‘Abaküs aşkına’

‘Asgari ücret almayan birisi, asgari ücretin ne kadar olacağını nasıl belirler.’ Bizim asgari ücret tespit komisyonunda, bir tane asgari ücretli var mı? Çok komik değil mi bu ‘Demokrasi’, Abaküs aşkına….

Ceketli, kravatlı adamlar bir odaya giriyor, çoğu erkek, çoğu iktidar gibi. Gazetecilerin arasından geçiyorlar, eskiden flaşlar patlardı, daha havalıydı. İnsan şimşekler arasında ilerliyor gibi olurdu herhalde. Gözünüzü alıyordur, kısa bir an iktidar. Bak neyim ben diyorsundur ve kendini biraz daha sevip okşuyorsundur. Eğer bir terslik yoksa tabii ki. Kopan bir gömlek düğmesi, kravatta kahve lekesi filan. Bu tarihsel anın tadını kaçırır, böyle ufak tefek şeyler. Pahalı bir takım elbise, herkesin üstünde, belirlenecek asgari ücretten çok daha pahalı, çok muhtemel hepsi.

Sonra kapı kapanır. Nöbetçi televizyon muhabirleri kapıyı arkalarına alır, salonunun adı görünmesine dikkat ederek anons çeker. ‘Yaklaşık 7 milyon kişiyi doğrudan ilgilendiren, Asgari ücret komisyonu toplandı.’ Derler, çıkışlarını beklerken kahve ve sigara içmeye giderler. ‘Çıkıyorlar’ der biri, koşarak, kapının oraya giderler, kahveler dökülür aceleden ama pek kimse aldırmaz gazetecilerin üzerindeki kahve lekesine.

Ve sonra açıklama gelir, ‘İçerde rakam konuşulmadı’ diye. Hani bu kadar ciddi adamlar ve birkaç kadın olmasalar, şaka yapıyorlar zannedebilirsiniz. Acaba ne konuşmuşlardır, çalışma bakanı, işçi, işveren temsilcileri, çeşitli boyda bürokratlar, kalemini sallasan yetkiye çarpıyordur içerde. Yumurtasız menemen tadında bir açıklamadır bu, içinden rakam geçmeyen matematik dersi gibidir. Abaküs aşkına dersiniz bunu duyunca…

Cambridge’de kütüphanede takılırken bir kitap okumuştum. İsrail devletini ilk önerenlerden bir Siyonist’in anılarıydı. O zamanlar gelip Sultan Abdülhamit ile, sadrazamlarla filan görüşmüştü. Osmanlı’nın borçlarını üstlenmeleri karşılığında, İsrail topraklarını talep ediyordu. ‘Türklerde bütün toplantılar, halı satışı gibidir. Bir saatlik toplantıda, hep havadan sudan konuşulur, son beş dakika esas konuya gelinir’ Diyordu. Üstünden neredeyse 150 sene geçmişti ama her şey aynıydı.

Yanlış anlaşılmasın, bir itirazım yok buna, toplantılara ilişkin daha çok Mayakovski gibi düşünüyorum aslında, ‘Son bir toplantı yapalım, bir daha toplantı yapmamak üzerine’.

Arjantin’de bir gecekondu mahallesinde, kağıt toplayıcısı milletvekili Natalia Zaracho ile konuşuyorduk. Sonradan okul okuyup, mesela avukat olup, milletvekili filan olmamıştı. Kağıt toplayıcılarını örgütlemişler, en büyük kooperatifi kurmuşlardı ve onların seçtiği vekiliydi Natalia. Mesela; ‘Asgari ücret almayan birisi, asgari ücretin ne kadar olacağını nasıl belirler’ diyordu.

Bizim asgari ücret tespit komisyonunda, bir tane asgari ücretli var mıydı?

Çok komik değil mi bu ‘Demokrasi’, Abaküs aşkına….


Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi