Türkdoğan: Öcalan’ın durumu artık AK'nin gündeminden düşmeyecek

Türkdoğan: Öcalan’ın durumu artık AK'nin gündeminden düşmeyecek
'Türkiye sadece Abdullah Öcalan’a uygulamak için çıkardığı bir hukuk garabetini şimdi binlerce insana uygulamak durumuyla karşı karşıya.'

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın durumunun artık AK BK'nin gündeminden düşmeyeceğini belirten İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, şimdi asıl hedefin CPT'yi harekete geçirmek olduğunu belirtti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) hüküm ve kararlarını denetlemekle yükümlü olan ve 3’er aylık periyotlarla toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK), 30 Kasım-2 Aralık tarihlerinde Fransa’nın Strasbourg kentinde toplandı. 3 gün süren toplantıda Komite, Asrın Hukuk Bürosu ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV), AİHM’in PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan ile ilgili yaptığı başvuruyu da görüştü. 
 
EYLÜL 2022'YE KADAR SÜRE 
 
Toplantı kararlarını açıklayan Komite, Türkiye’deki "Öcalan-2" kararına halihazırda indirilemez ve inceleme imkanı olmayan müebbet hapis cezasına çarptırılmış olup tutuklu bulunan kişilerin sayısı hakkında bilgi istedi. Komite, Türkiye’deki yetkilileri, genel tedbirlerin uygulanmasında kaydedilen ilerleme hakkında en geç 2022 Eylül ayı sonuna kadar bilgi sunmaya davet etti. 
 
'TAHLİYE TARİHİNİ BİLDİRİLMELİ'
 
Başvurucular arasında yer alan ve kararı değerlendiren İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlülerinin şartlı salıverilme süresinin olmamasından yani "umut hakkı"nın olmamasından kaynaklı olarak AİHM’in Türkiye aleyhine verdiği ihlal kararını hatırlattı. Türkiye’nin mutlaka ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlülerine makul bir sürede tahliye olacakları tarihi bildirmek durumunda olduğuna vurgu yapan Türkdoğan, Bakanlar Komitesi’nin genellikle iki tür tavsiyede bulunduğunu bunların da bireysel ve genel politika önlemler olduğunu ifade etti.
 
BAKANLAR KOMİTESİ’NİN CPT VURGUSU
 
Türkdoğan, 2009’dan sonra İmralı Adası’nın statüsünün F Tipi Hapishane olarak değiştirildiğini ve doğrudan doğruya Adalet Bakanlığı’na bağlandığını hatırlatarak, "Şuanda İmralı Hapishanesi’ndeki durum tecridi aşan bir izolasyona gelmiş durumda. Bakanlar Komitesi, CPT’nin İmralı Adası’na ziyaretlerinden bahsediyor ve oranın CPT’nin denetimi ve kontrolü altında olduğunu ifade ediyor. Dolayısıyla bu aşamada daha fazla bireysel önleme gerek olmadığını düşündüğünü belirtiyor. O zaman CPT’nin görevini yapması gerekiyor. Komitenin son durumla ilgili İmralı Adası’na gidip ziyaret gerçekleştirmesi gerekiyor" diye vurguladı.
 
CPT’nin bu yılın başında Türkiye’ye geldiğini ancak İmralı Adası’na gitmediğini dile getiren Türkdoğan, "Bakanlar Komitesi de CPT’yi adres gösteriyorsa yapılması gereken şey CPT’nin bu ziyaretleri gerçekleştirmesidir. Ama ondan da önemlisi mutlaka ama mutlaka avukat ve aile görüşlerinin yapılmasının sağlanması gerekiyor. Ama başvuru konusu olay bu olmadığı için komite çok fazla o kısma dair görüşlerini belirtmemiş. Ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlülerinin tahliye edilebilmesi için genel politika önlemlerinin alınması gerekiyor. Burada da Meclis’e ve hükümet görev düşüyor. Bakanlar Komitesi bu konuda Türkiye’nin özellikle Eylül 2022’ye kadar mutlaka kabul edilebilir, anlaşılabilir bir eylem planı sunmasını istiyor. Bu kararla Türkiye’nin yaptığı savunmalarının yeterli olmadığı sonucu ortaya çıkıyor. Hatta komite, Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlü sayısının ne olduğunu soruyor. Hükümetin bu konuda bilgi vermediğini  belirtiyor ve eleştiriyor" diye aktardı.
 
Bakanlar Komitesi’ne ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlü sayısına dair gerçek bilgi verilmesi halinde durumun ne kadar vahim olduğunun ortaya çıkacağını vurgulayan Türkdoğan, bu sayının binlere ulaştığına dikkat çekti. 
 
KARAR HER YIL GÜNDEME ALINACAK
 
Bakanlar Komitesi’ne başvurduklarında çok fazla beklenti içerisinde girmediklerini dile getiren Türkdoğan, "Bakanlar Komitesi’nin kararları bu şekilde gündemine alması önemli ve gelecek yıla kadar da Türkiye’ye anlaşılabilir, uygulanabilir bir eylem planı sunmasını istediği için artık bunun anlamı şu; her yıl bu kararlar gündeme alınacak ve sürekli olarak takip edilecektir. Bu bakımdan kararın kısmen de olsa sürece katkısı olduğu görüşündeyim. Çünkü Türkiye’de özellikle darbe davalarından sonra ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan çok fazla insan var. Türkiye sadece Abdullah Öcalan’a uygulamak için çıkardığı bir hukuk garabetini şimdi binlerce insana uygulamak durumuyla karşı karşıya. Dolayısıyla bunun tıpkı İmralı Adası’ndaki hukuka aykırılıklar nasıl Türkiye'ye yayıldıysa bir kişiyle ilgili infaz rejimi de binlerce kişiye uygulanır bir noktaya geldi. Bunun sürdürülebilir bir yanı yok. Belki bu süreçte Türkiye’nin sunacağı yeni yol haritasına karşı sivil örgütler olarak bizler de durumun ne olduğunu komiteye yeniden bildireceğiz, sürecin yakın takipçisi olacağız. Ama bu karar şunu gösterdi ki CPT’yi tekrar göreve davet etmek gerekiyor" ifadelerinde bulundu.  
 
CPT’YE GEREK KALMAYABİLİR
 
Komitenin kararında belirttiğini aksine CPT yerine "Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu neden İmralı Adası’na gitmiyor" diye soran Türkdoğan, devamında şunları söyledi:  "İzin versinler bizim gibi sivil örgütler, barolar, sivil heyetler gitsin. Aslında Türkiye’nin kendi oluşturduğu iç mekanizmalar çok rahatlıkla İmralı’da inceleme yapabilirler, oradaki mahpuslarla görüşebilirler. Türkiye kendi mevzuatını işletip avukat ve aile görüşü yaptırabilir. Dolayısıyla CPT’ye gerek kalmayabilir. Elbette ki ağırlaştırılmış hapis hükümlülerine mutlaka belirle bir süreyle sınırlı olmak üzere şartlı salıverme hakkından yararlanmaları gerekiyor. Bu da mahpusun yaşı ve sağlığı gözetilerek kanun çıkarılabilir. Öyle ki pandemi döneminde çıkarılan bir kanunla suç örgütü liderlerinin hepsi salıverildi. MHP’nin istediği kişiler için özel af niteliğinde düzenlemeler yapıldı. Peki siyasi mahpuslar neden hala hapiste? Bırakın İmralı Adası’nı ziyaret meselesini siyasi mahpuslar neden hapiste. Bu soruları yüksek sesle sormak gerekiyor. Türkiye’de yasalar iyice ayrımcı bir noktaya geldi. Hükümete seslenmek gerekiyor, hani adaleti sağlayacaktınız, hani insan hakları eylem planı açıkladınız. Abdullah Öcalan Türkiye vatandaşı değil mi? Suç tipi ne olursa olsun infaz hükümlerinin ayrımsız olarak herkese eşit bir biçimde uygulanması gerekiyor."
 
DENETLEME MEKANİZMASI VURGUSU
 
Bakanlar Komitesi’nin bu tarz kararlarını yıllık olarak mutlaka gündeme alınarak ilerleme olup olmadığının değerlendirmek durumunda olduğunu ifade eden Türkdoğan, "Özellikle Abdullah Öcalan’ın içerisinde olduğu grupla ilgili inceleme ilk kez yapıldığı için genel olarak bir yıllık uygulanabilir bir eylem planı sunması isteniyor. Aslında bir denetim mekanizmasının da oluşturulması isteniyor. Dolayısıyla Türkiye burada bir hazırlık yapacak. Çünkü bazı tedbirleri alabilmesi için mevzuat değişikliklerine de ihtiyaç olabilir. Örneğin hükümet insan hakları eylem planında bir taahhütte bulunmuştu. İçerisinde sivil örgütlerin de bulunduğu cezaevlerini inceleyecek, denetim yapacak yeni bir mekanizma kurmayı taahhüt etmişti. Şimdi bunu kurabilir. Bu mekanizma gidip İmralı Adası’nda inceleme yapabilir. Ama en önemlisi de ölünceye kadar infaz denilen sistemden vazgeçmesi gerekiyor. Bu konuda kesinlikle kanunlarını değiştirmesi gerekiyor. Bu bakımdan bir yıllık sürenin verildiği kanaatindeyim. Eğer bu süre içerisinde bir gelişme olmazsa komite bu süreyi daha da kısaltacaktır. Bu bir prosedürdür, süreçtir. Bu süreçte önemli olan sivil örgütlerin yakından izlemesi ama siyasetçilerin de Meclis ve hükümet nezdinde sonuç alacak şekilde girişimlerde bulunması gerekiyor" diye vurguladı.   
 
‘SÜRECİ TAKİP EDECEĞİZ’
 
Verilen kararla beraber İmralı Cezaevi’nin ve özel olarak Abdullah Öcalan’ın durumunun Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin gündeminden hiçbir şekilde düşmeyeceğinin altını çizen Türkdoğan, "Biz de her aşamada bilgilendirme yapabiliriz. Bu yol açık. Bundan sonraki süreçte bize de düşen daha çok bilgilendirmek. Dolayısıyla süreci bu şekilde izleyeceğiz ve hükümetin beyanlarına veya sunacağı eylem planlarına göre biz de görüşlerimizi ileteceğiz. Ama bu aşamada anladığım kadarıyla CPT’yi de harekete geçirmek gerekiyor. Bakanlar Komitesi de orayı adres gösteriyor. Aynı zamanda bu konu Meclis’in de gündeminden hiç eksik olmamalı. Böyle olduğu takdirde hükümetin de rahatlıkla kendi mekanizmalarını harekete geçireceğine inanıyorum. Bunlar hukuken mümkün ama ilgili kurumların siyaseten bunun bedellerini de göze almaları gerekiyor. Çünkü yasa bu yetkiyi veriyor" şeklinde konuştu. (Mezopotamya Ajansı)

Öne Çıkanlar