HDP PM: Tecrite karşı, demokratik siyaseti ve ortak mücadeleyi büyüteceğiz

HDP PM: Tecrite karşı, demokratik siyaseti ve ortak mücadeleyi büyüteceğiz
HDP Parti Meclisi’nin sonuç bildirgesinde, 'Kürt sorunun demokratik çözümü için tecrit rejimin son bulması Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve toplumsal barışının önünü açacaktır' denildi.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 11-12 Eylül’de gerçekleştirdiği Parti Meclisi (PM) toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı. Konya’da katledilen Dedeoğulları ailesi, HDP İzmir il Örgütü binasında katledilen Deniz Poyraz ve İdil de zırhlı araç çarpması sonucu yaşamını yitiren Miraç Miroğlu anıldığı toplantıda, 12 Eylül darbesinin 41’inci yıldönümünde kurumlarıyla sürdürüldüğü ve anlayışın bugünde devam ettiğine dikkat çekildiği belirtildi. 
 
Parti kapatma ve ırkçı saldırılara karşı başlatılan "HDP’liyiz, her yerdeyiz" kampanyası kapsamında 71 merkezde buluşmaların gerçekleştirildiğinin yer aldığı sonuç bildirgesinde; Orman yangınları, zırhlı araç çarpması sonucu ölümler, tecrit, kadın mücadelesi, emek mücadelesi ve mülteci sorununa dair bir çok konu yer almaktadır. Sonuç bildirgesi şöyle;

 ORMAN YANGINLARI VE SELLER

"Kapitalizm ve iktidara karşı doğanın, üretenin, ezilenin yanında olmaya devam edeceğiz! Yaz ayları boyunca insanlığın ve tüm canlıların karşı karşıya kaldığı büyük felaketler, orman yangınları ve seller ile devam etti. Mardin’de elektriği kesilen köylünün, Konya’da iklim koşulları nedeniyle mağdur olan ve desteklenmeyen çiftçinin, söndürülmediği için yanan ormanların, çarpık kentleşme ve yanlış enerji politikalarından kaynaklı Karadeniz’deki sel felaketinin nedeninin sorumlusu her alanda rant peşinde koşan bu iktidardır. HDP olarak doğamızı ve yaşam alanlarımızı sahiplenmekten, ekolojik denge ve sistemin korunması mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz.

KADIN MÜCADELESİ

Kapitalist erkek egemen iktidarlar yaşadıkları krizi savaş ve şiddet politikaları ile aşmaya çalıştıkça daha büyük krizleri yaratmaktadırlar. Ortadoğu’da oluşturmak istenen sürekli savaş düzeni en çok kadınları etkilemektedir. Biz bunu, hiçbir karşı koyuş olmadan DAİŞ’e terk edilen Şengal’deki Êzidî kadınların ve çocukların zorla alıkonulmasında gördük. Afganistan’da 20 yılı aşkın süredir iktidarını sürdürenlerin, hiçbir direnç göstermeden Taliban güçlerine teslim edilmesi ve kadınlara uygulanan zulümde gördük.
 
AKP-MHP erkek iktidarı Taliban rejimini tanıyacağını belirterek içerde yürüttüğü kadın düşmanlığını dış politikasında da tescillemiştir. İstanbul Sözleşmesinden geri çekilen, kadına yönelik şiddet ve katliamları cezasızlık politikaları ile derinleştiren; eş başkanlık ve eşit temsil sistemimizi hedef alan, doğamızı ve yaşam alanlarımızı talan eden, haklarımıza ve kazanımlarımıza yönelik gerçekleştirilen saldırılar, bugün özellikle Ortadoğu’nun merkezinde olan Rojava’da yükselen ekolojik ve kadın özgürlükçü sistemi tasfiye etme amacından da bağımsız değildir.

Savaş ve şiddet politikalarına karşı örgütlüğümüzü büyüterek mücadelemizi yükseltecek, cins sömürüsüne dayalı yükselen faşizme karşı alanları tek etmeyecek bütün dünya kadınları ile birlik ve dayanışmamızı büyüteceğiz.

ZIRHLI ARAÇ ÖLÜMLERİ  

Okullarında anadil hakkından mahrum bırakılan Kürt çocukları kendi sokaklarında bile güvenli bir şekilde yaşayamamaktadır. Kürt diline karşı saldırılar artmakta, Kürdistan illerinde zırhlı araçların neden olduğu ölümler hız kesmeden sürmektedir. Bütün toplumsal muhalefeti; ülkeyi dil yarasıyla büyüyen çocuklar ülkesi olmaktan kurtarmak, Kürt halkının ve talep eden tüm halkların anadilinde bilim ve eğitim yapma, anadilini ve kültürünü geliştirme hakkını, bu adalet ve eşitlik talebini birlikte savunmaya, eğitimin tüm taraflarıyla beraber; eşit, özgür, cinsiyet özgürlükçü, laik, anadilinde, çoğulcu eğitimi esas alan bir yaklaşımla ortak mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
 
TECRİT REJİMİ SON BULSUN

Parti Meclisi toplantımız sürerken, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı sürdürülen açlık grevi eyleminin sonlandırılmasına yönelik çağrı kamuoyuyla paylaşıldı. Siyasi tutsakların taleplerinin bir an önce karşılanması için gerekli adımların atılması gerekmektedir. Paylaşılan çağrı bir yönüyle baskı ve zor koşullar altında olan siyasi tutsaklar açısından sevindirici olmakla birlikte hasta tutsaklar serbest bırakılmamakta, tecrit sürmekte ve cezaevlerindeki baskılar devam etmektedir. Tecridin Sayın Öcalan şahsında tüm topluma uygulanan bir sistem olduğunun farkında olarak bizlere düşen sorumluluk, hapishanelerdeki hak ihlalleri ve tecrit politikalarına karşı demokratik siyaseti ve topluma düşen ortak mücadeleyi büyütmektir. Kürt sorunun demokratik çözümü için tecrit rejimin son bulması Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve toplumsal barışının önünü açacaktır.
 
EMEK MÜCADELESİ
 
Pandemi süreci boyunca en çok mağdur olan kesimlerin başında gelen işçi ve emekçiler, işsizlik kıskacı ile yüz yüze kalırken diğer taraftan siyasi iktidarın sermayeyi korumak için çıkarttığı Kod-19 ile gerekçesiz olarak binlerce emekçi işten çıkarıldı ve birikimleri olan kıdem tazminatlarına el konuldu. Meslek hastalığından mevsimlik işçilere, sendikalı olduğu için işten çıkarılanlardan çocuk işçiliğine kadar birçok alanda emek mücadelesini yükseltmemiz bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu nedenle partimiz emek mücadelesinin asli unsuru olup emek mücadelesinin bayrağını yükseltme azmi ve kararlılığındadır.
 
AŞIYA ÇAĞRI
 
Uzun süredir hükümetin ve devletin sağlık politikalarının bir bütün olarak güvensizlik yarattığı bilinmektedir. Kovid-19 salgını süresince sağlık politikalarının şeffaf yürütülmemesi ile güvensizlik doruğa çıktı. Bu güvensizlik hali aşılama oranlarının istenilen düzeyde olmamasına da neden olmuştur. Parti Meclisi olarak halklarımıza bilime güvenmesi ve toplum sağlığı için aşı olması yönündeki çağrımızı yeniliyoruz.
 
MÜLTECİ SORUNU
 
Gün geçmiyor ki herhangi bir nedenle mültecilerin hakkı gasp edilmesin, bir mülteci saldırıya uğramasın, yaralanmasın ya da öldürülmesin. Suriyeli ve Afgan mülteciler başta olmak üzere bölge halklarının savunulmasının ilk şartı, emperyalizme ve bölgesel işbirlikçilerine karşı mücadele etmektir. HDP olarak göçlerin kaynağı olan dış müdahaleler, yoksulluk, savaş, siyasi krizler ve benzeri yıkım süreçlerinin ortadan kaldırılmasını esas alan ilkeli ve yapıcı politikaların hayata geçirilmesini savunmaya devam edeceğiz. Göçmenlere yönelik ırkçı ve ayrımcı politikaların büyümesinin, ülkedeki herkesin birbirine daha fazla öteki olarak bakmasının ve halklar arasına nefret tohumları ekilmesinin en büyük sorumlusu siyasi iktidardır.
 
HDP olarak; bu tarihi aşamada demokratikleşmeye hizmet edecek demokrasi çağrı belgesini 27 Eylül’de açıklamaya hazırlanıyoruz. Tüm kamuoyu bu çağrıyı merakla beklemektedir. Parti Meclisimiz ciddiyetle konuyu tartışmış ve Türkiye’deki tüm siyasi güçleri ilgilendirecek ilkelerin oluşması için önemli tespit ve önerilerde bulunmuştur." (MA)

Öne Çıkanlar