Türkiye'nin en önemli organik tarım merkezlerinden Seferihisar’da JES tehdidi

Türkiye'nin en önemli organik tarım merkezlerinden Seferihisar’da JES tehdidi
Doğa Derneği Koordinatörü ve zeytin üreticisi Galip Ener, tarım alanlarını yok edecek kararlardan geri dönülmesini ve söz konusu alanların 'özel tarım arazisi' olarak belirlenmesini istedi.

Türkiye'nin en önemli organik sebze, meyve ve zeytin üretim merkezlerinden olan İzmir'in Seferihisar İlçesi'ne bağlı Orhanlı Köyü'nde faaliyet gösteren jeotermal enerji santralinin (JES) havayı ve toprağı kirlettiği belirtildi. Doğa Derneği Koordinatörü ve zeytin üreticisi Galip Ener, şirketin her haftasonu denetimin olmadığı zamanlarda deşarj sularını toprağa bıraktığını, santral buharının da çok kısa sürede aşırı miktarda gökyüzüne salındığını belirterek, "Buradaki JES'ler tüm vadiyi, tüm tarımı tehdit ediyor. Talan, artık her yere, her damara yayılmış durumda" dedi.

ANKA’nın haberine göre İzmir'in Seferihisar İlçesi'ne bağlı Kavakdere Mahallesi'nde kurulu, Ankara merkezli RSC Elektrik Üretim İnş. Tur. A.Ş.'ye ait jeotermal enerji santralinin (JES) havayı ve toprağı kirlettiği belirtildi. Uzun yıllardır bölgede zeytin üreticiliği yapan, aynı zamanda Doğa Derneği'nin de koordinatörlüğünü yürüten Galip Ener, 6 Mart 2022’de saat 22.45'te santralin bacasından çıktığı belirtilen buharın görüntülerini paylaştı.

‘JEOTERMAL SANTRAL TÜM VADİYİ TEHDİT EDİYOR’

"Bulunduğumuz bölge Orhanlı Köyü. Havzamız ne yazık ki jeotermal enerji santrallerinin tehdidi altında. Bu havzada ve Seferihisar'dan Menderes sınırlarına kadar, toplamda 5 jeotermal ruhsat alanı verildi" diyen Ener, devamında şunları söyledi:

"Bunlardan 3 tanesi arama, 2 tanesi işletme ruhsatı olarak verilmiş. Fakat son zamanlarda, RSC Elektrik'e bağlı jeotermal enerji santrali, her hafta sonu, nedense hiçbir denetimin olmadığı zamanlarda deşarj sularını ve buharını gökyüzüne salmaya devam ediyor. Yine bu hafta sonu, 6 Mart 2022 tarihinde, saat 22.45'te jeotermal şirketi buharı yine gökyüzüne doğru salıyordu. Burası bir kadim üretim havzası. Burada insanlar binlerce yıldır kesintisiz tarımını yapmakta. Buradaki jeotermal santralleri tüm vadiyi, tüm tarımı tehdit ediyor. Aslında şu anda da bilindiği üzere maden yönetmeliğindeki değişiklikle, bu alanlarda daha fazla jeotermal santrali ve daha fazla madenciliğin önü açılmak isteniyor."

‘ORGANİK TARIMKA ÜNLÜ BÖLGEDE TALAN HER DAMARA YAYILMIŞ’

Ener, bu bölgenin organik sebze ve zeytincilikle ünlü olduğunu belirtirken, şöyle devam etti:

"Burası İzmir'in en fazla zeytincilik üretimi yapılan alanı. Buradaki insanlar tarımdan vazgeçmek istemiyor. Burada kalıp yaşamlarını sürdürmek istiyorlar. Gördüğümüz arkamızdaki tüm alanlar zeytinlik. Hiçbir engel olmadan, tüm canlıların bir arada yaşadığı alanlar. Tarımda yaşayan bu insanlar, hizmet sektörüne göç etmek istemiyor. Bırakın artık köyler yaşamaya devam etsin. Bırakın buradaki alanlar korunsun. Mevcuttaki bütün tarım alanlarına şu andaki yasalarla, isteyen istediği yerde maden ocaklarını, JES'ini, HES'ini, RES'ini yapmak istiyor. Bu vadide 46 adet jeotermal sondaj kuyusu açılmak isteniyor. 46 adet... Ve 2 tane jeotermal enerji santrali. Şu anda mevcut zaten 1 tane aktif var. Ve 3 tane RES (rüzgar enerjisi santrali) ve 2 tane GES (güneş enerjisi santrali). Bunları söylerken bile gerçekten insan zorlanıyor. Sayısını tutmak, bunlarla mücadele etmek bile insanı zorluyor. Bu kadar talan artık her yere, her damara yayılmış durumda. İnsanlar artık köylerinde bu tür şeylerle uğraşmaktan ziyade, üretmek, üretim yapmak istiyor. Biz tarımsal alanlarımızın artık korunması yönünde kararlar alınmasını istiyoruz."

‘BU BÖLGE ÖZEL TARIM ARAZİLERİ OLARAK BELİRLENMELİ’

Tarım alanlarını yok edecek kararlardan bir an önce geri dönülmesini isteyen Galip Ener, şu talepte bulundu: "Bu alanlar 'özel tarım arazileri' olarak belirlenmeli. Bu alanlarda artık tarım desenleri değişmemeli. Artık ülkedeki sulu tarımdan vazgeçilmeli. Sulak alanlar yok edilmemeli. Zeytinliklerimiz, canlarımız yok edilmemeli. Artık bunun önüne geçilmesini istiyoruz. Bizim elimizdeki bu değerlerin gerçekten artık korunması lazım. Dışarıdan bir ürünle, ürün ticaretiyle Anadolu'nun var olan ürünleri yok edilmemeli. Bir atasözü vardır; taşıma suyla değirmen dönmez."

Öne Çıkanlar