Erdoğan sopalı bir seçim için Batı ile ipleri koparmak istiyor olabilir

Erdoğan'ın amacı Batı’yı kamu nezdinde Türkiye düşmanı gösterip seçimde istediği baskı ortamını kurmak olabilir. Ülkeyi babasının memleketi gibi gören bir liderden her şey beklenebilir.

Erdoğan Katar’a. Katar şeyhinin uçağıyla gidip geldi, uçakta maaşlarını Ziraat Bankası’nın geri ödemesiz açtığı kredilerle kendisinin ödediği "gazetecilerin" sorularını yanıtladı. Bu soruları yanıtlarken 2023’te yapmayı planladığı seçime ilişkin yol haritasının ipuçlarını da verdi. https://artigercek.com/haberler/erdogan-dan-demirtas-ve-kavala-aciklamasi-avrupa-birligi-nin-aldigi-kararlari-tanimiyoruz 

Yeni seçim yasası konusunda MHP ile tam uzlaşma olmadığı anlaşılıyor. Erdoğan bu konudaki soruya topu çevirerek cevap veriyor. Belli ki kafası net değil: 

"Cumhur İttifakı olarak yapılmış bir çalışma var. Bu çalışmaya bizim taraftan Hayati Bey riyasetinde bir ekip, MHP tarafından da Feti Bey riyasetinde bir ekip katıldı. Bu çalışmaların neticesini paylaşıp adımı atacağız. Mevcut durumu inşallah daha adil bir konuma getireceğiz."

Daha vahim olan kendisine gazeteci diyen biri eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı kastederek şöyle bir soru yöneltiyor Erdoğan’a:

"O cezaevinden talimat verene de destek veren bir Avrupa Birliği var. Avrupa Birliği’nin icra komitesi olarak adlandırılan Bakanlar Komitesi, Osman Kavala ile ilgili olarak Türkiye'ye ihlal cezası verdiğini ifade etti. Selahattin Demirtaş ile ilgili de benzer karar alabileceğini söyledi. Yorumunuz, değerlendirmeniz ne olur?"

Vahimin vahimi ise ne gazetecinin, ne de Erdoğan’ın Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İnsan Hakları Mahkemesi ile Avrupa Birliği arasındaki farkı bilmiyor olması. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş ile ilgili yaptırımların Avrupa Birliği kararı olduğunu zannedecek kadar dünyadan bir haberler. Erdoğan burada bir rest çekiyor:

"Buna yorum yapmaya gerek yok ki. Biz, Avrupa Birliği’nin Kavala’yla, Demirtaş’la, şununla, bununla ilgili aldığı kararları tanımıyoruz. Olay bu kadar basit. Yok farz ediyoruz. Bizim indimizde bunlar yok hükmündedir. Bunları kaç kez açıkladık. İster anlasınlar ister anlamasınlar. Bizim yargımızın vermiş olduğu kararın üzerinde biz, Avrupa Birliği kararı tanımıyoruz. Ne biliyorlarsa onu yapsınlar."

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Avrupa Birliği ile ilgisi yok oysa… Dışişleri Bakanlığı’nın kendi sitesi Avrupa Konseyi ile ilgili şu bilgiyi veriyor: 

"Avrupa Konseyi, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'yla kurduğu ilk kurumsal bağı temsil etmektedir. Türkiye AK'a, kuruluşundan üç ay sonra, Ağustos 1949'da davet edilmiş ve örgütün kurucu üyeleri arasında sayılmıştır.

Avrupa Konseyi’nin belkemiğini oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ise 4 Kasım 1950’de Roma’da imzalanmıştır. 2020 yılı AİHS’in imzaya açılmasının 70. yıldönümü olması bakımından ayrı önem taşımaktadır. Ülkemiz sözleşmeyi ilk imzalayanlar arasındadır.

AK, savunma dışında, hayatın hemen her alanını kapsayan konularda siyasi işbirliğinin yanısıra, norm oluşturma, bunları kodifiye etme ve denetleme olmak üzere, her aşamada, üye ülkeler arasında çeşitli düzlemlerde işbirliği öngören kapsamlı bir yapılanmaya sahiptir. 

Konsey, hükümetlerarası kanat, parlamenter kanat ve yerel yönetim kanadı dışında, 200’ü aşkın sözleşme ile bir sözleşmeler sistemini de içerir. Keza, bütün taraf ülkelerin bireysel başvuru hakkını kabul ettiği yargı organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başta olmak üzere, birçok denetim mekanizması bulunmaktadır."

Erdoğan ya farkı bilmiyor ya da kamuoyunu Avrupa Birliği’ne karşı kışkırtıyor. Yakın geçmişte başta Deniz Yücel olmak üzere kimi davalarda benzer tutum takınıp sonra geri adım attığını düşünürsek şimdi de kuru sıkı sıktığını düşünmek için geçerli nedenimiz olabilir. 

Ama bir başka ihtimal daha var. Erdoğan’ın seçim öncesi tüm Batılı kurumlarla bağları koparma veya iyice zayıflatma çabası olabilir. Avrupa Konseyi’nden dışlanmayı, Avrupa Birliği ile zaten donmuş olan ilişkileri sadece mülteci pazarlığına indirmeyi göze alabilir. Birliğin ortak bir karar mekanizması geliştirme yeteneği olmadığını gördüğünden tek tek Avrupa ülkeleriyle ekonomik ilişki kurma yolunu seçebilir. İspanya örneğinin gösterdiği gibi, Avrupa ülkeleri de bu da teşne.

Erdoğan’ın seçim öncesi bir başka hamlesi S-400’lerin ikinci bataryasını sipariş ederek Amerika ile kriz yaratmayı seçebilir. Bu yolla Batı’yı kamu nezdinde Türkiye düşmanı gösterip seçimde istediği baskı ortamını kurma yolunu açabilir kendisine. Tek derdi iktidarda kalmak olduğu için de böyle bir tercihin ülkeyi sürükleyeceği bataklık umurunda olmaz.

Sadece kendi ve yakınlarını düşünen, ülkeyi babasının memleketi gibi gören bir liderden herşey beklenebilir. Hazırlıklı olmak lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi