Bir Hıristiyan-pagan karnavalı üzerinden başkan çirkinleşmesi

Biraz düşünün; hiç bugüne kadar, başkanların konuşma yaptığı bir yerde, herhangi bir yerde hiç eğlendiniz mi? Sahiden düşünün… Şenlikli bir dünya olacak, başkanları çöpe attığımızda, çok şenlikli bir dünya….

Kentin ana caddesiydi, hatta ülkenin. Bütün kenarlarına, birbirine çakılmış tahtalardan, tribünler yapılmıştı. Geceleyin bir sene öncenin tahta sıraları, kenarlarda sürüklenmiş, yeniden birbirine eklenmişti. Çok fazla kişi aynı anda ayağa kalkıp zıplamadığı sürece sorun yoktu. Sallansa da yıkılmıyordu.

Sabahtan başlamıştı resmi olmayan karnaval geçidi. Hıristiyan azizlerden birinin adı vardı karnavalın ama kesin yemişlerdi papazları. Daha çok pagan pagandı dans edenler ve doğrusu daha gerçektiler, vardılar ya da Borges’in öykülerindeki gibi sokağa düşmüştü tanrılar. Geniş, içlerinden çember geçmiş etekleriyle kadınlar, koca karga burunlar takmış, sahiden küçük burunlu erkekler, silindir, konik, üstlerinde bir ya da iki tüylü, tüysüz, geniş kenarlı şapkalarıyla yine yerliler, önümüzden akıp gitmeye başladılar. Bir an durmuyorlardı. Borazanlar ve davullar onlar için çalıyordu ve çanlara kimse aldırmıyordu.

Açılışta çok şükür, hiçbir şeyin, hiçbir başkanı konuşma yapmıyordu bu karnavalda. La Paz 4200 metreydi ama yine de, daha da yüksek bir kürsüye çıkardı eğer konuşacak olsaydı başkanlar. Alçaklık korkusu vardı onlarda, bütün başkanlarda. Mikrofona kibirler saçarlardı, sonra bir an durup, geri çekilir 10 santim kadar, mikrofondan, havada uçuşan kibirlerini seyrederlerdi.

Başkanların, hiç olmaması daha iyiydi. Saraylara filan da gerek olmuyordu. Çok para harcıyorlardı saraylar, bir süre oda, cam, pencere, perde, görmemişlik de var serde ve başkan karısı temizlese neyse, öyle de değil, alt düzey memur kontrolünde, taşeron işçiler temizliyordu muhtemele ve temizlese ne fayda, bin dereden su getirsem, arınamazdı.

Ve böyle bir niyetim de yoktu zaten, hepsinin soyuna, kibrit suyu…

Akşama doğru çok bira içilmiş oluyordu, tahta tribünlerde. Seyyar satıcılar, seyyar tribünlerin arasında, bir yandan en az caddedekiler kadar maharetli dans ederken, bir yandan bira satıyorlardı ve rom, içine işliyordu insanın, şeker kamışından güneşi sızdırıp, şişelere doldurmuşlardı mutlaka. Koka yaprakları satanlar ise sakin sakin dolaşıyorlardı nedense, daha önce de söylemiştim, kabuğuyla yenilmiş kabak çekirdeği tadı vardı koka yaprağında ve daha da yeşildi her şeyden…

İyi ki başkanlar konuşmadı karnaval başlarken, biraz düşünün; hiç bugüne kadar, başkanların konuşma yaptığı bir yerde, herhangi bir yerde hiç eğlendiniz mi? Sahiden düşünün….

Şenlikli bir dünya olacak, başkanları çöpe attığımızda, çok şenlikli bir dünya….


Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi