Kağıt toplayıcıları ya da kültür emekçileri üzerine

Çoğunluk, kağıtçıları meslek olarak kabul etmez. Yine bu çoğunluğun kabul ettiği bir başka şey de ‘Kültür emekçilerinin yaptıklarının bir meslek-iş ya da emek olarak kabul etmemesidir. Onlara göre bütün kültür emekçiliği işi, bir ‘Ağustos böceği’ öyküsü.

Arjantin’de bir milletvekili ile konuşuyordum. Natalia Zaracho, eski bir kağıt toplayıcısı-‘Cartonera’ydı. 12 yaşında başlamıştı bu işe. Yollarında şiddet gezen bir gecekonduda oturuyorlardı. Annesi, geceleri evde onu ve kardeşlerini yalnız bırakamadığından yanlarında götürüyordu. ‘Her gün şehirde, kapağı açık bir çanta bulup, bu işten kurtulmayı hayal ediyordum’ diyordu. -Hani belki siz de görmüşsünüzdür, dünyanın herhangi bir yerinde, bir çek çek arabanın içinde, ayakların altında ezilerek katlanmış kolilerin, sıkıştırılmış kağıtların ve tepelerine basılmış ve tekrar kapakları takılmış pet şişelerin arasında uzanmış bir küçük kız.- ‘Sonra bunun bir iş olduğunu anladım. Biz ‘Cartonera- Kağıtçıydık ve çok önemli bir iş yapıyorduk. Bu yüzden bütün kağıtçılar bir araya geldik, örgütlendik ve ben bugün onların milletvekiliyim ve mecliste kendi sektörümüzü savunuyorum…’ diyordu.

Mesela banka veznedarlarının çoğunluğu, sınıf öğretmenlerinin çoğunluğu kimliklerini sınıflarından alan ya da bakkal dükkanı sahiplerinin çoğunluğu her ne kadar az kaldılarsa da, ya da doktorlar, avukatlar, uzun yol şoförleri ve mutlaka ki politikacılar irili ufaklı, hatta sağlı sollu ve cenaze levazımatçılarının çoğunluğu ve bir sürü şeyin çoğunluğu, kağıtçıları meslek olarak kabul etmez. Yine bu çoğunluğun kabul ettiği bir başka şey de ‘Kültür emekçilerinin yaptıklarının bir meslek-iş ya da emek olarak kabul etmemesidir. Onlara göre bütün kültür emekçiliği işi, bir ‘Ağustos böceği’ öyküsüdür. Mesela müzik yaparken zaten eğlenirler ve bu onlara yetmelidir. Filminizi gösterdikleri için onlara minnet duymanız, sergi duvarlarına resimlerinizi astıkları için mutlu olmanız ve hatta, kitabınızı bastıkları için üstüne para vermenizi beklemektedirler.

Kağıt toplayıcıları ile kültür emekçilerinin ortak tarafları, öncelikle kendilerinin hayalet olmadıklarını kanıtlamak zorunda olmalarıdır. Garip bir çelişkidir bu. Mesela bütün gün, asık bir suratla, önüne uzatılan kağıtları imzalama işi! yapan müdür, vali, kaymakam ya da her neyse, hemen onların altında bir köşede, bir kutsal bekleme memuru, silahlı, silahsız, havalı, üniformalı ve genellikle insan öldürebilme ruhsatlı muhterem, devlet başkanları mesela, bir iş yapıyor sayılır ama kağıt toplayıcıları onların pencere altlarından, önlerinden, yanlarından geçmelerine rağmen görülmezler bile ve yine garip bir çelişkidir ki ‘ağzında bal gibi tatlı bir türkü’ ile ekmek parası kazananlarının söyledikleri türküleri yazanlar, yapanlar, kendi ekmeklerini bu türküden kazanamazlar.

Sürekli kendilerinin de ekmeği parayla satın aldıklarını, kira verdiklerini ve genellikle veremediklerini, okula gönderdikleri çocukları olduğunu anlatmak zorundadırlar.

Ah Ağustos böceği masalının yüzündendir bu. Spekülatör karıncanın çocuklara örnek olarak anlatıldığı bir dünyada, soğukta aç kalmış bir Ağustos böceği ibretliktir her zaman. Bütün yaz sanki onu dinlememiş gibi ve gelecek yaz yeniden dinlemeyeceklermiş gibi, şarkı söyleyenler, resim yapanlar, tiyatrocular, her zaman bir kafede çalışmak zorunda kalan sinema oyuncuları, açlıkları ile ün salmış şairler, öykü yazarları ve cem i cümle, bütün kültür emekçileri, bu dünyayı güzelleştirmenin cezasını çekerler herkesin yerine.

Şili’de Valparaiso’nun kalabalık bir meydanında, her kırmızı ışıkta yola çıkıp -iki yeşil arası- müzik yapan dokuz sokak müzisyeni ile konuşuyorduk. ‘Biz bu şehrin neşesiyiz. İnsanlar bütün gün sıkıldıkları işlerinden geri dönerken, bir trafik lambasında, hayatın farkına varıyor. Bunu biz yapıyoruz. Bu yüzden şenlikli bir isyan bu, kırmızı ışık sırasında bizim yaptığımız.’ Diyorlardı.

Sonra, yine kırmızı ışık yandığında, bu koca orkestra, koca isyan ordusu, sahne alıyor ve son yüzyılın tanrıları otomobillerin arasında, hayatı geri çağırıyorlardı…

Yaşasın Ağustos, kahrolsun spekülatör karıncalar…


Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi