Eren Keskin: Bir soykırım coğrafyasında yaşıyoruz

Eren Keskin: Bir soykırım coğrafyasında yaşıyoruz
“İnsan hakları savunuculuğunda kadının rolü” panelinde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, kadına yönelik şiddetin tek başına iltica sebebi sayılmadığını hatırlatarak, uluslararası hukukunda kadın konusunda yetersiz kaldığını söyledi.

Artı Gerçek - İnsan Hakları Derneği (İHD) Şırnak Şubesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında Şırnak'ın Silopi ilçesinde bulunan Eyşe Şan Kültür Merkezi’nde, “İnsan Hakları Savunuculuğunda Kadının Rolü” konulu panel düzenledi. Moderatörlüğünü İHD Şırnak Şube Eşbaşkanı Esin Yılmaz’ın yaptığı panelde, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin konuşmacı olarak katıldı.

Panele, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şırnak Milletvekilleri Newroz Uysal Aslan, Zeki İrmez, DEM Parti İl ve İlçe Örgütleri, Barış Anneleri, Tevgera Jinen Azad (TJA) Aktivistleri, HDP’li Silopi Belediye Eşbaşkanları, Kültür ve Edebiyat Kadın Derneği (KASED), Kamu Emekçiler Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Şırnak Şubesi, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yöneticileri ile çok sayıda kişi katıldı.

Esin Yılmaz, geçmişten bugüne kadınların ezildiğini ve katledildiğini dile getirerek, 8 Mart’ın tarihçesini anlattı.

'KÜRT OLDUĞUMU 13 YAŞINDA ÖĞRENDİM'

Ardından söz alan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Kurdistan’da hala mücadele heyecanının olduğunu ifade ederek, “İnsan hakları savunuculuğu kimliğiyle tanınıyorum. Ancak Kürt olduğumu 13 yaşında öğrendim ve sonradan ailemi de dönüştürdüm. 1990 yılında insan hakları savunuculuğuna başladım. Bir soykırım coğrafyasında yaşıyoruz ve bunu unutmamak lazım. Bunların üstünü örten bir ideoloji var, bir yalan tarih oluşturarak bunlar örtülüyor. Bu coğrafya o kadar çok etnik, dinsel, inanç kimliğine sahip bir coğrafya ki sadece Türk kimliğini esas alıp diğer kimlikleri yok eden bir cumhuriyet burası. Kuruluş kodları aynı şekilde devam eden bir cumhuriyet. Devlet yapısı içerisinde tekleşmeye karşı itiraz eden Kürt halkı kaldı. Türkiye Cumhuriyet sistemi de Kürt varlığını inkar etmek temeli üzerinde oluşturulmuştur” dedi.

‘HUKUK SİSTEMİNDE KADIN YOKTU’

Şiddetin egemen olduğu coğrafyada en büyük ezilmeyi de kadınların yaşadığına dikkat çeken Keskin, 90’lı yıllarda Kürdistan’da işlenen tüm hak ihlallerine tanıklık ettiklerini söyledi. Keskin, şöyle devam etti:

“Burada kadınların bize söylediği tek cümle şuydu; ‘Askerler bize çok kötü şeyler yapıyor’ anlatın dediğimiz de, ‘eşlerimiz istemez’ deyince anlardık kadınların yaşadıklarını. Kadınların yaşadıkları işkence yöntemi asla konuşulmuyordu. Cezaevinde kaldığımda, kadınlardan biri yanıma gelerek, ‘benim yaşadıklarımı biliyor musun?’ diye sordu. Biliyorum deyince, ‘Tecavüzü biliyor musun?' dedi. Cinsel işkence kadınların en zor açıkladıkları işkence biçimidir. Cezaevinden çıktıktan sonra bu alanda çalışmaya başladım. Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk sisteminde kadının hiç olmadığını gördük. O dönemlerde kadına yönelik şiddet üzerinde bir kanun hükmü bile yoktu. Sadece tecavüz olarak vardı. Cinsel işkence neden cezasız kalıyor? O dönem Şahika Yüksel, Şebnem Korur Fincancı ile cinsel şiddetin delili üzerinde konuştuk.”

'ULUSLARARASI HUKUK DA KADINA YÖNELİK ŞİDDET NOKTASINDA YETERSİZ'

Keskin, muhalefetin eksikliğine işaret ederek, bir başka kadın hikayesini şöyle anlattı:

“90’lı yılların sonlarına doğru yaşlı bir baba geldi, kızının kaybolduğunu ve gözaltında olduğunu söyledi. Bir ay boyunca araştırdık ve kızın Diyarbakır cezaevinde olduğunu öğrendik. Kadını görmeye gittiğimde yürüyemiyordu, kadın Silopi jandarma karakolunda cinsel işkenceye maruz kalmış. 5 yıl sonra kadın arkadaş geldiğinde suç duyurusunda bulundu. Devlet güçlerinin yaptığı tüm suçlarda hepsi cezasız kaldı. Musa Çitil hakkında suç duyurusunda bulunduk ve cezasız kaldı. Uluslararası hukuk da kadına yönelik şiddet noktasında çok yetersiz. Kadına yönelik şiddet tek başına bir iltica nedeni sayılmıyor. Bütün devletlerin birbiriyle aralarında anlaşmaları var ve değiştirmiyorlar. Kadına yönelik şiddet savaş ihlalidir. Coğrafyamızda en büyük sorunumuz şu; iktidar ve muhalefet aynı kaynaktan besleniyor. İstanbul Sözleşmesinden geri çekildiler. Kürdistan’da verilen bir mücadele sonucu ortaya çıkan bir sözleşmeydi. Diyarbakır’da şiddete maruz kalan bir kadının açtığı davada AİHM, Türkiye’yi mahkûm etti. Bu coğrafyadan çıkan bir mücadelenin sonucu ortaya çıktı. İlk imzacısı olan Türkiye, AKP kendi imzasını geri çekti. O süreç içerisinde, Erdoğan iktidara geldiğinde derin devletle kavgalı olduğu izlenimi veriyordu. AKP, derin devletle anlaştı ama biz durduğumuz yerdeyiz.”

KADINLAR CEZAEVLERİNDE NE YAŞIYORLAR?

Kadına yönelik şiddetin en yoğun olduğu yerlerin başında cezaevlerinin geldiğini aktaran Keskin, “Şuanda cezaevinde açlık grevleri var. Kadınlar cezaevlerinde ne yaşıyorlar? Hangi cezaevine giderseniz gidin kadınların yaşadıkları aynı şeyler. Annesi ve babası ile Kürtçe konuştuğu için hala disiplin cezaları veriliyor. Bakırköy cezaevinde Fatma Tokmak; ‘erkek askerler ve gardiyanlar koğuşlarımıza girdiler, iç çamaşırlarımızı alıp incelediler’ dedi. Ama bugün AKP’li adaylar Kürtçe propaganda yapıyorlar. Ama anneleri ile Kürtçe konuşanlara disiplin cezaları veriliyor. Kadınlar bu devleti çok korkutuyorlar. Bir milim geri adım atmayan mücadeleden söz ediyoruz.

'DEVLET DİLİ NE ZAMAN SERTLEŞİRSE KADINA ŞİDDET ARTAR'

Kürt kadınlarının gördüğü asker şiddetine aynı şekilde ses çıkarılırsa bir şeyler değişir. Türkiye bugün kadın politikasını, ‘evde oturan, çocuk doğuran’ kadınlar üzerinden kurarak bir profil oluşturmaya çalışıyor. Devlet dili ne zaman sertleşirse kadına yönelik şiddet artar. Bir ayda 36 kadın erkekler tarafından katledildi. Bize dayatılanlara karşı Kürt kadın mücadelesini çok önemsiyorum. 1991 yılında Türk solunu cezaevinde çıkardılar, Kürt mahpuslar içeride kaldılar. Anayasa Mahkemesine ayrımcılık nedeniyle başvurdular. Sonra Kürt mahpuslar da çıktılar. Sakine Cansız’ı ziyaret ettim. Onun bakış açısı, erkeklerle kavgası çok değerliydi. Onun öncülüğünde verilen mücadele çok önemliydi.”

'GARİBE GEZER YAŞADIKLARINA TEPKİ GÖSTERİYORDU'

Son olarak, Kandıra cezaevinde katledilen Garibe Gezer’e değinen Keskin, “Garibe itaate karşı çıkan biriydi. Garibe Gezer, itiraz ettiği için aylarca, süngerli oda adı verilen odaya sokularak günlerce orada bırakıldı. Cinsel işkenceye maruz kaldı. 2022 yılında Garibe’yi kaybettik. Ölüm nedeni ne olursa olsun bize göre bir cinayet. Garibe, yaşadıklarına tepki gösteriyordu. Bugün de Garibe’nin ablası Asya Gezer, belediye eşbaşkan adayı oldu. O nedenle bu mücadele hiç bitmiyor. Onların verdiği mücadele bizlere de güç veriyor” şeklinde konuştu.

Panel, soru cevap kısmının ardından kadınlara verilen kırmızı karanfillerle sona erdi. (MA)

Öne Çıkanlar