Süreyya Karacabey

Süreyya Karacabey

Wittgenstein'ın Maşası ya da Süpürge Otunun Mucizeleri

Her şey yeni başladığında sevindirici gelmişti, bilgiye ulaşmanın kolaylaşması. Şimdi herkes her şeyi biliyor!. Fizik eğitimi almadan kuantum konusunda ahkam kesen yaşam koçları, tıp okumadan gerekli mineraller konusunda bilgi verenlerle dolu bu evren.

Gutenberg galaksisi internet denilen kara delik tarafından yutulduğundan beri, bütün sınırlar içeri doğru infilak ederek patladı. Baudrillard'ın geçmişte simulakr evreni üzerine yazdığı şeyleri, “hacı ufak at” diyerek okuyanları içine alarak, radikal farkın bütün işaretlerini, çoğaltım yoluyla aynılaştıran kara delik, bir arayüz taklidiyle bilginin ve bilgiye ulaşmanın biçimlerini, adeta dünya mutfağı tabelasıyla servis yapan bir dükkanın müşteriye sunduğu karmakarışık tabağa çevirdi.

Ne yiyeceğinizden emin değilseniz ve daha fenası her yediğinizi beğeniyorsanız, her duyduğunuza da inanıyorsanız, çiğ köfteye asıl tadını veren şeyin, hindistanceviziyle, muskat olduğunu iddia edenleri dinlemek durumunda kalabilirsiniz.

Her şey yeni başladığında sevindirici gelmişti, bilgiye ulaşmanın bu kadar kolaylaşması. Eskiden sağlıkla ilgili bir sorunuz olduğunda, ya doktora danışmanız ya da evde genel okur kitlesi için kaleme alınmış bir tıp kitabı bulundurmanız gerekiyordu. Bizim kuşak çocuklarını böyle büyütmüştü, çocuklardaki hastalıklar üzerine yazılmış kitaplardan olurdu evlerde, yüzeysel merak için onlara başvurulur ama yine de hekim görüşü tartışılmaz biçimde tek seçenek olurdu. Şimdi videolara bakarak, evde küçük operasyonlara kalkışan insanların varlığından şüphe ediyorum. Çünkü herkes her şeyi biliyor, hatta bilgisizliğinize şaşırıyorlar.

Hiç fizik eğitimi almadan kuantum konusunda ahkam kesen yaşam koçları, tıp okumadan her gün almanız gereken mineraller konusunda düzenli bilgi verenlerle dolu bu evren. Ve besin maddelerinin, bitkilerin, tohumların bir zamanı var. Bunlar, sırasıyla ünlü oluyorlar. İbni Sina reçeteleri yok satıyor, bütün bu nebatlar şöhret sırasına göre her şeye iyi gelmenin yarışına sokuluyorlar. Kendi adıma yüzümüze bu kadar şeyi sürebileceğimizi hayal bile edemezdim; taştan yumuşak her şeyin suyunu çıkarıp içiyoruz, posalarına yağlar katıp maske yapıyoruz ve bazılarını da çamaşır makinesine falan atabiliyoruz. En son makineye nohut atılıyordu, zeytin çekirdekleri yutulup, yüze kahve sürüldükten sonra, dinlediğinizde zengin olmanızı sağlayacak müzik eşliğinde, Wittgenstein'ın kitaplarından çıkan derslerden biri olarak “akrabalarınıza bile söylememeniz gereken iki şey” anlatılıyordu.

Yapay zekanın seslendirdiği bazı videolar her türlü sınırı aşıp, ölümden sonraki hayat hakkında yaşanmış hikayeleri anlatırken, yan pencerede, çok ciddi insanlar, uzmanlık alanlarına ilişkin bilgileri paylaşıyorlardı.

Hayatımda belki de ilk defa, cep telefonundan ya da bilgisayardan kayıt yapabilen herkesin kendini ifade etme “özgürlüğü” konusunda kınanabilecek şeyler düşündüm.

Bu arada işini ciddiye alan ve gerçekten bilgi veren insanların, bu delilerle dolu ortamda, tahrif edilmiş bilgileri düzeltmeye çalıştıklarını gördüm. Mecburen açıklama yapıyorlardı. Aman sakın her verilen reçeteyi uygulamayın, iyot öyle içilmez, bamya tohumuyla kemik erimesini çözemezsiniz, kuantum başka bir şey, matematik ile harf falı aynı şey değil, Kant, şekerli, limonlu sıcak su hiç değil, şunu evde sakın denemeyin, bütün yazdıklarını okumadan filozofları özetlemeyin, adamların/kadınların işi size özlü söz yaratmak değildi bla bla.... diye çoğalan videolar dizisi. Ama onların yanında mutlaka bir başka tıklamayla ulaşabileceğiniz “öldükten sonra ne yapabilirsiniz” kıvamında bir video durmaktaydı.

Çok canı sıkılmışlar, evde konuşacak kimsesi olmayanlar, maydanozu doğrayıp üzerine limon sıkarak gurme olduğuna bizi ikna etmeye çalışanlar, hepsi aynı yerdeydi.

Ben şimdi Stoacıların öğütlerinden oluşan videoyu izleyip, -ne hikmetse benzer videoların çoğundan çıkarılan ders, berbat bir kendini kolla, ezdirme, çok değerlisin- ardından hükümetin kazasız belasız gitmesi için olumlamalarımı yapıp, sürdüğümde beni yirmi yıl öncesine götürecek bulamaçı suratıma sıvayıp, uzaylıların gelip beni götürmesini bekleyeceğim.

Siz de bu yoklukta, kışın soğukta oturmanın yararlarını, sadece suyla beslenmenin vücut üzerindeki şahane etkilerini, Cemal Süreya'nın hiç yazmadığı şiirlerini, Mark Twain'in aile hayatının faydaları konusunda kestiği ahkamları ve şükretmenin hem materyal hem ezoterik etkilerini anlatan videoları izleyerek kalan ömrünüzü geçirebilirsiniz. Ben uzay dönüşü izlenimlerimi aktaran bir video ile karşınıza çıktığımda, süpürge otunun gizemli mucizelerinden de söz edebilirim. Ama önce uzayda süpürge otu var mı, onu öğrenmeliyim.


Süreyya Karacabey: Süreyya Karacabey Adana'da doğdu. 1992'de Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek Lisans ve doktorasını aynı bölümde yaptı. Dramatik, Yazarlık, Epik Tiyatro, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Ortaçağ Tiyatrosu, Radyo Oyunu Yazarlığı derslerini yürüttü. 2010 yılında doçent ünvanını aldı.2017 yılına kadar çalıştığı bölümden 6 Ocak 2017 KHK'sıyla atıldı. Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller, Brecht'ten Sonra ve Gündelik Hayata Direnmek başlıklı kitapları ve çeşitli dergilerde yayınlanmış yazıları vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Süreyya Karacabey Arşivi