'Menemeni soğansız yiyenler ülke gerçeklerinden kopuk mu?'

'Menemeni soğansız yiyenler ülke gerçeklerinden kopuk mu?'
Vedat Milor menemen anketinin sonuçları üzerine yazdı: İlk kez kendimi kazanan grubun içinde buldum.

Türkiye'nin en çok takip edilen gastronomi yazarı Vedat Milor, Twitter'da geçen hafta düzenlediği 'menemen soğanlı mı olur, soğansız mı?' anket sonucunun ardından konuyla ilgili yazı kaleme aldı. Milor, 'soğanlı menemen'in kazandığı anketle ilgili olarak "Tercihleri hemen her sefer azınlıkta kalmış biri olarak uzun yıllardır ilk kez kendimi kazanan grubun içinde buldum" yorumunu yaptı. 

Menemen anketinin üzerinden devam tartışmaları tiye alan alan Milor, "Acaba menemeni soğansız yiyenler ülke gerçeklerinden kopuk, ağız kokusu konusunda saplantılı, özünden kopmuş, Batı özentisi bir kitle mi? İkinci sınıf yurttaş muamelesini hak etmiyor mu bu yüzde 49? Yok, yok. Vallahi billahi şaka yapıyorum" dedi. 

Vedat Milor'un Hürrriyet'te "En büyük gastronomik problemimiz (!) MENEMEN" başlığıyla yayımlanan bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:

‘Menemen soğanlı mı olmalı, soğansız mı?’ Ortaya bir soru attım, bir girdabın içine çekildim... Her konuda olduğu gibi bu konuda da herkesin ne kadar kuvvetli fikirleri varmış! Meğer menemen yemek, bir haz almanın ötesinde, düşünsel bir aktiviteymiş.

Sosyal medya hesabımda başlattığım, soluk kesen bir oylama sürecinin sonunda ‘menemen soğanlı mı olmalı, yoksa soğansız mı’ tartışmasına son noktayı koyduk.

Geçen hafta yaptığım bu ankete neredeyse yarım milyon insan katıldı. Yüzde 51’i ‘soğanlı olur’ yargısını verdi. 

Bana sürekli sorulan bir soruydu bu. Başlarda bu konuyu çok anlamlı bulmadım. Hatta anketi başlatan tweet’te ‘en büyük gastronomik problemimiz’ ifadesinin sonuna ünlem işareti koyarak biraz da bu tartışmayı anlamsız bulduğumu belirtmek istedim. Ama bir süre sonra ortada ironi falan kalmadı.

Bu ve benzeri konularla ilgili videolarımı YouTube kanalımda sizlerle paylaşıyorum. Linki; http://www.youtube.com/c/VedatMilorTV. Kaydolup takip edebilirseniz memnun olurum.

İlk kez ben de kazanan gruptayım.Tıpkı ‘Godfather’ filmindeki ‘Al Pacino’nun canlandırdığı karakterin söylediği gibi, tam "Kurtuldum" derken bir girdabın içine çekildim. 

Menemen yemek belli ki bir haz almanın ötesinde, düşünsel bir aktiviteydi ve insanların -ya da büyük çoğunluğun- her konuda olduğu gibi bu konuda da kuvvetli fikirleri vardı.

Ben sonucu etkilememek adına rengimi oylama bitene kadar belli etmedim. Açıkçası soğanlı menemenin kazanacağını beklemiyordum. 

Ama tercihleri hemen her sefer azınlıkta kalmış biri olarak uzun yıllardır ilk kez kendimi kazanan grubun içinde buldum. 

Şimdi düşünüyorum... Acaba menemeni soğansız yiyenler ülke gerçeklerinden kopuk, ağız kokusu konusunda saplantılı, özünden kopmuş, Batı özentisi bir kitle mi? İkinci sınıf yurttaş muamelesini hak etmiyor mu bu yüzde 49?

Yok, yok. Vallahi billahi şaka yapıyorum. 

Her şeyin fazla ciddiye alındığı ve acıların her an kapıda beklediği şu dünyada bir pazar şakası... 

Peşinen söyleyeyim ki; menemeni soğanlı yiyenlerle soğansız yiyenler damak açısından aynı düzeyde. Tercih meselesi. Tamamen öznel bir olay. Ama konunun gastronomik, sosyal, psikolojik ve tarihsel boyutları var.

Soğan da nereden çıktı diyenlere...

Sosyal psikolojiden başlayalım... Bu konu neden bu kadar ilgi çekiyor? Hepimizin bildiği, sık sık yediği, leziz ve hazırlanması görece pratik bir yemek olduğu için. Malzemeleri de pahalı değil. İtalyanların deyimiyle tam bir ‘cucina povera’ örneği menemen. Ben ‘fakir mutfağı’ değil, ‘halk mutfağı’ derim. Bu mutfak, dünyanın bizim gibi kayda değer ülkelerinde gastronomik, rafine ya da saray mutfağı denilen daha karmaşık, hazırlama süresi uzun ve maliyeti yüksek mutfak gelenekleriyle birlikte varlığını sürdürüyor. İmkânı olan bireyler ara sıra ‘sofistike’ yemekler yese bile çocukluğumuzun yalın lezzetleri en çok akılda kalanlar, özellikle yurtdışında özlediğimiz yemekler... Başımızı yaslayabilecek vefalı bir arkadaş gibi... Bu arkadaşın birdenbire size soğuk soğuk baktığını düşünün. İçiniz burkulmaz mı? Halk mutfağı klasikleri de öyle... Çocukluktan beri alışageldiğiniz bir tarz var. Bunda en ufak değişiklik bile tedirgin ediyor. Menemeni hep soğansız yerdiniz, şimdi soğan da nerden çıktı? İnanın; İtalyanlar ve Fransızlar da bizim gibi... Örnek mi? Roma’nın ünlü hamur işlerinden ‘tonnarelli cacio e pepe’. ‘Spaghetti’ ya da ‘vermicelli’ gibi ince, uzun makarna ve bütün karabiber ve ‘pecorino romano’yla hazırlanır. O kültürde büyümediğim için bana göre ha ‘spaghetti’, ha ‘fettucine’ (erişte gibi), ha da kısa ve kalın ‘rigatoni’. Ama bir Romalı ‘rigatoni’yle hazırlanan ‘cacio e pepe’yi yemez. Bir şef peynir olarak ‘pecorino’ yerine parmesan kullansa resmen dayak yer!

Benim sabah kahvaltım; içinde badem sütü, zencefil, zerdeçal, chia falan olan, yulafla kinoa karışımı bir bulamaç. Ben ‘sofistike köpek maması’ dediğim bu bulamacı yerken kızımın karşımda soğanlı menemen yemesine dayanamıyorum. Bundan sonra başkalarına soğansız menemen tavsiye edeceğim ama kendim yediğimde mis gibi soğanlı olacak!

Öne Çıkanlar