Türkiye ve Ermenistan ilişkileri 'normalleşecek' mi?

Türkiye ve Ermenistan ilişkileri 'normalleşecek' mi?
Noyan Soyak: Şu anda oluşan süreç, belki de bugüne kadar ilk defa 'ikili görüşme' tarifine en yakın formattaki görüşmeler olarak nitelendirilebilir”

Esra ÇİFTÇİ


+GERÇEK-Türkiye ve Ermenistan’ın, "normalleşme sürecinde" bu kez ön koşulsuz olduğu söylenen görüşmeler yaptığı biliniyor. İki ülke ilk adımı atarak doğrudan uçuşları başlatsa da sürecin ilerlemesi konusunda Türkiye’nin önceki denemelerden aşina olduğumuz ön koşulları gündeme getirip getirmeyeceği bilinmiyor.

Türkiye ve Ermenistan ilişkilerini normalleştirmek için daha önce de iki kez girişimde bulunmuştu. İlk normalleşme ve diplomatik ilişkilerin tesisi girişimi, 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanması sonrası gündeme geldi. Fakat 1993’te Karabağ Savaşı sebebi ile Türkiye Ermenistan sınırını kapattı, Azerbaycan ile birlikte Ermenistan’a ambargo uyguladı.

2009 yılında İsviçre’nin Zürih kentinde bir araya gelen Türkiye ve Ermenistan temsilcileri "eşitlik, egemenlik, diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme, toprak bütünlüğü ve sınırların dokunulmazlığı" ilkelerini tanıyarak ilişkileri normalleştirme doğrultusunda ikili bir protokol imzaladı fakat süreç yine başarısızlıkla sonuçlandı.

Peki üçüncü kez ilişkileri normalleştirme girişiminde bulunan Türkiye ve Ermenistan bu kez başarılı olabilecek mi? Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi (TABDC) Başkan Yardımcısı Noyan Soyak Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin ne tür sonuçlara yol açacağını +Gerçek’e değerlendirdi.

'UMUDUMUZ KAFKAS BÖLGESİNDE BARIŞ ÇABALARININ HIZLANDIRILMASI'

Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi (TABDC) Başkan Yardımcısı Noyan Soyak, Türkiye’nin, bugüne kadar Ermenistan ile doğrudan görüşme yapmamasının veya normalleşme sürecini tamamlamamasının en önemli nedenlerinden birinin, Karabağ ve çevresindeki topraklarda Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki anlaşmazlık olduğunu söylüyor.

2020 yılında iki ülke arasında meydana gelen savaşın ve sonrasında Moskova’nın arabuluculuğuyla ateşkesin sağlanmasının ardından Türkiye ile Ermenistan arasında başlayan bu sürecin çok da beklenmedik bir gelişme olmadığını söyleyen Soyak sözlerine şöyle devam ediyor:

"Bilindiği gibi iki ülkenin atanan özel temsilcileri, Moskova ve Viyana’da olmak üzere iki kez bir araya geldiler. Toplantıların içeriği konusunda çok fazla ayrıntı bilmememize rağmen, her iki ülke de toplantının ‘olumlu ve yapıcı bir atmosferde" yapıldığı yönünde yazılı açıklamalarda bulundular.

TABDC olarak umudumuz, müzakerelerin Kafkas bölgesinde barış çabalarını hızlandırması, diplomatik, normal komşuluk ilişkilerinin kurulmasına, ürün ve hizmetlerin serbest hareket edebilmesini teşvik etmek için sınırın yeniden açılmasına yol açabilecek bir zemin oluşturmasıdır."

'ŞU ANDA OLUŞAN SÜREÇ BELKİ DE BUGÜNE KADAR İLK DEFA İKİLİ GÖRÜŞME TARİFİNE EN YAKIN OLARAK NİTELENDİRİLEBİLİR'

Noyan Soyak’a Türkiye, Ermenistan ilişkilerine biraz geçmişe dönerek de baktığımızda nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda şöyle yanıtlıyor:

"Bu ilişkinin neredeyse hiçbir zaman ikili bir ilişki olmadığını söylememiz mümkün. Bazen basın yayın organları, bazen üçüncü ülkeler, bazen uluslararası kurum ve kuruluşlar aracılığı ile görüşmeler yapıldığını görebiliriz. Şu anda oluşan süreç, belki de bugüne kadar ilk defa "ikili görüşme" tarifine en yakın formatta olan görüşmeler olarak nitelendirilebilir"

Soyak, bir yanda Azerbaycan ve Ermenistan arasında çoğunlukla Rusya, bazen de Avrupa Birliğinin dahil olduğu süre giden barış anlaşmasının imzalanma çabalarının, gerekse Türkiye Ermenistan arasında devam eden normalleşme görüşmelerinin temposuna bakıldığında iki sürecin birbirlerini izleyen, yakından takip eden iki süreç olduğunu görebilmenin mümkün olduğunu söylüyor.

Bu ilişkiyi Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun verdiği demeçlerde, sürecin her safhasında Azerbaycan’ın haberdar edildiği ve Azerbaycan’ında sürece destek verdiği yönündeki açıklamalarından okumanın mümkün olduğunu söyleyen Soyak, süreç ile ilgili önemli diğer bir konunun da sürecin "uzlaşma" yerine "normalleşme" olarak tanımlanması olduğunu, iki ülke arasında bir normalleşme sürecinin daha gerçekçi bir hedef olarak nitelendirilebileceğini belirtiyor.

Soyak, bundan kastının, diplomatik ilişkileri olan, problemlerini bu yolla konuşarak halletmeye çalışan sınırları açık iki komşu ülke haline gelebilmesi olduğunu ifade ediyor.

'TÜRKİYE VE ERMENİSTAN ARASINDAKİ SINIR HİÇBİR DÖNEMDE TAM OLARAK AÇIK DEĞİLDİ'

Noyan Soyak’a her şey yolunda giderse, bu normalleşme çabalarının, diplomatik ilişkilerin kurulması ve kara sınırlarının açılması ile sonuçlanırsa neler beklemeli? Diye sorduğumuzda şöyle yanıtlıyor:

"Bu soru aslında çok kolay yanıt verilebilecek bir soru değil. Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınırı hiçbir dönemde tam olarak açık değildi. Sovyetler Birliği dönemi ve sonrasında kapandığı 1994 yılına kadar, sadece sınırlı bir ithalat/ihracat için kullanılabildi. Bugüne geldiğimizde, birbirlerini hiç görmemiş, tanımamış, çoğu kez birbirleri hakkında olumsuz ve kötü hikayeler duymuş, ancak kardeşlik derecesinde birbirine yakın, benzeşen iki ülke vatandaşlarının ilk defa engelsiz olarak birbirlerini görecekleri, konuşacakları, ziyaretlerde bulunup, ticaret yapabilecekleri bir ortamdan bahsediyoruz"

'İLİŞKİLERİN İLK AŞAMASINI YAŞAYACAK OLANLAR SINIR BÖLGELERİNDEKİ İLLERDE YAŞAYAN VATANDAŞLAR'

İlişkilerin ilk aşamasını yaşayacak olanlarında bu sınır bölgelerindeki illerde yaşayan vatandaşların olacağını söyleyen Soyak, buradaki etkileşimin, ziyaretlerin, belki başlayacak olan sınır ticaretinin her iki tarafta da sınırlar açılınca ne olacak sorusunun ilk yanıtı olarak çıkacağını belirtiyor. Soyak, bugüne kadar dolaylı olarak yapılan ticaretin, genellikle sınır illerinden değil, İstanbul, Gaziantep, Konya, Bursa, Denizli gibi sınıra daha uzak bölgelerde yapıldığını, Kars, Iğdır, Van, Erzurum, Ardahan gibi sınıra yakın illerde maalesef bu kapı komşuları ile herhangi bir ilişkinin geliştirilemediğini, çünkü İstanbul’un sınırı değil Kars’ın sınırının kapalı olduğunu ifade ediyor.

Biraz daha geniş, bölgesel perspektiften yaklaşıldığında, bölgesel olarak gelişmesi beklenen birçok sektörün bulunmakta olduğunu söyleyen Soyak, bunlardan bir tanesinin turizm olduğunu, diaspora nüfusu da dahil olmak üzere, dünyada yaklaşık 8-8,5 Ermeni halkının yaşamakta olduğunu ve her birinin görmek istediği 3 önemli merkezin bu bölgede bulunduğunu belirtiyor. Bu merkezlerin Akhtamar Adası, Ani Harabeleri ve Ermeni kilisesinin merkezi Ezchmiadzin olduğunu ve bu bölgeye turizmin "Altın Üçgeni" olarak nitelendirdiğini ifade eden Soyak, sözlerine şöyle devam ediyor:

"Diğer bir konu nakliye ve lojistik yolları. Tarihsel olarak İpekyol’un geçtiği bu bölge, çağımızda da aynı önemini korumaya devam etmektedir. Bugüne kadar siyasi nedenler ile bölgede izole olmuş, uluslararası projelerin dışında kalmış bir Ermenistan vardı.

Kars’tan sınırı geçerek Gümrü’ye ulaşan oradan da Azerbaycan ve tüm Orta Asya ve Uzak Doğuya uzanan demiryolu bağlantısı neredeyse 30 yıldır kullanılmadan atıl bir şekilde duruyor. Hem daha sonradan yapılan, ancak bir türlü tam randımanlı çalışamayan Kars Tiflis Bakü demiryolu, hem de Kars Gümrü Bakü demiryolu. Aslında birbirlerinin eksiklerini tamamlayacak ve bölgenin çok önemli bir transit noktası olmasını sağlayacak unsurlardır"

'AVRUPA BİRLİĞİ VE DOĞU ASYA BUGÜNÜN GLOBAL DÜNYASININ EN ÖNEMLİ KONULARINDAN BİRİSİ'

Avrasya’nın iki ekonomik gücü olan Avrupa Birliği ve Doğu Asya’yı birbirine bağlamanın bugünün Global dünyasındaki en önemli konulardan bir tanesi olduğunu söyleyen Soyak, özellikle Çin’in Kuşak-Yol Projesi (Chinese Belt and Road İnitiative (BRI) Avrupa ve Çin arasındaki karadan ulaşım hatlarını destekleyen ve doğal olarak Kafkasya’daki transit potansiyelinin kilidinin açılmasını hedefi ile birebir uyumlu olan projeler olduğunu belirtiyor.

Noyan Soyak son sözlerini şöyle bitiriyor:

"Konumuz olan bölgeye baktığımızda, Azerbaycan’ın Hazar kıyılarındaki coğrafik konumu ve Türkiye’ye, dolayısıyla Avrupa Gümrük Birliğine, konu olan Ermenistan, Avrasya’nın iki ekonomik gücü olan Avrupa Birliği ve Doğu Asya’yı birbirine bağlamak için en uygun rota olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu rota, nakliye ve lojistik konusu dışında, enerji ve Data transferi konusunda da en kısa, en ekonomik ve güvenli yol olmaya aday konumdadır. Yeter ki şu üç unsuru yapabilmeyi başaralım:

- Integration (Entegrasyon)

- Co-Existence (Birlikte yaşayabilme)

- Interdependency (Karşılıklı Dayanışma)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar