Dünyanın en çok ve en uzun çalışan işçileriyiz

Dünyanın en çok ve en uzun çalışan işçileriyiz
ARTI TV'de ekrana gelen 'Söz Sırası' programının konuğu DİSK Genel Sekreteri Adana Serdaroğlu oldu.

Adnan SERDAROĞLU


ARTI GERÇEK- Haziran ayı denilince Türkiye'de akla hemen 15-16 Haziran işçi direnişi gelir. Çünkü bu tarih işiler açısından Türkiye'deki en önemli günlerden birisidir, hatta en önemlisidir. Nasıl ki enternasyonal olarak 1 Mayıs, 8 Mart gibi işçi sınıfının çok özel mücadele günleri varsa dünyada, ülkemizde de 15-16 Haziran işte öyle bir gündür. 

Bu sene de bugünlerden o günlerin anlamına uygun etkinlikler gerçekleştirmeye çalıştık. Pandemi koşullarında da olsa bir takım etkinlikleri hayata geçirdik. 15-16 Haziran'ın 51. yıldönümünde 51 kişiyle Gebze'den Kadıköy'e sembolik bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yoğurtçu Parkı'nda o günlerde hayatını kaybedenleri andık ve işçi sınıfının Haziran kalkışmasında sağlıklı, güvenceli bir yaşam için bildiğimiz yoldan yürüyoruz dedik. 

Çünkü bun işçilerin durumu 51 yıl önceki durumdan daha iyi bir şekilde değil. Ekonomik kriz ve salgınla beraber bu ülkenin işçileri başta olmak üzere geniş halk kesimleri ağır bedeller ödüyor. İşsizlik rekorlar kırıyor. Çarşıdaki, pazardaki zamlar ücretleri eritiyor. Ekmeğimiz küçülüyor. Faturalarımız kabarıyor. Bir yandan yoksulluk, bir yandan servetler artıyor. 

İktidarın sermayeden yana olan politik tercihleri gün geçtikçe adaletsizliği daha da büyütüyor. Başta işçi sınıfı olmak üzere halkımız yaşam mücadelesi verirken çok az sayıdaki para sahibi servetlerinin, lükslerinin, ihalelerinin, kârlarının, rantlarının bir kısmından bile vazgeçmiyor. Asgari ücretten tıkır tıkır vergi kesilirken 3-5 şirketin milyonluk vergileri kesiliyor. Taahhütler aksamadan bu patronlara yerine getiiriliyor. İşçi ücretlerinden kesintiler sürerken patronlara kıyak üzerine kıyak yapılıyor. 

Üç, beş şirketin payına hani o bildiğimiz ballı beton ihaleleri düşerken işçilerin payına ise meşhur Kod-29 ile tazminatsız işten çıkarılma, ücretsiz izin, asgari ücretin altında kalan kısa çalışma ödeneği düşüyor. Sınırlı sayıdaki işçiler için kısa çalışma ödeneği uygulanıyor. Örneğin, şartları yerine getirmeyen, kayıt dışı çalışan binlerce işçi bundan yararlanamıyor. 

Yandaş şirketlerin payına devlet banklarından geri ödemesiz krediler düşerken işçinin, köylünün, öğrencinin, dar gelirlinin payına maalesef hacizler düşüyor. Bir yanda yoksulluk ve işsizlik, bir yanda iş cinayetleri ve virüsten kaynaklı ölülerimizin sayılar artarken diğer yandan bir avuç ayrıcalıklı zümrenin hanları, hamamları, servetleri, sarayları büyüyor. 

Ülkeyi yönetenlerin tercih ettiği yol milyonlar için sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam vaat etmiyor. Bu durumda işçi sınıfının yani bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini yaratanların yeni bir yol açması gerekiyor. Sağlıklı, güvenceli, insanca bir yaşam için haklarımızı almamız için örgütlenmemiz gerekiyor. Yani bu işin başı halkın örgütlenmesidir. Başta emek kesimi olmak üzere, bir olmamız, birlik olmamız, güçlü olmamız gerekiyor. Örgütlenmemizin, haklarımızı savunmamızın önüne çıkan tüm engelleri omuz omuza aşmamız gerekiyor. 

Haklarımız, ücretlerimiz ve ülkemizi nasıl savunacağımızı kendi tarihimizden biliyoruz, kimsenin bize öğretmesine gerek yok. Biraz önce bahsettiği gibi 15-16 Haziran 1970'de ayağa kalkan işçi sınıfından ders almamız gerekiyor. Çünkü 15-16 Haziran işçi sınıfının sendikal haklarını ve DİSK'i savunduğu şanlı bir direniştir. 

Sınıf ve kitle sendikacılığını bastırmak isteyen dönemin hükümeti patronların isteği doğrultusunda DİSK'i yok istemiştir. DİSK'i baskıyla yok etmek isteyenler bunu başaramayınca hileyle yok etmek için harekete geçmişlerdi. Hükümet sendikalar kanununda değişiklikler yaparak DİSK'i fiilen ortadan kaldırmak istemişti. 

Tüm tepkilere ve uyarılara rağmen yasa meclise getirilince işçi sınıfının üretimden gelen gücü devreye sokuldu ve direniş kararı alındı. 2 gün boyunca, o şanlı direniş boyunca İstanbul ve İzmit'te işi bırakarak genel bir direniş ve yürüyüş gerçekleştirdi. Buna ne polis copları, ne panzerler, ne barikatlar bunu durduramadı, buna engel olamadı. 

Toprakta karınca, havada kuş, denizde kum gibi omuz omuza birleşen işçileri hiçbir şey durduramadı. Ama 3 işçi yaşamını yitirdi. DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in de aralarında bulunduğu yüzlerce işçi tutuklandı, binlerce işçi işten atıldı ancak DİSK ve üye sendikalarını yok etmek isteyen ve tek konfederasyon dayatan yasa büyük işçi direnişiyle Anayasa Mahkemesi'nde iptal edildi. 

15-16 Haziran 1970'teki işçi onurlu işçi direnişimiz işçi sınıfının birliğinin, dayanışmasının ve mücadelesinin sembolü haline geldi. 15-16 Haziran yalnızca anılması gereken bir tarih değildir. İşçi sınıfının elini, kolunu bağlama girişimine karşı bir itirazdır. Sınıf bilincinin açığa çıkmasıdır. Ekonomik değil ilk defa politik bir başkaldırıdır. Sendikal hak ve özgürlükleri savunma direnişidir. 

15-16 Haziran, işçi sınıfının masaya yumruğunu vurup yeter artık dediği gündür. Bugün bir kez daha yeter artık deme günüdür, taleplerimiz omuz omuza yükseltme günüdür. Kod-29'u ve ücretsiz izin zulmünü ortadan kaldırtma, son verme günüdür. Asgari ücret üzerindeki vergi ve kesintilerden kurtulma, az kanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması sağlattırma günüdür. 

İşsizlik fonunun patronlara değil işçiler harcattırma günüdür. İşsizliğe karşı kamu istihdamını artırma, çalışma sürelerini azaltma günüdür. Çünkü dünyanın en çok, en uzun çalışan işçileriyiz bizler. Doğa katili projelere, Kanal İstanbul'a, betona değil, pandemide işini ve gelirini kaybedenlere kaynak aktarılmasını sağlatma günüdür. 

Örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki tüm engellerin kaldırılmasını sağlatma günüdür. Sağlıklı, güvenceli bir yaşam için sendikal, demokratik haklarımız için bildiğimiz yoldan yürümeye devam edeceğiz. Bunun için birlikte, güçlü bir şekilde mücadeleyi büyütelim diyoruz. Ve bu zorlu, engelli yolda herkese kolaylıklar diliyoruz. 

Öne Çıkanlar