İbrahim Ekinci

İbrahim Ekinci

Silaha 2 trilyon dolar var, ventilatöre para yok

Önümüzdeki yıllarda yaşanması muhtemel salgınlardan, vahşi piyasacılara teslim edilmiş bir devlet idaresi ile başedilebilir mi?

Aşağıdaki tabloyu, Doğruluk Payı’nın web sitesinden, Koray Kaplıca’nın yazısından aldım. Birçok kaynakta, lokal pandemileri de kapsayan daha ayrıntılı tablolar da var. Vikipedi’deki bilgilere göre 20’nci yüzyılda 25 salgın yaşanmış gözüküyor. Bunlardaki can kaybı toplamda 110 milyon kişi civarında. 25 salgından 4’ü "dünya çapında" yayılım göstermiş. Bunlar; en önemlisi 50 milyon kişinin ölümüne yol açan İspanyol Gribi olmak üzere, Asya Gribi, 7’inci Kolera Salgını ve Hong Kong Gribi.

30 milyon ölüme yol açan HIV/AIDS, Kongo Havzası çıkışlı ama "lokal" bir salgın olarak tasnif edilmiş. Başlangıç tarihi olarak 1960’ı alan kaynaklar da var. Bu halen devam eden bir salgın.

Şimdi… 21’inci yüzyılın başındayız. Geçen yüzyılın tamamındaki 25 salgına karşılık bu yüzyılın ilk 20 yılında kaç salgın yaşandı dersiniz? Kayıtlarda tam 56 salgın var! Kayıp sayısı az, toplam vefat 110 bin civarında. Bu rakamın içinde 1 Nisan itibariyle COVID-19 kayıpları da bulunuyor. Son salgının seyrini, nerede biteceğini, kaç can alacağını henüz bilmiyoruz. Fakat asıl dikkat çekmek istediğim şu:

Artık salgın yaşanmayan yıl yok! Bir yıla neredeyse 3 salgın düşüyor. Geçen yüzyılda "dünya çapında" olarak tasnif edilen toplamda 4 salgın var. Bu kadarı, bu yüzyılın ilk 20 yılında oldu. Eğer bu trend sürerse kalan 80 yılda 100’den fazla lokal, 20’ye yakın küresel yayılım gösteren salgın yaşanması ihtimal dahilinde.

Bu ürkütücü ihtimalin yanına bir de gerçeklik tablosu koyalım:

COVID-19 belası sınırları aşıp 190 ülkeye ulaştığında, hemen hemen hiçbir ülkede salgını karşılayacak kamu sağlık yatırımlarının olmadığını gördük…

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün verilerine göre 2 trilyon dolarlık savunma, silah yatırımı yapan devletlerin elinde; tanesi 5 – 10 bin dolar olan ventilatörlerden yeterli sayıda olmadığını, yüzlerce, belki binlerce kişinin makine, doktor, yoğun bakım yatağı göremeden boğularak öldüğünü gördük…

Büyük soru burada beliriyor:

Böyle bir dehşet tablosuyla yüzleşirken…

Önümüzdeki yıllarda yaşanması muhtemel salgınlardan, vahşi piyasacılara teslim edilmiş bir devlet idaresi ile başedilebilir mi?

***

Benim tahminim… Bu tablo, demokrasi, özgürlükler, sosyal haklar vs taleplerine "hayati" bir boyut kazandırmaktadır. Virüsün uyandırıcı tehdidi, yeni bir bilinç düzeyini hareketlendirebilir ve neoliberal haydutluğun yıkıcı devranı gelecek yüzyıla taşınmayabilir.

Eğer bu salgın, zamansal olarak demiyorum, küresel sosyal ve ekonomik düzende yeni bir dönemin açılışını tetiklerse buna şaşırmaya da gerek yok. Tarihte bunun örnekleri az değil. BBC’nin akademik çalışmaları referans alan bir haberinde dünyayı değiştiren salgınlar konu edilmişti:

15. yüzyılda Avrupalı kaşifler, Amerika kıtasına kendilerinin bağışıklık kazandığı virüs ve bakteriler de taşıdılar ve kıtanın yerli halkına bulaştırdılar. Yerli nüfusun yüzde 90'ı yok oldu. Bu durum Amerika kıtasının Avrupalılarca kolonileştirilmesini son derece kolaylaştırdı.

1888-1897 yılları arasındaki sığır vebası (rinderpest), Afrika'da sığır popülasyonunun %90'ını öldürüp toplulukları harap etti. Hastalığın neden olduğu kaos, Avrupa ülkelerinin 19. yüzyılın sonlarında Afrika'nın büyük alanlarını sömürgeleştirmesini kolaylaştırdı.

Haiti'de ortaya çıkan sarıhumma salgını Fransa'nın Kuzey Amerika'dan çıkmasına yol açarken, ABD'nin kıtada büyümesini hızlandırdı.

Çin’in kuzeyinde 164 yılında gelişe salgın, bazı bölgelerde nüfusun yüzde 20'sini, bazılarında yüzde 40'ını yok etti. Kaos, artan haydut saldırıları sonrasında Qing Hanedanlığı'nın istilası geldi. 300 yıllık Ming hanedanlığı çöktü.

1350’lerde Avrupa’yı vuran veba, ağırlıkla köylü nüfusunda kayba yol açtı. İşgücü sıkıntısı doğurdu. Geride kalan sağlıklı tarım işçileri pazarlık gücü kazandı. Bu gelişme feodalitenin çöküşünü hızlandırdı.

Hülasa… Virüs, neoliberalizmi görüldüğü yerde yuhalanacak kadar teşhir edebilir, yüz milyonlarca insanın aklını olgunlaştırabilir, talebini, beklentisini, muhalefetini yönlendirebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Ekinci Arşivi