Yağmur yağarken

Seçimden sonra bir ‘bozkır’ gibi ülke. Kimi görsem, nereye ve nasıl kaçabileceğini soruyor. Beyaz bir körlük hali var her yerde. Beyaz körlük sadece geleceği değil, geçmişin de üstünü sis içinde bırakıyor. Koca bir teslimiyet araba farlarında görünen.

Steplerin ortasında bir yerdeydik Rusya’da. Hava çoktan kararmıştı. İkide bir durup, arabanın camını yıkıyorduk. Binlerce böcek yapışıyordu cama. Farlar da öyleydi. Biraz sonra hiçbir yer görünmez oluyordu. Suyumuz azaldıkça sadece şoför tarafını yıkamaya başladık. Bir arkadaşım kullanıyordu arabayı. 40 yıldır, burada yaşıyordu eski Sovyetler Birliğinde, yeni Rusya’da. Camın temizlenmeyen tarafında ölü böcekler, sinekler ve bir sürü kanatlı, kalın bir tabaka olduktan sonra dökülüyorlardı ama cam hala görünmez kalıyordu.

-Birkaç ay önce sadece bir okurumdu, sonra davet etmişti. Tehlikeli birisiyim davet için. Her an gelebilirim, her yere… -

Bozkır yerine ‘step’ diye özellikle yazıyordum. Rus romanlarında hissettiriyordu bana. ‘Kelime’ büyülü bir şey. Sırtında sadece anlam değil duygu da taşıyordu. Fakat bu step, daha çok Saramoga’yı aklıma getirmişti; ‘Kör adam, ellerini gözlerinin hizasına kaldırdı, hareket ettirdi, Hiçbir şey görmüyorum, yoğun bir sisin ortasında kalmış, bir süt denizine batmış gibiyim, İyi ama körlük böyle olmaz, dedi öteki, körlerin karanlık içine gömüldükleri söylenir, İyi de ben her şeyi bembeyaz görüyorum.’

Beyaz bir körlük; herkesin sabah kalkıp işine, okula gittiği ama yanında olan hiçbir şeyi görmediği bir körlüğün tarifi değil mi? Arjantin’de göz altında kaybolanları dinlerken hemen aklıma ‘körlük’ gelmişti. O dönemde La Plata’da üniversite öğrencisi olanlar anlatıyordu. Bir sabah okula geldiklerinde bir kişi eksik oluyordu. Herkes hemen bunun farkına varıyor ama hiç kimse bunu konuşmuyordu. Sanki hiç o sınıfta öyle birisi yokmuş gibi davranıyorlardı. Yeri boş kalıyordu. Kimse onun yerine oturmuyordu. Belki birisi bir kitap vermiş, bir gün önce birlikte aynı kaptan mate çayı içmiş olabilirdi ama bir gün sonra kimse onu anmıyordu. Herkes biliyordu. Hiç kimse görmüyordu. Beyaz bir körlük değil mi bu sizce?

Özellikle seçimden sonra böyle bir ‘bozkır’ gibi ülke. Kimi görsem, nereye ve nasıl kaçabileceğini soruyor. Beyaz bir körlük hali var her yerde. Görünen tek şey, cama yapışmış, sinek parçaları ve ölü böcekler. Sanki daha önce bu topraklarda hiçbir şey yaşanmamış gibi. Beyaz körlük sadece geleceği değil, geçmişin de üstünü sis içinde bırakıyor. Koca bir teslimiyet araba farlarında görünen….

Sonra bir yağmur başladı. Ölü böcekler ve sinekler, biraz nazlanıp, yapıştıkları yerden toprağa sürüklendiler, onlar yeni başakların, gübreleri şimdi…


Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi