Türkiye, İsrail, Fransa

Bu şartlar altında kimsenin “ben seninle resim veremem”, “senle masaya oturamam” gibi dangalaklıklar yapma hakkı yok. Çocuklarınız ve torunlarınız sizi affetmezler.

Meral Akşener’in Türkiye-İsrail ya da Erdoğan-Netanyahu teşbihi/mukayesesi iktidarda kalma ihtirası ve pratiği çerçevesinde çok da yanlış değildi doğrusu.

Erdoğan ve Netanyahu çok uzun senelerdir iktidardalar ve bu iktidar gücünü terk etmemek için de maalesef benzer yöntemlere başvurmuyorlar değil.

En başta dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun sorumluluğunda olan 7 Haziran 2015-1 Kasım 2015 dönemi ve bu dönemde yaşanan izaha muhtaç vahşet bu iddianın Erdoğan’a ilişkin somut karinesi.

Netanyahu da düşman kardeşi gibi yolsuzluk suçlamalarına muhatap, siyaseten zor durumda iken de aklına ilk gelen Gazze.

Bizde de nedense hemen Kuzey Irak geliyor.

Bu arada, geçerken, FKÖ’nün tüm iç kozmopolitizmini koruyarak Filistin davasının sahada da yegane temsilcisi olması gereğini hatırlatayım; Ortadoğu’da barış yolunda atılması gereken ilk adım galiba bu.

Erdoğan da keşke Hamas yöneticilerine gösterdiği sempatiyi Mahmud Abbas’a da gösterebilse ve Ortadoğu’ya ilişkin ilgisini Hamas ya da İhvan (Müslüman kardeşler) üzerinden değil de Filistin davasının tarihi ve asli sahibi El Fetih (FKÖ) üzerinden gösterebilse.

El Fetih Filistin ve Kudüs davasının merkezine alınsa "Ümmetin davası" gibi aptal laflar da edilemez çünkü o zaman akla 1925 Kudüs doğumlu, Filistinli bir Ortodoks ailenin çocuğu, FKÖ’nün kurucusu Dr. George Habaş gelir de düzeysiz popülist laflardan kaçınılır.

Muhtemelen izlemişsinizdir, Netanyahu’nun yolsuzlukları ve yolsuzlukları gizleme askeri girişimlerini aşmak için İsrail siyaseti çok önemli bir hamle yaptı ve Netanyahu şimdilik siyasi denklemin dışına atıldı.

İsrail siyasetini ve çok zor kurulan koalisyon hükümetini kutluyorum.

İsrail’in zor bir siyasi reflekse ihtiyacı vardı ama bunu başardı.

Darısı Türkiye’nin başına.

Umarım çok benzer iki popülist liderin kaderi de aynı olur.

Yazımın başlığında bir de Fransa var.

Geçtiğimiz Pazar günü Fransa’da bölgesel seçimler yapıldı.

Fransa’da idari taksimat bizden farklı, yerel yönetimler ile Paris (merkezi devlet) arasında da bölgesel düzeyde kamu hizmeti üretimini gerçekleştirilecek bölge yöneticiler seçiliyor, bizde karşılığı yok bunun.

2022’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri var, ırkçı damarı yüksek milli cephenin (yeni adı Milli Birliktelik-Marine Le Pen) önemli bir oy potansiyeli var ve Cumhuriyetçi kesim (yaklaşık tüm diğer partiler) bu yükselişe önlem arayışı içinde.

Fransa’da PACA denen bir bölge var, milli cephe çok güçlü burada.

PACA (Provence-Alpes Côte d’Azur) demek, belki de Fransa’nın ve Avrupa’nın da en turistik bölgesi, Nice, Cannes gibi şehirler ve Alp dağlarının ünlü Provence bölgesini kapsıyor.

Pazar günü yapılan seçimlerde bu bölgede üç en önemli aday ve listelerinin oy dağılımı şöyle oldu:

Milli Birliktelik (LRN-Le Pen, Irkçılığa kayabilen sağ): 36.38%

Cumhuriyetçi Parti (LLR, kökü De Gaulle, Golistler, merkez sağ): 31.91

LUGE (Sol birlik ve ekoloji): 16.89%

Bu tablo şayet sorumlu bir siyasi refleks ortaya konamazsa Fransa’nın en güzel bölgelerinden birinin Le Pen’in eline geçmesi demek.

Seçim gecesi LUGE adayı (solcu) Felizia bölgesel seçimlerin ikinci turunda (seçimler Fransa’da iki turlu) feragat edeceğini ve oyunu merkez sağ cumhuriyetçi liste (LLR) adayı Muselier için kullanacağını açıkladı. Bu  açıklama seçmenine de açık bir çağrı niteliğinde idi.

Bu çok sorumlu refleksle çok muhtemelen bu Pazar (27 Haziran) bu güzel bölge Le Pen’e teslim edilmemiş olacak.

Bu refleks devreye girerken de kimse merkez sağ ile sol nasıl birlikte oy kullanacak gibi bir düşünceye saplanmadı çünkü ortada Fransa’nın geleceği vardı, adaylıktan feragat eden LUGE (sol-ekoloji) adayı Felizia bu davranışımın (feragat) altındaki neden çocuklarımız ve torunlarımızın geleceği dedi.  

İsrail ve Fransa seçimlerde ve sonrasında gerçekleştirdikleri füzyonlarla, koalisyonlarla sorumlu seçmenlik ve siyaset örnekleri sergiliyorlar.

Darısı Türkiye’ye diyelim.

Türkiye siyasi, ahlaki, yolsuzluk müsilajı istilası altında; isterseniz Moğol istilası da diyebilirsiniz.

Bu şartlar altında kimsenin "ben seninle resim veremem", "senle masaya oturamam" gibi dangalaklıklar yapma hakkı yok.

Çocuklarınız ve torunlarınız sizi affetmezler.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi