Sertleşme, yumuşama, kucaklaşma ve KHK’lılar

Yumuşama, kucaklaşma gibi ifadeler siyasi ilişkiler için geçerlidirler, hukuk devletinin düzeyi için sertleşme, kucaklaşma olmaz, evrensel hukuk ilkeleri asgari zemindir, hatta çağdaş bir devlette evrensel hukuk siyasi tartışmalara konu bile olmamalıdır.

Sertleşme, yumuşama, kucaklaşma hepsi politik kelimeler, bırakalım bunları, iktidarın, muhalefetin sertleşmesi, yumuşaması, kucaklaşmaları ortalama vatandaşın hiç umurunda değildir, ortalama vatandaşın umurunda olan tek şey hukukun, evrensel hukukun* uygulandığı ülkenin, devletin vatandaşı olmaktır.

Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı Erdoğan ile anamuhalefet partisi CHP’nin genel başkanı Özgür Özel geçtiğimiz hafta çok konuşulan, özellikle muhalif kanallarda hep konuşulan bir toplantı gerçekleştirdiler, hiçbir itirazım yok, kucaklaştılar mı bilemem ama en azından sertleşmediler, yumuşadılar ama en temel hukuk ihlalleri hala masada duruyor.

Ben yazmaktan sıkıldım ama buna rağmen tekrarlayacağım, bu sertleşme, yumuşama, kucaklaşma gibi ifadeler siyasi ilişkiler için geçerlidirler, hukuk devletinin düzeyi için sertleşme, yumuşama, kucaklaşma olmaz, evrensel hukuk ilkeleri siyasi tartışmanın asgari zeminidir, hatta çağdaş bir devlette evrensel hukuk siyasi tartışmalara konu bile olmamalıdır; siyaseti biraz futbola benzetirim, futbolu bir siyasi yarışa benzetin, evrensel hukuk ise FIFA kurallarıdır, takımlardan biri futbol oynarken FIFA kurallarını atlayıp “üç korner bir penaltı” kuralı uygulayacağım derse ortada futbol (siyaset) filan kalmaz, Türkiye’de de yaşanan hukuksuz bir siyaset yani siyasi kaostur, aynı zamanda büyük bir soygundur, aynı zamanda da düzeysizler iktidarıdır.

Gazete yazılarında kendimden bahsetmeyi hiç sevmem ama benim yaşadığım KHK skandalı Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklar için galiba çok iyi bir örnek, sadece bu nedenden bugün bunu paylaşacağım; aklıma takılmıyor değil, zirve (???) görüşmesinde yumuşamanın yanı sıra acaba benzer hukuk skandallarından kaçı gündeme geldi?

cgghdf.jpg

dfjhdf.jpg

Malum, 675 sayılı KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldığım zaman gerekçe ile ilgili bir bilgimiz olamadı, ne zaman ki avukatım önce Komisyona, Komisyonun reddinden sonra da idari yargıya başvurdu, biz de bana tesis edilen işleme ilişkin ridikül gerekçeleri öğrenmeye başladık, yukarıda sunduğum belge kopyala-yapıştır yöntemiyle benim iltisak (!!!) belgemden.

Tesis edilen işlem “kamu görevinden çıkarılma” gerekçe ise “iltisaklı (!!!)” olmam; bildiğim kadarıyla Anayasa Mahkemesi de bu “iltisak” kavramının hukukta bir yerinin olmadığını karara bağladı.

Lütfetmişler, hukuki belgede “Tesis edilen işlemle ilgili bilgi, belge, bulgu ve olgular(!!!)” da verilmiş bize.

Birileri, galiba başlarında emekli bir amiral, adını da fetömetre koymuşlar, bu bilgi, belge, bulgu ve olgu konularını dokuz başlık altında toplamışlar, bunlardan bir belge, bilgi, bulgu elde ediyorlarsa hukuksuz bir biçimde hemen kamu hizmetinden uzaklaştırma sürecini işletmeye başlamışlar.

Hukuksuz diyorum çünkü mesela bylock konusunda AİHM’in çok net bir kararı var, bakalım uygulanacak mı necip ülkemizde?

Bendeniz Eser Karakaş için bilgi, belge ve bulguları şemada görebilirsiniz, sıkı araştırmışlar, telefonumda bylock yok, bir cemaate yakın bir sendikaya üyeliğim de yok, kendimin ve çocuğumun bir cemaat okulunda okumuşluğu da yok, yine kendimin ve çocuğumun cemaate yakın bir kurumda çalışmışlığı ya da üyeliği de yok, kendimin ya da çocuğumun Bank Asya’da hesabı da yok.

Peki ne var, birilerinin “kuvvetli kanaati” varmış (!!!).

Kafayı koymuşlar beni üniversitedeki görevimden uzaklaştırmayı ama ellerinde herhangi bir hukuken kullanabilecekleri bilgi ya da bulgu da yok, ne yapacaklarını şaşırmışlar zavallılar.

Aslında, bir hukuk devletinde yukarıdaki kriterlerin hepsi dahi bir kişide bulunsa, bunların hiçbirinin bir suç delili olamayacağı çok net hukuken ama burası bir hukuk devleti olmadığı için bu hukuksuzlukların hepsi normal karşılanıyor.

Peki bu üstatlar, karar vericiler beni üniversiteden uzaklaştırmayı kafalarına koyduklarına göre, ellerinde bir bilgi, belge, bulgu olmasa bile kendilerini bir şey uydurmakla görevli addetmişler ve yukarıdaki şemada göreceğiniz gibi “kuvvetli kanaat” tuhaflığına, saçmalığına başvurmuşlar, bu hukuk dışı komik gerekçeyi bir hukuki belgeye yazmaktan bile çekinmemişler, utanmamışlar.

İşin özeti 34 sene (1982-2016) çalıştığım üniversite kurumundan “kime ait olduğu, neye istinad ettiği dahi belirsiz bir “kuvvetli kanaate” istinaden uzaklaştırılmışım.

Durum çok vahim ama yine de insan kendini gülmekten alamıyor.

Sevsinler ya da başka şey yapsınlar sizin “kuvvetli kanaatinizi”.

Büyük siyasi zirvelerde yumuşayarak, sertleşmeyerek, kucaklaşarak bu vahim hukuki sorunlara çözüm bulabilecekler mi acaba?

Çok severim İsmet Paşa’nın “hadi canım sen de” sözünü.

Meselenin hukuktan, Anayasadan tamamen bağımsız olduğu aşikar ama yine de tarihe not düşmek adına mevcut Anayasanın (1982) 130. Maddesinin bir paragrafını aynen aktarıyorum:

“Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları; Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar.”

Birileri, bir zavallılar grubu, çok açıkça Anayasayı ihlalden de çekinmemişler.

Anayasanın ilgili maddesinden “her ne suretle olursa olsun” ifadesini çekip hukuksuzluğu baş tacı yapmış kişilere saygılarımla (!!!) arz ediyorum.

Peki bu arada biz ne yapacağız?

Türkçenin büyük yazarı Refik Halid Karay “Bir Ömür Boyunca” isimli şahane kitabının (İnkılap Kitabevi yayınları, 2019) 257. sahifesinde genç muharrir Çetin Altan ile bir söyleşisinden bölümler aktarıyor (Refik Halid Karay Çetin Altan’ın Galatasaray Sultanisinden yaklaşık kırk yaş büyük “abisi”) ve şöyle diyor:

“Hayatta en büyük intikam yaşamaktır. Ben yaşadım ve benimle uğraşmış olanlardan zamanın nasıl intikam aldığını gördüm”.

Genç muharrir de (Çetin Altan) şunu ekliyor:

“Yirmi yıl sonra kendilerini bugün dev zannedenler kimbilir hangi boyutlara inecekler. Bunu kendileri de bir bilseler.”

Nedense ben (E.K.) çok sevdim bu Refik Halid-Çetin Altan sohbetini.


Eser Karakaş: 1953 senesinde İstanbul’da doğdu. 1964’de Moda İlkokulunu, 1973 senesinde İstanbul Saint Joseph lisesini, 1978 senesinde Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Ekonomini bölümünü bitirdi. Doktorasını 1985 senesinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamlayan Eser Karakaş 1990 senesinde Doçent, 1995’de de profesör oldu. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF Dekanlığı ve rektör yardımcılığı yaptı. 2014 senesinde İstanbul Üniversitesine geri döndü, 2016 senesinde 675 sayılı KHK ile kamu hizmetinden, üniversiteden uzaklaştırıldı. 2008 ve 2023 seneleri arasında da Strasbourg Üniversitesinde dersler verdi. 2010 senesinden günümüze de Yunanistan’da ELGS’de (Avrupa Hukuk ve Yönetişim Çalışmaları) dersler vermektedir. Uzmanlık alanı kamu maliyesi, kamu ekonomisi, AB ekonomisi dallarıdır. Bir kız babası, bir kız dedesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi