Kadınlar sendikal mücadelelerini anlattı: 'Cinsiyetçilik sendikaların tüm hücrelerine işlemiş, kadınlar sadece vitrinde'

Kadınlar sendikal mücadelelerini anlattı: 'Cinsiyetçilik sendikaların tüm hücrelerine işlemiş, kadınlar sadece vitrinde'
Toplumun her alanında görülen erkek egemen anlayışın, sendikalarda da hakim olduğunu söyleyen kadınlar yaşadıkları zorlukları ve mücadelelerini Artı Gerçek'e anlattı.

Esra ÇİFTÇİ


Artı Gerçek - Sendikal örgütlenme, çalışma yaşamındaki toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıkları aşarak kadınların istihdama katılımını arttırmanın ve daha eşitlikçi bir toplum yaratmanın önemli araçlarından birisi. Fakat erkek egemen yapılar sendikalarda da kadın katılımının önünde engel oluşturuyor. Sendikalardaki kadın oranları da bunu gösteriyor. Peki kadınlar sendikaların neresinde? Kadın İşçi Gazetesinden Bahar Gök, Sare Öztürk ve Mor Liste’den Ayşecan Ay Artı Gerçek’e sendikal mücadelede kadınların durumunu anlattı.

'CİNSİYETÇİLİK SENDİKALARIN TÜM HÜCRELERİNE SİRAYET ETTİ'

Cinsiyetçiliğin sendikaların tüm hücrelerine sirayet ettiğini söyleyen Bahar Gök, kadınların sendikalardaki varlığının temsili düzeyde olduğunu ama LGBTİ+ların adının bile olmadığını belirtti ve şunları söyledi:

“Sorsan tüm üyeler eşit temsil hakkına sahiplerdir. TİS’lerde aynı haklardan yararlanıyorlardır. Evdeki bakım emeğine dair izin süreçleri sıklaşan kadın işçinin devamsızlık yaptığı gerekçesiyle patron tarafından haklı fesihle çıkarılmasına itiraz etmezler. Herhangi bir fabrikadaki bir işçinin cinsiyet beyanı duyulmuş şey değildir. Çünkü direkt ve tüm haklarından mahrum bir şekilde atılacağını bilir.
Sendikaların buna yönelik bir politikası var mı? Yok. Çünkü böyle bir dertleri yok”

bahar.jpg
Bahar Gök

'KALICI KAZANIMLARA DÖNÜŞMÜŞ TALEPLER OLUŞTURULMUYOR'

Sendikalarda kadın temsiliyetinin istenilen boyutta olmadığını söyleyen Gök, var olan temsiliyetin de göstermelik olduğunu belirtti. Gök, komisyon üyesi kadın işçilerin herhangi bir mekanizmada söz sahibi olmadıklarını da vurguladı ve şöyle konuştu:

“Bir kürsüde söz alıp “neden baş temsilcimiz erkek” diyen kadın işçi ertesi gün ağır sendikal mobbinge maruz kalmaya başlıyor işyerinde. Tüm sendika yöneticileri, komisyonlar da seyrediyor. Yani fotoğraflardaki kadınların rakamsal değerinin ötesinde bir şey yok. Kalıcı kazanımlara dönüşmüş talepler oluşturulmuyor. Çünkü en başta tüzük ve programlara yansıyan bir dönüşüm olmuyor. Sanayi işçiliği ve buralarda örgütlü ana akım sendikalar için konuşuyorum, işçilerinin yüzde 80-90’ının kadın olduğu fabrikalarda bile sendikaların baş temsilcileri erkektir. Hatta bir kadın temsilciyle sınırlıdır. O da gereklilikten çünkü kadınların, sorunlarını daha rahat anlatabileceği bir cinsiyete ihtiyaçları var. Bunun bile fazla olduğunu söyleyen çok solcu sendikacı var”

'KADINLAR SENDİKALARIN SADECE VİTRİNİNDE'

Genel İş Sendikası’ndan bir watsapp mesajıyla atılan Kadıköy Belediyesi İşçisi ve Mor Liste’den Ayşecan Ay ise, kadınların sendikaların sadece vitrininde olduğunu söyledi. “O da sendikanın birazcık itibar kaygısı, eşitlik yanılsaması yaratma kaygısı varsa” diyen Ay, birçoğunda onun bile olmadığını belirtti ve şöyle devam etti:

“Kadınlar sadece üye aidatı veriyorlar. Gerçi aidat deyip geçmemek lazım, bir brüt yevmiyemiz. Aidat da aidiyetimizin kavranmasına kâfi gelmiyor. Erkekler için, erkekler tarafından yönetilen ve yürütülen bir örgütlenme modeli içinde kadınlar itilip sıkıştırılmaya çalışıldıkları yerlerde mücadele veriyor. Mor Liste
beş yıl önce bu duruma bir başkaldırı olarak doğdu. Şube yönetimine aday listeler sadece erkeklerden oluşuyordu. Sadece kadınlardan oluşan Mor Liste ile seçime girdik. Onlarınki değil, bizimki cinsiyetçilik oldu. Takip eden TİS sürecinde etkin rol oynadık. Toplu iş sözleşmesini, toplumsal cinsiyet eşitsizliği perspektifiyle elden geçirdik. Talep ettiğimiz maddeleri yazdık, müzakere masasında savunduk ve kazandık”

aysecan.jpg
Ayşecan Ay

'BUGÜN İLK KRİZDE KADININ EVE DÖNMESİ İSTİHDAMI ERKEĞE BIRAKMASI BEKLENİYOR'

Ayşecan Ay da Bahar Gök gibi sendikalardaki cinsiyetçiliğin toplum gibi her zerresine işlediğine dikkat çekti. Erkeklerin, kadınları Sanayi Devrimi’nden bu yana tehdit olarak gördüğünü ve ekonomik ilişkilerin dışında, kendilerine bağımlı tutmaya çalıştıklarını söyleyen Ay, sendikaların da bu doğrultuda dışlayıcı
davrandıklarını belirtti ve şunları söyledi:

“İki yüz yılı aşkın bir zamandan bahsediyoruz ve temelde pek bir şey değiştiğini söylemek güç. Bugün ilk krizde kadının eve dönmesi, istihdamı erkeğe bırakması bekleniyor. “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” ilkesi, kadınların eşit temsil talebi söz konusu olduğunda ani bir hafıza kaybı yaşanıyor. Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın bertaraf edilmesinde sendikalar önemli bir aktör olabileceği hâlde her kademedeki erkek yöneticiler bu ayrımcılıktan, bu eşitsizlikten nemalanan taraf oldukları için bu düzenin devamlılığını sağlıyorlar”

'SENDİKALAR ERKEK'

Son olarak görüşlerine başvurduğumuz Kadın İşçi Gazetesinden Sare Öztürk de kadınların sendikaların neresinde olduğu sorusuna ilişkin “aslında alegorik bir soru” yanıtını verdi. Asıl dikkat çekmek istedikleri konunun sendikaların erkek egemen yapısı olduğunu, “hatta biraz daha ileri gidip sendikaların erkek
olduğunu söylesem haksızlık etmiş olmam” diyen Öztürk, şöyle devam etti:

“Buradan hareketle cinsiyetçiliğin sendikaların örgütlenmesinden, politikalarına, toplu sözleşmelerden, basın açıklamalarına kadar her türlü yapı ve metinlerinde olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkusuz iyi örnekler yok değil. Ancak yetersiz. Sendikalarda temsiliyetin kadın için hiç istenilmeyen bir boyutta olduğunu söyleyebiliriz. Düşüğün de altında bir temsiliyet söz konusu. Temsiliyeti artırmak için gerekli çalışmalar ve örgütlenmeler de çok yetersiz. Sendikaların kadın komisyonları yok, varsa da çoğu göstermelik. Yönetim
kurulunda, karar alma süreçlerini etkileyecek pozisyonlarda kadınlara yer verilmekten imtina ediliyor hatta yer verilmiyor. Bir dönem sol hareketin anma, kutlama ya da önemli gün takip etmek dışında bir siyaset geliştirmediğine yönelik takvim siyaseti yaptığına dair bir eleştiri vardı. Sendikaların kadınları
görme biçimi de buna benziyor”

sare-ozturk.jpeg
Sare Öztürk

'KADINLAR SÖZÜNÜ İNATLA KURUYOR'

“25 Kasım’da, 8 Mart’ta etkinlik düzeyinde kalan hatırlamalar diyebileceğim kadın komisyonlarını da o zaman hatırlıyorlar” diyen Öztürk, birkaç yıldır bu etkinliklerin çoğunun zaman fiili olarak o eylem için örgütlenen kadın komisyonları aracılığıyla yürütüldüğünü söyledi. Kadın komisyonlarının da yönetimlerde kadın kotası temsiliyet oranını artırıcı politikalar oluşturmak ve bunları sendikal politikalara yansıtmak gibi temel meselelerle ilgilenmediğini söyleyen Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü bunun sendikal patriyarkal iktidarı sarsacak yönleri var. Kadın komiteleri 8 Mart’ı örgütlüyor ya yeter. Neyse ki tüm baskı siyasetine karşın feminist hareket sözünü söylemeye, politikasını yürütmeye her alanda güçlenerek devam ediyor. Bu politikanın içinde son yıllarda ücret meselesi, kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesinin yanı sıra sendikaların kadın politikalarına öneriler eskiye nazaran daha sık yer alıyor. Bu oldukça umutlu da hissettiriyor. Çoğu zaman bu çağrı, bu ses, sendikaların sert duvarlarına çarpıp geri geliyor, zaman zaman erkeklerin çıkarlarını gözeten süzgeçten süzülerek sendikalara ulaşıyor. Ancak buna rağmen kadınlar sözünü inatla tekrar tekrar kuruyor, her alanda mücadele etmeye devam ediyor, ediyoruz. Sendikaların sokaktaki bu sese daha fazla kulak vermesi gerekiyor”

Öne Çıkanlar