Direnen Van halkı, dayanışma ve zafer!

Tarihi bir zaferden sonra gaz kokulu elbiselerimle Van’dan ayrılırken aklıma Ermenilerin bir sözü geldi. “Eğer dünyada bir cennet varsa bu Van’dır.” Hakikaten doğasıyla ve direnişiyle bunu bir kez daha ispatladı Van.

“Umutsuzluk, adaletin düşmanıdır. Gerçekler iktidardakiler tarafından çarpıtılsa bile, umut sözümüzün arkasında durmamızı mümkün kılar. Oturmamızı söylediklerinde ayakta durmamızı, sessiz olun dediklerinde konuşmamızı sağlar.”
Bryan Stevenson

Bu haftaki yazım, cuma yerine cumartesi günü yayınlanmış olacak. Çünkü Van’a gittim, böyle bir gündemde hem partili kimliğimle hem de şahsi siyasal duruşumla ve halk temsiliyetimle dayanışma için Van’da olmam önemliydi. Böyle olunca yazımı bir gün ertelemek zorunda kaldım.

Keşke Van’a bu şekilde gitmem gerekmeseydi fakat Van’da bulunmak benim için çok öğreticiydi ve moral verdi. Bu haftaki yazımda seçim sonuçlarına dair yorumlarımı sizlerle paylaşacaktım. Fakat kendimi öyle önemli bir gündemin içinde buldum ki tüm analizleri bir tarafa bırakıp acil olarak Van’da yaşadıklarımız üzerine yazmaya karar verdim. Bu arada bu yazımla beni köşe yazılarımdan takip eden Van’daki dostların da ricasını yerine getirmiş olacağım.

Yerel seçimlerde DEM Parti’nin bölgedeki başarısının başında Van’ın geldiği kuşkusuz. Van merkez ve tüm ilçeler partimize teveccüh gösterip, kayyum politikalarına karşı bizleri destekledi.

Van, ülkedeki fotoğrafın tümüne verilen bir cevap olarak DEM Parti için büyük önem taşıyordu. Her ne kadar genel seçim analizine girmeyeyim desem de ister istemez girmek gerekiyor.

SEÇİMDE VERİLEN MESAJ

Son yazımı okuyan dostlar hatırlayacaktır. Geçen haftaki yazımda bu seçimin ‘’İrade beyanı ve bir cevap’’ olacağına vurgu yapmıştım. Seçim sonuçlarına baktığımda DEM Parti’nin ve Kürt halkının önemli bir mesaj verdiğini düşünüyorum. Bu ülkede gerçekten Kürt sorununu ve ötekilerin sorununu çözmek istiyorsanız DEM Parti iradesini yok sayamazsınız. Gerektiğinde yükseltir, gerektiğinde de öyle bir darbe vurur ki yok olursun.

Bu seçimlerde bölge halkı partisine tam destek verdi. Şırnak ve Kars’ta birileri tarafından kaybettirilen seçimler de dahil olmak üzere ciddi bir başarı elde etti. Yaptığımız halk toplantılarından çıkan sonuca göre bölgede yapılan ön seçim halk nezdinde karşılığı buldu. Kayyum politikalarından sadece DEM Partililerin değil, AK Partili seçmenin de rahatsız olduğunu gösterdi. Bölgede kayyum atanan bir şehirden biriyle iş nedeniyle sohbet etmiştim. Kendisinin AK Partili olduğunu fakat bu kayyum yönetimi için “Keşke DEM Partililer yönetse.” demişti. Bu duruma şaşırdığımı anlayınca, “En azından DEM’liler yerel halktan, bizim oraları daha iyi bilen insanlar. Kayyumla gelenler bizim oraları hiç bilmiyor.” diyerek çok önemli bir tespit yapmıştı.

Uzun lafın kısası bölge halkı partisine oy vererek sahip çıktı. Partinin yol haritası belirlemesine rehberlik etti. Diğer yandan kayyum politikaları ve başka nedenlerden dolayı birçok AK Parti seçmeni sandığa gitmemeyi tercih etti.

VAN HALKININ HAK GASPI MÜCADELESİ

Seçim sonuçlarını değerlendirirken, Abdullah Zeydan’a mazbatasının verilmeyeceği haberini aldık. Bunun üzere MYK olarak halklarımızın iradesine sahip çıkmak adına toplantımızı Van’da yapma kararını ivedi bir şekilde aldık. Aldık almasına fakat Van’a ulaşım ne yazık ki sıkıntılıydı. Bayram öncesi olduğu için uçaklarda yer yoktu. Hızlı bir şekilde hazırlanıp küçük bir sırt çantasıyla İstanbul İl binasına gittim. Bileşenlerimiz dışında bu süreçte bizlerin hak gaspına devrimci bir yürekle ses veren sosyalist yapılar da il binasında yerlerini almışlardı. EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk ve bir yoldaşımızla birlikte partimizin sağladığı bir araçla Van’a doğru yola çıktık. İmkânlar ölçüsünde en hızlı bir şekilde Van’a ulaşmamız gerektiğinin farkındaydık. Mazbatanın verilmemesiyle iradesinin gasp edildiğini öğrenen Van halkı öfkelenmiş ve tepkisini vermeye başlamıştı. Tepki verenlerin boyalı medyada anlatıldığı gibi öyle belli kesimler ve aşırı uçlardan olmadığını tahmin ediyorduk. Van’a ulaştığımızda bu öngörümüzün doğru çıktığını gördük.

VAN’A GİRİŞ

Coğrafyayı tanıyanlar eminim iyi bilir. Benim en beğendiğim ilçelerden olan Tatvan’ı geçip Van’a girerken kolluk kuvvetleri bizlerin geçişini engelledi. Giriş noktasında şehre giriş için mücadele ederken bizleri gören diğer vekil arkadaşlar ve parti yöneticilerimizin de gelmesi, ısrarlı duruşumuz ve mücadelemiz sayesinde Van’a giriş yaptık.

Şehir merkezine birlikte girmek için bir benzinlikte beklerken Sayın Leyla Zana’nın da geldiğini gördüm. Geçmiş dönemlerde birkaç kere görmüştüm fakat sohbet etme şansım olmamıştı. Özellikle ben yaşlarda birçok insanın bildiği üzere Sayın Zana’nın şahsında özel bir tarihi barındırdığı malumunuz. Yanına gidince Kürtçe sohbete başladı. Ben de Kürtçe cevap vererek dilini bilmediğimi söyledim. Kendi anadilimin Ermenice olduğunu söyleyince gülümsedi. Hemen Van tarihi üzerine sohbet etmeye başladık. O an gerçekten çok kıymetliydi. Umarım uzun uzadıya sohbet edebilme şansını önümüzdeki dönemde tekrar yakalarım.

Diğer yandan arkadaşlarımızı beklediğimiz benzinlikte çalışan emekçi arkadaşların, Sayın Zana’yı gördüklerinde yüzlerine yansıyan duygu ayrıca ele alınması gereken uzun bir yazı konusu.

Arkadaşlarımız buluşma noktasına gelince merkeze doğru yola çıktık. Van merkeze girdiğimizde kolluk kuvvetlerinin attığı gazların sisi her yere yayılmıştı. Etrafta yanan lastikler 90’lı yıllarda televizyondan izlediğim görüntüleri hatırlattı.

BİRLİK BULUŞMASI

MYK toplantısından sonra hukuksuzluğa karşı ses veren parti temsilcileri ve STK’lar ile buluşmamız planlanmıştı. Buluşmaya Sayın Leyla Zana ve Başak Demirtaş’ın da katılması ve ittifak partiler dışında CHP temsiliyetinin de gelmesi aslında Van’da yaşanan hak gaspına karşı dik duruşun topyekûn göstergesiydi. Destek vermeye gelen tüm yapılar, Van halkına ve DEM PARTİ adayımıza yapılan bu hak gaspına demokratik bir çözüm üretilene kadar Van’dan ayrılmayacaklarını belirttiler.

Bu birlik mesajları açıkçası çok önemli ve anlamlıydı. Yaşanan hak gaspına karşı durmak için gelen misafirlerle birlikte basın açıklaması yapmak için toplantı alanından çıkarken kolluk kuvvetleri bizleri engelledi. Burada neler yaşandığını muhtemelen tahmin edersiniz. Kolluk kuvvetlerinin temsilcileriyle görüşme yapan İl yönetimi ve vekil arkadaşlarımız, her ne koşulda olursa olsun bizleri engelleyemeyeceklerini ve yasal hakkımız olan basın açıklamasını yapacağımızı ısrarla vurguladılar. Abluka altında uzun bir süre bekledikten sonra halkın da tepkilerinin artmasıyla bizler basın açıklaması yapmak üzere alana doğru yürümeye başladık.

BASIN AÇIKLAMASI

Biz polis koridoru eşliğinde yürürken halk buna itiraz etti ve bu koridoru deldi. Basın açıklamasına on binlerce insan katıldı. Açıkçası çok renkli, çok dilli, özgürlükçü solun tüm renklerinin yan yana durduğu bir basın açıklaması oldu. Basın açıklaması yapılırken daha önce hiç gitmediğim Van şehrini görmek ve biraz da halkın görüşlerini anlamak için toplanılan alanın arka tarafına doğru geçtim. Özellikle gençlerle yaptığım sohbetler çok değerliydi. Benim parti yöneticisi olduğumu bilen veya öğrenen arkadaşlar, Abdullah Zeydan’ın kendilerinin başkanı olduğunu ve hakkını alana kadar pes edilmeyeceği söylediler. İnanın gözlerindeki ışık, bu cümlelerin sözde olmadığını hissettiriyordu.

Sokak eylemlerinin nerelerde yapıldığını sorduğumda aldığım cevap çok şey anlatıyordu. Van’da her cadde ve sokakta eylemler vardı. Yani Van’ın her yerinde oy veren halkın sokakta olduğu söylendi. Daha da ötesinde şehirde eczaneler hariç her işletme kepenk kapamıştı. Bunu daha sonra Van’ın diğer yerlerine gittiğimde de gördüm. Basın açıklamasından sonra kolluk kuvvetleri yine gaz sıkmaya başlayınca karşı tepkiler de oldu.

Gruptan ayrılınca daha önce hiç bulunmadığım bir şehirde gazlar altında, bir şekilde kendimi korudum. Patlayan camlardan yaralananlar oldu. Açıkçası ben de kıl payı kurtuldum. Halkın yan yana durarak birbirine verdiği destek çok güzeldi. Ortam biraz sakinleşince DEM İl binasının yerini sordum. Benim destek için orada olduğumu anlayan iki kişi, İl binasına gidene kadar itiraz etmeme rağmen bana refakat etti.

İl binası, siyasi parti binasından öte Van halkının evi gibiydi. Herkes bir işin ucundan tutuyordu. Aslında bu görüntü DEM Parti’nin gerçekten halkların partisi olduğunun kanıtıydı. Diğer yandan birçok şehirde destek eylemleri yapılmaya başlandığı haberleri geldi. Demokrasi güçlerinin açıklamaları, bu hukuksuzluğa karşı ses verenlerin artacağının sinyalini verdi.

İYİ HABER VE KUTLAMALAR

Parti yetkililerimize iftar saatine doğru gelen mesaj bir anda zılgıtlar atılmasına sebep oldu. YSK kararıyla Abdullah Zeydan’a mazbatasının verileceği haberi tüm yorgunlukları unutturdu. İstanbul’dan Van’a kara yolu ile yolculuk ve sonrasında yenilen gazların yarattığı yorgunluk bir anda yok oldu.

Tabii böyle bir direniş sonrasında gelen demokratik hakkın kazanımı daha da keyifli oluyor. Bizim sosyal medya paylaşımımızdan sonra halk inanın 10 dakika içinde tüm Van sokaklarını doldurdu. Arabayla 200 metre bile ilerleyemedik. Arabayı bir köşeye bırakıp bizler de eğlenceye katıldık.

İnsanların yüzündeki o mutluluk ve inanç ifadesini daha önce hiçbir yerde görmedim. O genç kadınların ‘’Jin Jiyan Azadi’’ sloganı atarken veya Abdullah Zeydan için sloganlar atılırken çıkan içten ve yürekten sesleri fark ediliyordu. Diğer bir slogana itiraz ettik. ‘’Direne Direne Kazanacağız’’ sloganı atanlara seslendik: Kazanacağız değil, kazandık, kazandık! (Ne kadar özlemişiz)

Bölge halkının yaş almışı, kadını, genci yan yanaydı. DEM Parti flamaları her yere bir anda asılmış ve insanlar Kürtçe müziklerle şehrin her yerinde halaya durmuşlardı.

Batıdan Van’a gelen bizler için inanılmaz bir moral ve deneyimdi. Gece yarısı kalacağımız otele doğru yürürken bir bakkaldan su almak için durduk. Bakkalın içinde yerli halktan bir amca seslendi: “Siz nerelisiniz? Niçin geldiniz?” “Biz Abdullah Zeydan için desteğe geldik.” cevabından sonra söyledikleri çok üzücüydü: “Siz gerçekten bizim için mi geldiniz?” Bizler de kendisine, “Hayır amca biz sadece sizin için değil, hepimiz için geldik.” “Sizler bizler için de direndiniz.” dediğimde sarıldı. Konaklayacağımız otelin yerini sorduğumda bakkalda bulunanlar tepki verdi. “Siz buraya geldiniz. Otelde kalmak olmaz. Sizi misafir etmemiz lazım” diyerek evlerini açmak istediler.

Uzun yorucu bir yürüyüş sonrası otele gittiğimde Sevgili Abdullah Zeydan’ı gördüm. Eş Belediye Başkanımız yanıma gelerek sarıldı. “Ayağın uğurlu geldi, Murad” diyerek Van ‘da neler yapabileceğimizi değerlendirmek üzere en kısa zamanda görüşme kararı aldık.

Zafer elde edilince sabah erken saatlerde İstanbul’a dönmek için uçak bileti almıştım. Akşam bir panele davetliydim ve zafer kazanmanın verdiği bu ruh haliyle panelde Van’da yaşananları anlatmak istiyordum. Havaalanına gitmek için caddeye çıktığımda halkın iş yerlerinin ve evlerinin önlerini temizlemeye başlamış olduğunu gördüm. Belediyeden önce eylemlerden kalan tozu toprağı temizliyordu. Yani Van’ın büyük bir aile olarak şehirde yaşadığını söyleyebilirim.

Gerçekten tarihi bir zaferden sonra gaz kokulu elbiselerimle Van’dan ayrılırken aklıma Ermenilerin bir sözü geldi. “Eğer dünyada bir cennet varsa bu Van’dır.” Hakikaten doğasıyla ve direnişiyle bunu bir kez daha ispatladı Van.

Bizler için çok önemli olan Van’ın Ah Tamar adasında bulunan manastırımızdaki ayine halkların partisi ve belediyesi olarak ev sahipliği yapmak, birlikte olmak çok özel olacak. Bu ayine ilk defa giderek yerimi alacağım günü iple çekiyorum.

Son söz olarak tekrar söylemek istiyorum.

‘’Direndik, Direndik ve KAZANDIK!’’

XXX


GAYRETTEPE’DE YAŞANAN İŞ CİNAYETİ


Beşiktaş'a bağlı Gayrettepe’de bir kulübün bakım onarım çalışması esnasında 29 emekçinin hayatını kaybettiği yangında, iş güvenliğine uygun olmayan malzemelerin bir arada kullanılması ve buna izin verilmesi tam bir cinayettir.
Ölen emekçileri anarak, bu cinayetin faillerinin hesap vermesinin çağrısını kendi köşemden dillendirmeyi bir görev kabul ediyorum.


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2011’de HDK 'de Çalışma yürüttü ve NOR ZARTONK 'da görev yaptı. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi