Adıyamanlı bir Ermeni Panthéon’a girdi

İlk kez Adıyaman ve İstanbul doğumlu iki Osmanlı tebaası Ermeninin naaşları Pantheon’a girdi. Fransa’nın Nazi işgaline direnişinin efsanesi haline gelen ve 1944’te Naziler tarafından öldürülen Missak Manukyan ve eşi Melinee Assaduryan.

“Girdi” ifadesini kullanıyorum çünkü bu yazıyı Çarşamba öğleden sonra yazıyorum, tören Türkiye saati ile 20.00 gibi ama yazı size ulaştığı saatlerde Missak Manukyan’ın ve eşinin naaşları çoktan Pantheon’a girmiş olacak.

Missak Manukyan 1906 Adıyaman doğumlu, hayat hikayesini Wikipedia üzerinden size özetleyeceğim ama önce, bilmeyenler için, Panthéon ile ilgili biraz bilgi vermek istiyorum.

Panthéon Paris’in beşinci bölgesinde 18. Yüzyılda inşa edilmiş bir Katolik kilisesi, 1780’de yani Fransız devriminden dokuz sene önce hizmete girmiş, Fransız devriminden (1789) sonra ise bir tür anıtkabire dönüştürülmüş, Fransa tarihinde çok önemli yeri olan kişilerin kabirleri var içinde, bir müze olarak da gezilebiliyor.

Kimler mi yatıyor Panthéon’da, hepsini sayamam ama Voltaire, Jean Jacques Rousseau, Victor Hugo, Emile Zola, André Malraux, Marie ve Pierre Curie, Jean Monnet, Alexandre Dumas ilk aklıma gelenler.

Bu akşam da bir Anadolu Ermenisi, İkinci Dünya Savaşı’ nda Fransa’nın Nazi işgali döneminde bir direniş efsanesi haline gelen ve 1944’te Naziler tarafından öldürülen Missak Manukyan giriyor Panthéon’a. Bir kişinin naaşının Panthéon’a defnedilmesi, nakledilmesi Fransa Cumhurbaşkanlarının kararı ve ailenin onayına bağlı.

Missak Manukyan’ın 1906 Adıyaman doğumlu olduğunu belirtmiş idim, 1915’de annesi ve babasını kaybediyor, çocuklar kafileler halinde Suriye’ye gidiyorlar, Missak Manukyan ve abisi Garabet daha sonra Fransa’nın kontrol ettiği Lübnan’da bir yetimhaneye yerleştiriliyorlar.

Missak Manukyan daha çok çocuk yaşlarda edebiyata, şiire merak salıyor, şiirler yazıyor.

Missak ve Garabet Manukyan kardeşler 1924 senesinde Fransa’ya gitmeyi başarıyorlar, Beyrut’tan bindikleri gemi Marsilya’ya geliyor.

Missak Manukyan yetimhane süreçlerinde marangozluk mesleğini öğreniyor ve Fransa’da işçilik yapmaya başlıyor.

Missak Manukyan 1915’den sonra hayatının ikinci dramını yaşıyor, abisi Garabet’in veremden ölümüne tanık oluyor ve artık ailesini, abisini kaybetmiş genç bir göçmen işçi olarak Fransa’da hayatını sürdürüyor, göçmen statüsü 1944’de yaşamını yitirene kadar da devam ediyor, Fransa vatandaşı olamıyor.

O tarihlerde Missak Manukyan, Fransız Komünist Partisi ile tanışıyor, partiye üye oluyor ve 1936 senesinde partinin içinde tanıştığı, çok büyük bir aşkla bağlandığı İstanbul Ermenisi Melinee Assaduryan ile evleniyor. Melinee Assaduryan 1989’a kadar Fransa’da yaşıyor ve orada ölüyor, Missak’ın mezarının yanına gömülüyor. Bu akşam Missak ve Melinee beraber Panthéon’a defnediliyorlar. Bu konuda bir araştırma yapmadım ama bilebildiğim kadarıyla Missak Manukyan Fransa vatandaşlığı olmaksızın Panthéon’a defnedilecek ilk isim oluyor muhtemelen.

“VATANDAŞ OLMADAN FRANSA’YI TERCİH EDENLER”

Fransa’da 1940-1944 arasında çok sayıda direnişçi yaşamlarını yitiriyor, bu yazıyı okuyanların aklına neden o kadar kişi arasında Missak Manukyan’ın naaşı Pantheon’a naklediliyor sorusu gelebilir.

Pantheon’a naaşları nakledilen bir isim de Jean Moulin, Jean Moulin de çok önemli bir direnişçi ama farkı aynı zamanda o dönem valilik yapması. Missak Manukyan da çok büyük bir direnişçi grubunun askeri lideri, o grubun bir de siyasi lideri var ve Missak Manukyan’ı o kişinin ihbar ettiği iddia ediliyor, artık tarihçiler o kişinin isminin başına hain sıfatını koyuyorlar.

Ancak, Missak Manukyan’ın Pantheon’a defin kararını veren bugünkü Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un gerekçesi, Missak Manukyan’ın şahsında direniş hareketine büyük katkı yapan Fransa vatandaşı olmayan göçmenleri anmak, onore etmek, onurlandırmak.

Macron Manukyan’ın Pantheon’a defni kararında “Français de préference” tabirini kullanmış, dilimize çevirirseniz “vatandaş olmadan Fransa’yı tercih edenler” diyebilirsiniz.

Evet, bu akşam ilk kez Adıyaman ve İstanbul doğumlu iki Osmanlı tebaası Ermeni Pantheon’a giriyorlar, bu konu bana ilginç geldi, siz okurlarla paylaşmak istedim.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi