Muz yaprakları dünyası

Kosta Rica’da bir evde kalıyorduk. Büyük yapraklı, muz ağaçlarının ortasında bir evdi. Çok zengindik yani, bol zamanımız vardı. Aylardı daha çok ölçümüz ve bunun yıllar olmadığına üzülüyorduk. Pek takvimlere aldırmadığımız günlerdi.

Kosta Rica’da bir evde kalıyorduk. Bir şelaleye giderken rastlamıştık bu eve. Şelale olduğunu da, otobüste bir kadın söylemişti. İnin buradan yürüyün, 5-6 kilometre, gidersiniz demişti. Yoksa sınıra gidip Nikaragua’ya gitme niyetimiz vardı. Bir ay kadar kaldık sonra burada ya da biraz daha fazla. Pek takvimlere aldırmadığımız günlerdi.

Çok zengindik yani, bol zamanımız vardı. Aylardı daha çok ölçümüz ve bunun yıllar olmadığına üzülüyorduk.

Büyük yapraklı, muz ağaçlarının ortasında bir evdi. Alt katı üç metreye üç metre kadardı galiba. Ev sahipleri oturuyordu orada, eğer buraya gelirlerse. Geceleri gitar çalıp, ay seyrediyorlardı.

Bizimki biraz daha küçüktü. Bir kısmı da balkona terk edilmişti ve balkonun bir kısmı da büyük yapraklı muz yapraklarının altında kalıyordu. İki muz yaprağı da pencereyi açık bırakırsak, içeri giriyordu. Onun üstünde adını bilmediğimiz birkaç böcek de oluyordu. Yeşildiler daha çok, muz yaprağının hareket edebilir bir parçası gibiydiler. Cibinliğin üstüne inip, bizi seyrediyorlardı bazen. Hiç dokunmuyorduk onlara. Buna hiç hakkımız olmadığını düşünüyorduk ve gizlimiz saklımız kalmamıştı zaten onlardan.

Bizde balkonda onları seyrediyorduk. Muz yaprağından düşüp, telaşla bir yere doğru koşuyorlardı. Genellikle bunu başaramıyorlardı. Küçük ama çok küçük kuşlar, yine muz yaprağının üzerinden kalkıp, onları yiyorlardı. Lezzetleri güzel olmalıydı, bütün gün onları bekliyorlardı çünkü. Muz ve biz tarafsız kalıyorduk bu konuda. Daha doğrusu kuşları tutuyorduk galiba. Çok güzel renkleri vardı ve yeşillerini mutlaka bu böceklerden almışlardı ya da geniş muz yapraklarından.

Kuş taraftarı olmamızın nedenlerini de konuştuğumuz oluyordu. Şelaleye yüzmeye giderken, ormanın içinde yürüdüğümüzde aklımıza geliyordu hep bu. Çünkü kuşlar yüzümüze, neredeyse çarpacak kadar, yakın uçuyorlardı. Galiba üzerimizde böceklerden var diye düşünüyorduk. Hatta yiyebilsinler diye birkaç kez durduğumuzda oldu ama sadece yakın yakın uçtular.

Muz yaprağı yeşili göğüsleri vardı ya da muz yaprağı böceği yeşili.

Sonra akşamları onlar, muz yaprağının üzerinden bizi seyrediyorlardı ve sabah biz onların balkonda koşmalarını. Kuşlara yakalanıp, yakalanmayacakları üzerine iddiaya giriyorduk.

Sonra yüzmeye giderken kuşlar dönüyordu bu sefer tepemizde…

Cep telefonunun olmadığı günlerdi ve hayat yanımızdan, biz onu seyrederken akıp giderdi….


Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi