hıristiyan yurttaşlarımızı hedef aldı. Silahları tutukluk yaptığı için oradaki yurttaşlarımızın çoğu sağ kurtulsa da oraya ziyarette bulunan bir Alevi canımız Tuncer Cihan katledildi. Yasını tutuyoruz.

İşte IŞİD budur. 2014’teki gücünün çok çok gerisinde olmasına rağmen halen soykırımcı saldırılar düzenlemektedir. Bu saldırılar, bir yandan IŞİD’in soykırımcı yüzünü bir kez daha hatırlatıyor. (Bu arada trajikomik bir duruma da dikkatinizi çekmek isterim! Ankara’da bir ağır ceza mahkemesinde, dönemin HDP MYK üyeleri, 2014 yılında IŞİD’in Kobani’deki soykırımını engellemek üzere tivit attıkları bahanesiyle yargılanıyorlar.)

Diğer yandan bu saldırılar İsrail’in, Filistin direnişini IŞİD’le özdeşleştirme çabalarının saçmalığını ortaya koyuyor. Hamas da dâhil bütün Filistinli partilerin kökleri Filistin toplumunun içindedir; onlar İsrail dışında hiçbir hedefe yönelmemişlerdir.

IŞİD’in kökleri Ortadoğu’nun ezen, egemen unsurlarının içindedir. IŞİD ayrıca İsrail’e asla yönelmemiştir; IŞİD şiddetinin hedefi her zaman ve kural olarak Ortadoğu’nun ezilenleridir, mazlumlardır. Soykırımcı karakterdeki bu örgüt, Ortadoğu’nun bölgesel gerici güçleri ve kapitalizmin Büyük Güçleri ile işbirliği halinde, imkan bulduğu her durumda mazlum halklara ve inançlara katliamlar düzenlemektedir.

ÇİFT KUTUPLU DÜNYA NEREDE?

İsrail – Filistin savaşı dördüncü ayını da geride bıraktı. Uluslararası Adalet Divanı’nın Güney Afrika’nın başvurusu üzerine aldığı tedbir kararına rağmen İsrail’in Gazze’deki soykırımını durdurmak için Büyük Güçler kılını bile kıpırdatmıyor. Netanyahu rahatlıkla 6 ay daha Gazze’de katliam yapacaklarını ilan edebiliyor. Ultra sağcı Siyonistler kongre toplayarak Gazze’yi ilhak çağrıları yapıyor.

Nerede peki o üzerine çokça konuşulan “çift kutuplu dünya”? Ne Rusya ne de Çin’den İsrail’i durdurmak adına en ufak bir kımıldama görünmüyor. Çin aylar sonra meseleye bir müdahalede bulunduysa da, amacı Yemen’deki Husilerin eylemlerini engelleyip Kızıldeniz’den gemi geçişini güvenceye almaktı. Filistin meselesi söz konusu olduğunda kapitalizmin Büyük Güçleri arasında fazla bir fark yok. ABD, İsrail’i açıktan desteklerken, Rusya ve Çin ortaya çıkan “fırsatı” İsrail’le ilişkilerini geliştirmek için kullanıyor.

Avrupa Birliği’nin cılız birkaç eleştirisi dışında tüm Büyük Güçler, Filistin’e sırtlarını dönmüş durumda. Bu durum bir kez daha “çift kutuplu” ya da “çok kutuplu” dünya analizlerinin sınanmasına neden oluyor. Demek ki, böyle bir “çift başlılık” ancak emperyalist arasında çıkar rekabeti söz konusu olduğunda var. Mazlum bir halkın savunulmasında çift başlılık söz konusu değil.

Sovyetler Birliği döneminde, örneğin 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda İsrail’in ilerlemesi, SSCB’nin verdiği nota ile durdurulmuştu. Kapitalist Rusya, işine geldiğinde Sovyet amblemlerini istismar etmeyi iyi bilir; ama özünde bu yeni rejimin Sovyetler Birliği ile hiçbir alakası yoktur. Sadece emperyalist politikalarını örtmeye yaradığı zaman Sovyet geçmişine gönderme yapar.

İRAN’IN ROLÜ

Büyük Güçlerin bir kenara çekildiği ortamda, İsrail’i dengelemeye çalışan orta ölçekli bölgesel güç, İran’dır. Gerçekten de 7 Ekim’den bu yana İran, bölgedeki Hizbullah, Hamas, Ensarullah, Ketaib Hizbullah gibi müttefikleriyle birlikte İsrail’e karşı fiili savaş içerisindedir. İran ayrıca, Irak ve Suriye’deki ABD üslerine karşı da (Devrim Muhafızları’nın örgütlediğine şüphe bulunmayan) yüzlerce irili ufaklı saldırı düzenledi. Bu saldırılardan en etkilisinde Ürdün’de bir ABD üssünde 3 ABD askeri öldü.

ABD ise İran’a yine bölgesel düzlemde yanıt vermeye ve Rusya – Çin’i mevcut kayıtsız konumunda tutmaya dikkat gösteriyor. Bölgede çatışma ısınırken, tüm Büyük Güçler, çatışmayı Ortadoğu zeminiyle sınırlamaya özen gösteriyor. Yine de tehlike altında olan çıkarların büyüklüğü nedeniyle bundan kimse emin olamaz.


Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır.

.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi