'Türkiye'de Milliyetçilik Algısı' araştırması: Yüzde 57, 'devletini sevmeyen Türkiye'yi terk etmeli' diyor

'Türkiye'de Milliyetçilik Algısı' araştırması: Yüzde 57, 'devletini sevmeyen Türkiye'yi terk etmeli' diyor
'Türkiye'de Milliyetçilik Algısı' araştırmasında 'Ülkesini ve devletini sevmeyen Türkiye'yi terk etsin' diyenlerin oranı yüzde 57 olarak tespit edildi.

Ankara Enstitüsü ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikal Merkezi'nden Hatem Efe ve Ferhat Kentel'in ortaklaşa hazırladığı "Türkiye’de Milliyetçilik Algısı" başlıklı araştırmanın sonuçları açıklandı. Arıştırma ile milliyetçiliğin yükseldiğine yönelik genel kanaat sorgulandığını söyleyen Hatem Efe ve Ferhat Kentel, "Milliyetçiliğin bugüne kadar eklemlendiği dinamiklerle değişmeye, dönüşmeye devam ettiğini; bugünkü fotoğrafı donuk ve sabit bir veri olarak almanın yanlış olacağını düşünüyoruz. Bu araştırma bugünün fotoğrafını çekmeyi amaçlıyor, milliyetçilik dönüşmeye, farklı dinamiklerle etkileşim kurmaya devam ettikçe, yeni araştırmalara ihtiyaç olacaktır" dedi.

Türkiye'de Milliyetçilik Araştırması'ndan dikkat çeken sonuçlar ise şöyle:

YÜZDE 57: ÜLKESİNİ VE DEVLETİNİ SEVMEYEN TÜRKİYE'Yİ TERK ETMELİ

"Ne Kadar Milliyetçisiniz? - Katılımcıların kendilerini ne kadar milliyetçi gördüklerini 0 ile 10 arasında puanlamalarını istediğimizde Türkiye ortalaması 7.5 çıkmaktadır. Katılımcıların yüzde 48’i milliyetçiliklerine 10 puan vererek son derece milliyetçi olduklarını ifade ederken, toplumun sadece yüzde 25’i için milliyetçilik güçlü bir kimlik öğesi haline gelmemiş görünmektedir.

"Sevmeyen Terk Etsin" Katılımcıların yüzde 57’si "ülkesini ve devletini sevmeyen Türkiye’yi terk etmelidir" ifadesine katılırken, yüzde 30’u katılmamaktadır. Eğitim seviyesi arttıkça bu ifadeye katılma oranı düşmektedir.

"Seçme Şansım Olsa Başka Bir Ülke Vatandaşı Olurdum" Katılımcıların yüzde 42’si "seçme şansım olsa başka bir ülke vatandaşı olurdum" ifadesine kesinlikle katılmıyorum cevabını vermiştir. Katılmıyorum cevaplarıyla birleştirildiğinde bu ifadeye katılmama oranı yüzde 69’a çıkmaktadır. Bu ifadeye en yüksek oranda destek veren (%56) katılımcılar HDP seçmeni iken, en yüksek oranda (%97) karşı çıkan katılımcılar MHP seçmenidir.

YÜZDE 52: DEVLETİMİN HER YAPTIĞIYLA GURUR DUYMUYORUM'

"Devletimin Her Yaptığıyla Gurur Duymuyorum" Katılımcıların yüzde 52’si "devletimin her yaptığıyla gurur duymuyorum" ifadesine katılırken, yüzde 35’i katılmamaktadır. Eğitim seviyesi arttıkça "Devletimin her yaptığıyla gurur duymuyorum." ifadesine katılma oranı artmaktadır.

"Ülkeme Bağlılığım Dinime Bağlılığımdan Fazladır" Katılımcıların yüzde 55’i "ülkeme bağlılığım dinime bağlılığımdan daha fazladır" ifadesine katılmazken, yüzde 28’i katılmaktadır. Bu ifadeye yönelik tutumlarda, iktidar-muhalefet ayrışması yerine, dindarlık-sekülerlik veya din-milliyetçilik arasındaki tercih belirleyici bir rol oynamaktadır.

Modern milliyetçilik (ve onun özellikle ulusun inşasında devreye giren versiyonu) ve din arasında söylemsel düzeyde bir karşıtlık gözlemleniyor gibi olsa da, araştırmamızın bulgularından da görüleceği gibi, bu iki kurgu ve aidiyet arasında çok daha karmaşık bir ilişki olduğu anlaşılıyor. Araştırma bulgularımız milliyetçiliğin zaten var olan kültürel kodların içine yerleşmiş bir ideoloji olduğunu, içinin de dinden bağımsız doldurulmadığını gösteriyor. Başka bir ifadeyle din ve milliyetçilik arasında geçişkenliğin çok güçlü olduğunu, Türkiye siyasal yelpazesindeki en "dindar" parti olarak kabul gören AK Parti’nin seçmenlerinin -iktidar olma durumunda- aynı zamanda ne kadar "milliyetçi" oldukları da anlaşılıyor. Araştırmamızdaki bulgular, toplumun genelinin din-ülke, Müslümanlık-Türklük karşılaşmalarında büyük ölçüde ‘din ve Müslümanlık’ ekseninde kaldıkları görülmektedir. Her iki soruda kısmen toplum vasatından uzaklaşmış görünen seçmen kitlesi İYİ Parti’de görünmektedir. Bu sorular karşısında, İYİ Parti’nin seçmen ortalamasında bulunan CHP’nin de uzağında seküler bir eksene konumlandığı söylenebilir.

Milliyetçilik bu toplumlarda daha da bariz olarak, güvensizlik düzeyi daha yüksek, bir bakıma cemaat ihtiyacı daha yüksek olan kesimlerde bir tür kültürel sermaye olarak işlev görüyor. Özellikle kültürel sermayesi zayıf, düşük eğitim ve gelir sahibi kesimlere milliyetçilik ek bir güç sağlıyor ve güvensizlik üreten bir dünyada "güven" veriyor. Ancak bu güven, içinde yaşadığımız toplumlarda başka bir meseleyi görünmez kılıyor. Modernlik ve onun bileşeni kapitalist ilişkiler hayatın her alanına sirayet ettikçe, alt sosyal sınıflar için güven veren milliyetçilik, sosyal adalet sorununu çözmüyor. Güvensizliği maddi olarak çözemeyen milliyetçilik, daha ziyade başka toplumlara karşı ya da toplum içindeki farklı kesimlere karşı bir "savaş" ideolojisi haline dönüşüyor ve bu haliyle kapitalizmin yeniden üretimine doğrudan bir katkı sunuyor.

'BİR KESİM İÇİN İSE 'MECBURİYET' DİLİ'

Araştırmadan çıkan önemli bir başka anlam olarak ise, milliyetçilik dilinin altında devletin diliyle örtüşmeyen, toplumdaki farklı arayışlarla da ilişkilenebilen, soyut bir bağlanma yerine, yaşanılan topraklarla somut bir sevgi ilişkisi içeren ve araştırmada "yurtseverlik /vatanseverlik" olarak niteleyebileceğimiz bir duyguya işaret edebiliriz. Milliyetçilik dilinin altındaki farklı tüketimlerle oluşan farklı anlamlar arasında önemli bir yer tutan bu türden bir milliyetçilik aslında, "ne olursa olsun devleti savunanlara" karşılık, toplum içinde arayışları olan kesimlerin "mecburiyet" dili olarak belirginleşiyor."

Öne Çıkanlar