'Yoksuluz, bizi İstanbul'dan atmak istiyorlar'

'Yoksuluz, bizi İstanbul'dan atmak istiyorlar'
İstanbul'daki 'kentsel dönüşüm projelerinde' evleri yıkılanları zorlu bir dönem bekliyor. Evleri yıkıldıktan sonra pansiyon yerleştirilen iki aile, hayatta kalma çabasını +Gerçek'e anlattı.

Yağmur Kaya 


+GERÇEK- Fetihtepe, Tokatköy, Hacıhüsrev, Tozkoparan ve daha onlarcası... 

İstanbul'da kentsel dönüşüm projeleri kapsamında onlarca mahallede yüzlerce ev yıkıldı, yıkılıyor. Peki evlerinden  çıkarılanların sonraki hayatları? Bunun cevabını Kasımpaşa'da küçük bir pansiyonda bulduk. 

Selma Arat ve Sebahat Muhammet'in Beyoğlu Hacıhüsrev Mahallesi'ndeki evleri Polat Holding'in Piyalepaşa projesi kapsamında yıkıldı. Ellerine tebligat geçmeden bir sabah polis baskınıyla evlerinden edilen iki kadın, aileleri ile birlikte Kasımpaşa'da bulunan bir pansiyona geçici olarak yerleştirildi. Ancak 'geçici evleri' olan pansiyonda hayat şartları çetin. 

4 katlı pansiyonun her katında, küçük dar bir koridora açılan 3 oda bulunuyor. 4-5 adımlık her odada da 3 yatak. Tuvalet ve banyonun ortak olduğu pansiyonda odaların gecelik fiyatı 150 lira. Özel banyosu olanların ise 200 lira. Ve bu 50 liralık fark, her iki ailenin de ödeyebileceğinden fazla. 

Pansiyonda ziyaret ettiğimiz Sebahat ve Selma Muhammet, bir kişinin yerde uyumak zorunda kaldığını söylüyor. Nemli, küflü ve duvar sıvasının döküldüğü bu odalarda, yataklar da oldukça kirli. 



'YOKSULUZ, BİZİ İSTANBUL'DAN ATMAK İSTİYORLAR'

Dönüşüm projelerinin rant projeleri olarak uygulandığını vurgulayan her iki kadın da yaşadıklarının kendileri ve çocukları için içinden çıkılamaz bir hal aldığını dile getiriyor. Kiraların ve temel gıdan fiyatlarının yüksek olduğunu belirten, asgarî ücret geliri bile olmayan bu iki aile sıklıkla şu cümleyi tekrarlıyor: 

"Kiraya mı para vereceğiz, yemeğe mi, faturalara mi, çocukların okul masrafına mı? Biz ne yapacağı?. Yoksuluz. Bizi İstanbul'dan atmak istiyorlar." 

'BİR SİMİT, BİR POĞAÇAYLA KARNIMIZI DOYURUYORUZ' 

49 yaşındaki Selma Arat, 7 çocuk annesi.  Lise 10'uncu sınıf öğrencisi 15 yaşındaki oğlu Eyüp ve kızı Nazlı'yı göstererek  her gün karınlarını simit ve poğaça yiyerek doyurduklarını anlatıyor. Eşinin günlük kazancı 100-150 lira arasında değişiyor. Bu durumda, yeni bir eve kira ödemelerinin imkansız olduğunu belirtiyor. Hacıhüsrev'de yıkılan evleri için ödedikleri 750-800 liralık kira ile idare edebildiklerini ama en kötü şimdi eve bile 5-6 bin lira kira istendiğini söyleyen Selama Arat, bu şartlarda tek seçeneklerinin şimdi kaldıkları pansiyon olduğunu vurguluyor. Üstelik bu durum çocuklarının eğitimini de etkilemiş. Lise öğrencisi Eyüp ve yakında üniversiteye başlayacak olan Nazlı'nın, okul hazırlığını yapamadığını vurguluyor ve yardım istiyor: 

"Çocuklar okula gidecek. Ufak oğlum Eyüp'ün ne çantası var, ne kalemi. Kızım Nazlı üniversiteye geçecek. Kocam kalp hastası 100-150 lira kazanıyor. Arada kaldık. Ne yapacağız bilmiyorum. Durumu olanlara sesleniyorum: bize bir hal çare bulun!" 



'EŞYALARIMIZ BİR YERDE BİZ BİR YERDE'

"Benim Türkçem iyi değil, konuşamıyor" diyen Sebahat Muhammet, derdini Kürtçe anlatmaya başlıyor. Okulun ilk günü sabahın ilk ışıklarında çocuklarını 25 dakika yürüyerek okula bıraktığını vurguluyor: 

"Geldiler bizi evimizden attılar. Eşyalarımız bir yerde biz bir yer de! Bir çocuğum ilkokulu 3'üncü sınıf öğrencisi, diğeri ortaokul öğrencisi. Önlükleri, defterleri, hiçbir şeyleri yoktu. Eş-dost, komşular verdi, destek oldu." 

Sebahat, yatağın üzerinde bulunan battaniyeyi kaldırarak, kirden kapkara olmuş, birkaç noktası yanmış yatağı işaret ederek sürdürüyor sözlerini: 

"Bak bizi buraya attılar, bu pis yere. Bu pahalılıkta biz ne yapacağız? Parayı eve mi verelim, yemeğe mi, çocukların okul ihtiyaçlarına mı?" 

Öne Çıkanlar