Türkiye şu anda bir anayasasızlık hali yaşıyor!

Türkiye şu anda bir anayasasızlık hali yaşıyor!
Artı TV'de yayımlanan 'Söz Sırası' programının konuğu İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan oldu.

Öztürk TÜRKDOĞAN


ARTI GERÇEK-Türkiye bir anayasasızlık hali yaşıyor. Ne gariptir ki Cumhurbaşkanı yeni bir anayasa yapılması gerektiğini ileri sürdü ve özellikle birkaç haftadır bu konu üzerine düşüncelerini paylaşıyor. Cumhur İttifakı bileşenleri de buna destek verdiler. "Yeniden kuruluş anayasası" diye tanımlayabilecekleri bir çalışmanın içine gireceklerini ifade ettiler. Gerçekten oldukça ilginç. Zamanlaması da oldukça manidar. Bu konudaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. 

Bir anayasasızlık hali yaşandığını ifade ettim. Türkiye'nin şu anda beğenmesek de bir otoriter Türk tipi başkanlık modeli denen, 82 Anayasası’nın devamı olan aslında karman çorman ama otoriter bir anayasası var. Bu anayasada yazılı çeşitli hak e özgürlükler var. Çünkü zaman içerisinde bu anayasada bazı değişiklikler yapıldı. Bakın bunların birçoğuna uyulmuyor. En basiti anayasa 90 uyarınca AİHM kararları bağlayıcıdır ve uygulanması zorunludur. AİHM büyük dairenin Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararları özellikle uygulanmıyor. Demirtaş kararı özellikle uygulanmıyor. Çünkü o karar pilot bir karardır, 46. madde kararıdır. 2016'da dokunulmazlığı kaldırılan tüm milletvekilleri bakımından hukuksal sürecin hukuka aykırı olduğu tespiti yapmıştır. Nasıl Enis Berberoğlu görevine geri dönmüşse, 2016'dan beri dokunulmazlığı kaldırılan, milletvekilliği düşürülen, hapse atılan bütün milletvekilleri bakımından esasen bir yeniden milletvekilliğinin kazandırılması gereken bir süreç olmalıydı fakat bunlar olmuyor. 

Şu anda iktidar neden böyle bir anayasa yapım süreci aşamasına girdi? Kanaatimce 2023'e kadar iktidarın halkı çeşitli vaatlerle oyalaması gerekiyor. Bunların da en önemlisi Türkiye halkının 1982'den beri ısrarla talep ettiği yeni, demokratik, sivil bir anayasa. Böyle bir anayasa nasıl yapılır, nasıl ilkelerle yapılmalı bunu ifade edeceğim. Ama önce şunu vurgulamak gerekiyor; Türkiye'nin geçmişinde belki 1921 Anayasası hariç hiçbir anayasa demokratik yollarla yapılmadı. 1921 Anayasası ise zorunluluktan, Kurtuluş Savaşı yılları olduğu için, o dönem Kurtuluş Savaşı'na katılan tüm toplumsal kesimler birlikte Adem-i Merkeziyetçiliğe yani yerel özerkliğe dayalı bir anayasa modeliydi. Ama Lozan Antlaşması'ndan sonra yeni, tekçi, ulus devlet inşaa sürecinde 1924 Anayasası ile o anayasanın temel özellikleri de tamamen unutulmuş, ortadan kaldırılmıştır. Günümüze kadar bizim resmi ideoloji dediğimiz esasen birçok insanın Türkçü İslamcı bazen de İslamcı Türkçü diye yer değiştiren ama özü itibari ile Türk etnisitesine dayanan Sünni Müslümanlığın devletleşmiş halini benimseyen ideolojiyi yaşatan anayasa önerileri hep karşımıza çıktı. Mevcut anayasalar da zaten bu tekçiliği yaşatan anayasalar. 

Bu tartışmalar başlayınca özellikle muhalefet partilerinden bazılarının ilk dört madde konusundaki açıklamaları bizi çok şaşırttı. Çünkü bu anayasanın başlangıç metni Türklüğü ve resmi ideolojiyi kutsuyor. Bunu da anayasanın 3. maddesinin başlangıcındaki birinci cümlesinde ifade ediyor; Türkiye Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü cümlesiyle ifade ediyor. Eğer gerçekten bu tekrar devam edecekse o zaman bizim zaten yeni bir anayasa yapmamıza gerek yok. Resmi ideoloji yaşatılacaksa bu anayasada o zaman yeni bir anayasaya zaten gerek yok. Şu an var olan anayasa zaten yeterince tekçiliği kutsamış durumda. O nedenle muhalefet partilerinin tekrar tekrar düşünmesi gerekir. Elbette sosyal hukuk devletinden yanayız, laiklikten yanayız, demokrasinin ve insan haklarının her türlü değerinden yanayız ama lütfen bu cümleyi gizlemeye çalışmasınlar. Yıllardır Türkiye'nin bütün temel problemlerinin sebebi olan bu resmi ideolojik anlayışı reddetsinler ki yeni sivil demokratik bir anayasa yapım sürecini örebilelim. 

Şunu vurgulamak gerekiyor; neden sadece 2023'e dönük bir oyalama siyaseti değil neden tekrar tekrar anayasa? İktidar kamuoyuna bazı sözler verdi, yargı reformu dedi, insan hakları eylem planı dedi. Bizler de görüş sunduk. Fakat şu anki anayasa insan haklarının tam olarak yerine getirilmesinin önünde bir engel. Şu anki anayasa özellikle 2017'de olan değişiklikten sonra kuvvetler ayrılığı ilkesini tamamen ortadan kaldırdığı için gerçek anlamda bir yargı reformu yapılmasının önünde bir engel. Yani zaten bir anayasa problemi olduğu açık. İktidar zaten bu anayasayı bile uygulamıyor. Keyfi bir uygulama içerisinde otoriter bir uygulama içerisinde. Bu sıkışmışlık kendini gösteriyor. 

Bir başka konu Türkiye hala ülke içinde ve ülke dışında Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Kafkasya'da sıcak çatışma halinde olan bir ülke. Çünkü Kürt sorununu çözmediği için şiddete dayalı politikalarla çözmede ısrar ettiği için çatışma halinden bir türlü kurtulamıyor. Tam da böylesi bir dönemde ifade özgürlüğü zaten rafa kaldırılmış durumda. Örgütlenme özgürlüğü keza çok büyük zarar görmüş durumda. OHAL ilanı ve sonrasında gerçekleştirilen mevzuat değişiklikleri zaten iktidarı çok geniş yetkiler vermiş ve gösteri hakkı neredeyse kullanılamaz hale gelmiş durumda. İşkence ve kötü muamele uygulamaları oldukça yaygın durumda. Böylesi bir durumda siz nasıl anayasa yapacaksınız? Özellikle AKP sözcüleri yeniden kuruluş anayasası diyor peki bu ülkede yaşayan en az 20 milyon Kürt ile yeniden kuruluşu düşünmez misiniz? Bu ülkede yaşayan 20 milyondan fazla Alevi ile yeniden kuruluşu düşünmez misiniz? Bu ülkede yaşayan diğer etnik gruplarla oturup yeniden kuruluşu düşünmez misiniz? Eğer gerçekten yeniden kuruluş cümlesi, tıpkı 100 yıl öncesi gibi farklı etnik ve inanç  gruplarının inkarına dayalı olarak sürdürülecekse 21. yüzyıldayız bunu yapamazsınız. Türkiye halkının buna izin vereceğini kesinlikle sanmıyorum. Anayasa bütünüyle yazılabilir. Eğer yeni diyorsanız bütünüyle yazılmak durumundadır ve insan onuruyla başlamak durumundadır. Anayasa yapımında ilkeler ortaya konmalıdır bunlar demokrasi ve insan hakları ilkeleridir. Anayasa Türkiye'nin temel sorunlarını çözecek nitelikte kurgulanmalıdır. Yani otoriter başkanlıktan vazgeçmek, belediyelere kayyum atanmasını sağlayacak uygulamaların tam tersine yerel yönetimlerin yetkilerini artıracak, kesinlikle kuvvetler ayrılığı ilkesini hayata geçirecek ve ifade özgürlüğünü mutlak bir değer olarak koruyacak. Her türlü vesayet sistemini reddedecek, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı olacak ve bunlar gibi ilkeler üzerine kurgulanmalıdır. Bunu yaptığınızda Türkiye'nin temel sorunlarına çözüm bulmuş olursunuz. 

Sözlerimi bitirirken; Türkiye'deki muhalefetin tam da bu anayasa tartışmalarının yapıldığı bir süreçte bir araya gelmesini ve gerçekten Türkiye'nin nasıl bir anayasaya ihtiyacı olduğunu demokrasi ve insan hakları ortak paydasında bir araya gelineceğini göstermesi gerektiği kanaatindeyim. Millet İttifakı'nın Demokrasi İttifakı'nın merkez partisi olan HDP'nin yeni kurulan DEVA ve Gelecek Partilerinin, sosyalist partilerin bir araya gelmesi ve gerçekten iktidara karşı bu ülkenin ihtiyacı olan anayasanın ne olduğunu ortaya koyması ve bunun için mücadele etmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu mücadele süreci inanıyorum yeni bir iktidar seçeneği ortaya çıkaracaktır. Bu iktidar seçeneği ile birlikte Türkiye belki de o zaman yeni, demokratik ve sivil anayasasını yapabilecektir.
 

Öne Çıkanlar