Demokrasinin anahtarı: Grev hakkı

İşçi sınıfının grev hakkıdır, grev hakkını elde etmenin tek yolu ise grevdir. Metal işçilerinin mücadelesi sonucu MESS’in görece yüksek ücret artışlarına imza atmak zorunda kalması, grev hakkının demokrasinin anahtarı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Metal işçilerinin, özellikle de DİSK/Birleşik Metal İş’in mücadelesi sonucu MESS’in görece yüksek ücret artışlarına imza atmak zorunda kalması, grev hakkının demokrasinin anahtarı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Metal işçileri, fiili OHAL rejiminin grev yasaklarını aşarak, fiilen grev hakkını kullanabilen işçi sınıfının ender bir kesimini oluşturuyor. İşçilerin üretimden gelen gücü, ne zaman grev ilan edilse yasaklanarak kırılıyor. Bunun bir istisnası, geçmiş toplu sözleşme süreçlerinde grev yasağını tanımayarak greve çıkan metal işçileridir. Eğer ellerinde böyle bu güç olmasaydı, metal patronlarının örgütü MESS’in %35’lik başlangıç teklifini, belki birkaç puan daha artırılmış haliyle, kabul etmek zorunda kalacaklardı.

Oysa 4 ay süren bir mücadelede, fabrikalarda yapılan eylemler, toplamda 60 saati bulan fiili iş bırakmalar ve işin sonunda grevin de 19 Ocak için 7 işletmede ilan edilmesi, MESS’i %98’lik bir zamma imza atmak zorunda bıraktı. BMS Genel Başkanı Özkan Atar, sosyal haklarla birlikte ücret zammının yıllık %157’yi bulduğunu açıkladı.

Oysa Erdoğan iktidarı, işçi sınıfını sendikasızlaştırıyor, sendikalı olan işçilerinde grev hakkını kullanmasını fiilen engelliyor. Böylece işçi sınıfını devasa bir asgari ücretliler kitlesine çeviriyor. Örgütsüz, sendikasız işçiler güçsüz bir biçimde, yılda bir kere yapılan asgari ücret artışını bekliyor. Oysa grev hakkına sahipse, sendikalı işçiler hak ettiğini almak için mücadele edebiliyor.

İŞÇİLER İÇİN ÜCRET SADECE ÜCRET DEĞİLDİR

İşçiler için ücret, asla sadece ücret değildir. Ücret düzeyi bütün bir yaşama etki ediyor. Yüksek bir ücret işçi ailelerini asgari geçim düzeyinin üzerine çıkarttığında işçi çocukları daha iyi bir eğitim alabiliyor, işçiler daha çok sosyal etkinlikte bulunabiliyor, daha iyi konutlarda yaşayabiliyor, daha sağlıklı bir yaşam sürdürebiliyor. Dolayısıyla grev hakkının bastırılması, işçilerin daha kötü, daha sağlıksız, daha az sosyal yaşamlara mahkûm edilmesi anlamına geliyor.

Türkiye OHAL ilanından önce de birçok grev yasağına tanık olmuştu ama artık grev yasağı genel ve sistemli uygulama haline geldi.

Toplu sözleşme imzalayan Metal işçileri, Türkiye işçi sınıfının küçük bir azınlığını oluşturan 163 bin işçiden ibaret. Ancak sendikalaşmanın yaygınlaşması ve grevlerin artması ile bu örnek kazanım, işçi sınıfının çoğunluğuna mal edilebilir. 2021-22 yıllarında hiper enflasyon altında işçi sınıfından kopartılıp sermayeye aktarılanlar, ancak milyonlarca işçiyi kapsayan bir grev dalgasıyla, bir ölçüde de olsa geri alınabilir. Sendikalı metal işçilerinin kazanımı, bunun belki de bir ön adımı olur. Türkiye’de demokrasinin anahtarı, vahşi kapitalizm altında inleyen işçi sınıfının grev hakkıdır. Grev hakkını elde etmenin ise, grevden başka yolu yoktur.


Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi