Mağdur etmişim

Altı yıl önce İktidar “Zeytin Dalı Harekatı” adıyla Suriye’nin içlerine askeri operasyon düzenlediğinde yazdığım yazıda, Cumhurbaşkanını “mağdur etme” suçunu “zincirleme” şekilde işlediğim gerekçesiyle, savcı hakkımda 10 yıl 6 ay hapis cezası istemiş.

“Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla yargılandığım bir davada, savcı hakkımda 10 yıl 6 ay hapis cezası istemiş. Erdoğan’ın “mağdur” sıfatıyla yer aldığı iddianamede bu suçu “zincirleme” şekilde işlediğim uyarısı yer almış. Erdoğan’ı zincirleme bir şekilde mağdur ettiğim cümlelerimi merak ettim gerçekten. Avukatım bana dosyayı ulaştırdı. Söz konusu olan “suç” toplamda 5 tane sosyal medya paylaşımıymış.

Bu paylaşımlarımın içeriklerini okumanızı çok isterdim. Malum, mevzuat buna imkân vermiyor. Fakat şu kadarını söyleyebilirim ki yazdıklarımın büyük çoğunluğu dönemin Zeytin Dalı Harekatı’na karşı barışı savunmaktan ibaret.

Suriye’ye olası bir harekatın binlerce insanın ölümüne, yüzbinlerce insanın göç etmesine, bir insanlık trajedisine yol açacağı uyarısında bulunmuşum.

Aynı şimdi Filistin’e saldırılar karşısında durduğum yerde durmuşum yani. Gazeteciliğin, yazarlığın insanlığın birinci görevinin barışı savunmak olduğu bilgisiyle davranmışım. Vicdanımın sesine kulak vermişim.

Toplamda 10,5 yıl gün yüzü görmeden hapis yatmamı istemelerinin gerekçesi buymuş. Erdoğan bu söylediklerimden çok mağdur olmuş. Bundan başka yürüyen “terör örgütü propagandası”, “301” gibi davalarımı da hesaba katarsak beni toplumdan sonsuza kadar tecrit etmeye niyetli oldukları sonucuna ulaşabiliriz.

Peki ne oldu sonra?

Bundan altı yıl önce İktidar ve ortakları “Zeytin Dalı Harekatı” adıyla Suriye’nin içlerine bir askeri operasyon kararı aldı. Türkiye, bölgedeki cihatçı grupları da donatarak üç aylık bir çatışma sonrası Suriye’nin Afrin kentinin yönetimini ele geçirdi.

Erdoğan askeri harekâtı, nüfusunun çoğu Kürt olan Afrin’i (Efrin) terör örgütü olarak tanımladığı PYD ve YPG’den temizlemek amacıyla başlattığını söyledi. Bugün itibariye bölgede Bülbül, Cinderes Mabatlı, Raco, Şeran ve Şeyh Hadid belde merkezleri, 282 köy, 6 köy altı yerleşim, stratejik 23 dağ veya tepe, 1 baraj, 1 havaalanı ve üssün de dahil olduğu 50 stratejik nokta ile toplam 332 bölgeyi TSK ve SMO militanları yönetiyor.

Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu Araştırma Direktörü Lynn Maalouf, harekat sonrası yaptığı açıklamada şunları söyledi:” “Türkiye’nin askeri harekâtı ve işgali, yıllardır süren kanlı çatışmalara göğüs geren Afrin halkının çektiği acıları daha da derinleştirdi. Bölgede Suriyeli silahlı gruplar tarafından gözaltına alınan, işkence edilen ve zorla kaybettirilen insanların dehşet verici hikayelerini dinledik. Türkiye, Afrin’de işgalci güç konumundadır ve bu nedenle sivil nüfusun esenliği ile şehrin asayişinden sorumludur. Şimdiye dek, bu sorumluluğunu hiçbir şekilde yerine getiremeyen Türk silahlı kuvvetleri, Suriyeli silahlı gruplara üstü kapalı işlerini yaptırarak sorumluluktan kaçamaz.”

Bu operasyonda toplamda binlerce insan hayatını kaybetti. 200 bine yakın insan bölgeden göç etmek zorunda kaldı. Bölge halkı yıllardır Türkiye’nin silahlandırdığı Suriyeli silahlı gruplar tarafından baskıya maruz kalıyor. Bu ihlaller arasında keyfi gözaltı, zorla kaybedilme, malvarlığına el koyma ve yağmalama var.

İronik bir şekilde adı “Zeytin Dalı” olan bu harekat sonrası Afrin’in binlerce zeytin ağacı toprağından çalınarak Türkiye’ye taşındı. Kaçırılan binlerce kadın var. Erdoğan’a bağlı silahlı güçler insan kaçırıp fidye pazarlığı yapıyor. Binlerce konuta çöküldü. Bölgedeki Ezidiler, Aleviler akıl almaz kötülüklere maruz kaldılar. Kanlarımızla duş almak isteyen Sedat Peker bile bölgede gerçekleştirilen vahşet adına Ezidi halkından helallik istedi. Bir insanlık trajedisi yaşanıyor.

Muhalif bazı gazetecilerin sistemdeki yerlerini korumak için bölgeye askeri araçlarla gidip savaş ve işgal çığırtkanlığı yaptığını biliyorum. Fakat aynı inançla tekrar ediyorum ki Erdoğan bölgede insanlık suçu işlemektedir. Suriye Milli Ordusu dediğiniz silahlı milisler IŞİD artığı suç çeteleridir. Askeri yöntemler ile Kürt sorununun çözümü mümkün değildir. Kürtler, Türk halkının düşmanı değildir. Müzakere ve diyalog çağrısı yapmak, barışı ve eşit yaşamı talep etmek haklıdır, meşrudur, insanidir, meslek etiğidir.

Bu meselde Erdoğan mağdur falan değildir. Mağdur olan savaşlara gönderilen gençler, katledilen ve göç ettirilen bölge halklarıdır. Mağdur olan Ezidi kadınları, Kürt kadınları, Alevilerdir.

Afrin işgal edilmiş, yağmalanmıştır.


Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteci...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi