Güvenlik ve ötesi

Çok ucuz geliyordu o günlerde bana Guatemala. 3 dolara birisini vuruyorlardı mesela ve dolar da 1.5 lira filandı. Gecekondu mahallelerinde yaşayanlar kendi güvenliğini alıyordu. Büyük sitelerde ise zenginler, kendilerini duvarların arkasına kapatmışlardı.

Kapıdakiler artık tanıyorlardı beni. Zaten üç kişi dönüşerek duruyordu. Geçerken onlara ben de ekmek bırakıyordum, mısır ya da kara fasulye, iri taneli. Markette ne gözüme çarparsa işte, yükte ve pahada hafif. Aslında çok ucuz geliyordu o günlerde bana Guatemala. 3 dolara birisini vuruyorlardı mesela ve dolar da 1.5 lira filandı o günlerde. Gecekondu mahallelerinde yaşayanlar kendi güvenliğini böyle alıyordu. Mahallede yaşayan 3-4 kişi kapıda duruyordu. Yukarı aşağı inen bir bariyer ağaç dalı bile vardı, oldukça kalın ve ağır ve yolu eğreti de olsa kapatan.

Büyük sitelerde ise zenginler, kendilerini duvarların arkasına kapatmışlardı. Kamera hendekleriyle ve cezaevi dikenli telleriyle çevriliydi evlerinin etrafı ve projektörler vardı, telleri, duvarları ve kapıda bekleyen silahlı nöbetçileri aydınlatıyordu geceleri ama en çok da kendi güvenlik görevlilerinden korkuyorlardı. Çünkü herkes; muhtemel buraya girecek soyguncular, hırsızlar, adam kaçırıcıları, fidyeciler, çete mensupları, polisler ve güvenlik görevlileri aynı mahallede oturuyorlardı. Daha çok eski polis ve güvenlik görevlilerinden oluşuyordu zaten çeteler. Aynı meslek sayılırdı, futbolda kaleci ya da santrfor oynamak gibi bir şeydi.

Banka sahibi ya da banka soyguncusu gibi bir şey. İkincisi daha iyi bir şeydi tabii ki. En azından bir halk yatırımı sayılabilirdi, küçük esnaf, girişimci filan…

Kapıdakiler bira ikram etti. Aldım tabii ki büyük günah sayılırdı, içkiyi paylaşmamak bana göre. Aslında ikram edilen bir şeyi almak gerekirdi her zaman. Seyahat etmeninin altın kurallarından biriydi bu; Her yerde uyuyabilmek, her şeyi yiyebilmek, kesinlikle mızmızlık yapmamak ve insanlarla konuşmak.

Biraz Türkiye’den konuştuk. Kültürümüzü öğrenmek istediler, nasıl küfür ediliyordu diye mesela. İkinci biradan sonra birbirine Türkçe küfür ediyordu herkes…

Kapıda duranlardan biri eski URNG gerillasıydı. Barış imzalandıktan sonra, anlaşmaya uymamıştı hükümet ve eski gerillaya verecekleri maaşları vermiyordu. Çoğu inşaatlarda çalışıyordu. Hatta bazıları güvenlik görevlisiydi bir sürü yerde, bir AVM önünde, şirket kapılarında ya da bakkal ve hatta banka. Her yerde vardı çünkü güvenlik görevlisi. Ülkede en çok güvenlik görevlisi vardı ve en olmayan şeydi çünkü güvenlik…

O sabah, bir bira kamyonu görmüştüm, üç silahlı koruması vardı. Banka aracı gibiydi kamyon. Daha henüz durmadan, atlıyorlardı aşağı korumalar, eller tetikte. Biraya hakkını veren bir ülkeydi Guatemala.

Biralar bitince, bu sefer ben almak istedim. Yok yok dediler, arkada bir bahçeyi gösterdiler, ağzına kadar bira doluydu.

Sonra yeniden bira içerken, patronlara küfür ettiler, bazıları Türkçe…


Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi