Suruç için adalet 7 yıldır gelmedi

Suruç için adalet 7 yıldır gelmedi
Suruç Katliamı'nın üzerinden tam 7 yıl geçti. 7 yıldır devam eden adalet arayışını ve bugüne kalanları o günün tanıkları ve hukuk mücadelesi verenlerle konuştuk.

Esra ÇİFTÇİ


+GERÇEK- 20 Temmuz 2015 yılında Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) öncülüğünde Kobanêli çocuklarla dayanışmak amacıyla oyuncak kampanyası başlatıldı. Kampanya çerçevesinde Türkiye’nin değişik illerinden yaklaşık 300 kişinin gittiği Urfa’nın Suruç ilçesinde basın açıklaması yaptıkları sırada, saat 11.50’de kalabalığın tam ortasında bir patlama meydana geldi. Patlama sonucunda 23 kişi olay yerinde olmak üzere tam 33 insan katledildi. Suruç kaymakamı Abdullah Çiftçi intihar bombacısının bir kadın olduğunun belirlendiğini söyledi. Ancak sonraki gün yapılan DNA testleri sonucunda intihar bombacısının Şeyh Abdurrahman Alagöz olduğu tespit edildi. 

İKİ KARDEŞİN BİRİ SURUÇ’TA, DİĞERİ ANKARA’DA KATLİAM YAPTI

Saldırıdan sonra intihar bombacısı olan Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün, abisi ile birlikte "terör nitelikli kayıp" olarak kaydının olduğu ve 6 aydır kayıp olduğu, babasının da 2 ay önce il emniyet müdürlüğüne iki oğlu için ihbarda bulunduğu belirlendi. Failin abisi Yunus Emre Alagöz ise yakalanması için emniyet güçlerinin "teyakkuza geçtiği" belirtilmesine rağmen 3 ay sonra 10 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen ve 100 kişinin ölümüne yol açan bir başka katliamın intihar bombacısı oldu. Suruç katliamı davası 7 yıldır sürüyor, katliamla bağlantısı olan Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali firari, tek tutuklu sanık ise Yakup Şahin. 

Suruç katliamı ve sonraki süreçte yaşananların kısa tarihçesi böyle. Ama 7 yıldır devam eden adalet arayışı da, 20 Temmuz 2015 saat 11.50'te açılan yaranın izleri de kısa bir kaç cümleye sığdırılamayacak kadar uzun ve derin. Biz de hem tanıklara, hem de adalet arayan ve Suruç'a doğru çıkılan yolculuğu bugün de devam ettirenlerle konuştuk. 

68'DE KURULAN KÖPRÜ ÜZERİNDEN GEZİ'NİN ÇOCUKLARI YOL ALDI 

‘Kobanê’yi Beraber Savunduk Beraber İnşa Edeceğiz' ... 7 yıl önce Suruç'a doğru bu sloganla yola çıkılmıştı. Bunu hatırlatan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Eş Genel Başkanı Okan Danacı, aynı toprakların daha önce de şahit olduğu benzer bir dayanışmaya dikkat çekiyor. Danacı, kampanyayı 68 gençlik hareketinin Zap’a inşa ettiği Devrimci Gençlik Köprüsü’nün üstlendiği tarihsel, siyasal ve ideolojik sorumluluğa benzetiyor ve tıpkı 68'de olduğu gibi umudun ve karanlığın yan yana olduğu, daha yakın bir döneme getiriyor sözü; 



"Cuma namazını Şam’da kılma iddiasıyla çıkılan yola "Kobane düştü düşecek" nidalarıyla esip gürleyenlerin yenilgisine tanık olduk." diyor. Ayrıca ekliyor; "Gezi’nin çocuklarını Kobanê’nin çocuklarıyla buluşturmayı düşleyen bu kampanyada herkesin payına muhakkak bir şey düştü" 

"SALDIRI DAYANIŞMA RUHUNA YAPILDI AMA BAŞARAMADILAR"

O günlerden kendisine en çok pay düşenlerden bir Koray Türkay. Patlama anında oradaydı. Ama ilk, çıkılan yolculuğu anlatıyor.  Suruç katliamından bir yıl önce Kobanê nöbet eylemleri için Suruç’a gittiğini ve orada bir ay kaldığını, savaşın iç yüzünü, bir şehrin nasıl işgal edildiğini, IŞİD katliamlarının her gün daha da nasıl sürdüğüne tanık olduğunu anlatıyor.  Tam da bu noktada SGDF’nin çağrısına karşılık vermiş. Eski bir jimnastikçi olan Türkay, Kobanê’deki çocuklara moral olması için yaptırdığı jimnastik aletlerini de yanına almış, bir yıl sonra tekrar Suruç'un yolunu tutmuş. 



Ve o gün ... 300'e yakın insan, yanlarında getirdikleriyle birlikte otobüslerden inmiş, hep beraber kahvaltı yapmış... 

Hemen ardından, tam basın açıklaması sırasında patlatıldı bomba ... 

"O gün orada 33 insan öldü ama yapılan saldırı sadece insan bedenine yapılmamıştı, bu dayanışmanın bir daha tekrarlanmaması, bir daha kimsenin böylesi bir dayanışmaya yeltenmemesi yönünde bir uyarıydı" diyor Türkay. O günü hatırlamak zor olsa da bugünden baktığında saldırının amacına ulaşmadığı görmek umut verici Türkan için. "Başarılı olamadılar."  diyor ve ekliyor; "Dayanışma halklar arasında böylesi zor dönemlerde açığa çıkmaya devam ediyor." 

"ÇORUM'DA, SİVAS'TA, MARAŞ'TA OLDUĞU GİBİ..."

Koray Türkan, katliamdan yaralı kurtuldu, Murat Budak'ın oğlu Vatan Budak ise kurtulamadı... 

O yıl üniversiteden mezun olan oğlu, nerede ezilen varsa onların yanındaymış... Daha önce Soma'ya da Roboski'ye de gitmiş. Oğlunu kaybettikten sonra arkadaşlarından öğrenmiş bunu Murat Budak. O da, 2015 Temmuzunu hatırladığında, daha önce bu ülkenin tanık olduğu benzer acıları hatırlıyor; "Çorum’da, Sivas’ta, Maraş’ta olduğu gibi failler göstere göstere geldiler, Suruç’ta da öyle oldu" diyor. Bu sistemden adalet çıkmayacağını söylüyor ama sonuna kadar mücadele edeceklerini de ekliyor. 

7 YILLIK HUKUK MÜCADELESİ

Sezin Uçar, Murat Budak'ın bahsettiği mücadeleyi verenlerden biri. 7 yıldır devam eden  Suruç Davası avukatlarından biri. 

Davada sanıklar; Yakup Şahin, Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali arasından sadece Yakup Şahin hakkında mahkumiyet kararı çıktığını hatırlatıyor. 

Dava sürecinde katliamla ilgili her gün yeni veriler ortaya çıkmasına, yetkili makamlar tarafından yeni açıklamalar yapılmasına rağmen bunların araştırılmasına dair taleplerin hiçbirinin mahkeme heyeti tarafından kabul edilmediğine dikkat çekiyor ve bunu "mahkeme heyeti dosyayı karara çıkarmak istiyordu" diye yorumluyor. Uçar, davanın müdahil avukatlarının hiçbir talebinin kabul edilmemesi üzerine avukatlar olarak mahkeme heyetinin bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiği için CMK’nın 24. Maddesindeki düzenleme uyarınca heyeti reddettiğini de hatırlatıyor.. 

"TARAFSIZLIĞINI YİTİREN HEYET DAVAYA BAKMAYA DEVAM ETTİ"

"Yakup Şahin hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahla terör örgütüne üye olma suçlarından, Ankara-Gar katliamı davasından hüküm kurulduğu için hüküm kurulmasına er olmadığına, tasarlayarak yangın, su baskını, tahrip batırma, bombalama, nükleer, biyolojik ya da kimyasal silah kullanarak öldürmeden 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesine, aynı maddeden öldürmeye teşebbüsten 70 kez 27 yıl hapis cezası verilmesine, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmadan 10 yıl hapis 40.000 TL para cezası verilmesine karar verdi. Dosyanın diğer iki sanığı hakkında dava tefrik edildi ve başka bir esasa kaydı yapıldı. Bu kararla birlikte mahkeme heyeti, katliamda yakınlarını kaybeden, yaralanan kişiler ve davanın avukatları hakkında duruşmada söyledikleri sözlerden ötürü hakaret ve tehdit suçlamalarından suç duyurusunda bulundu" Bir çırpıda dava sürecini özetleyen Uçar, tefrik kararı üzerine diğer iki sanık yönünden yargılamaya başlanacağı sırada mahkeme heyetinin, kendi suç duyurusu kararı nedeniyle davanın taraflarıyla arasında husumet oluştuğundan hareketle tarafsızlığını yitirdiğinden bahisle davadan çekildiğini söylüyor.  Bunun hukuken büyük bir çelişki olduğuna dikkat çekiyor. 

Avukatlar, bu kanı nedeniyle heyetin reddini talep ettiler Sezgin Uçar'ın sözleriyle, "Heyet davaya bakma ehliyeti yokken dosyayı karara çıkardığı ve devam eden davada adalet mücadelesinin basıncından kaçarak davadan çekilmiş oldu." 

ADALET İÇİN İKİ TEMEL TALEP

Dava şimdi şimdi Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor. "Taleplerimiz bu heyet tarafından büyük oranda kabul edildi. " diyen Uçar gelinen süreci şöyle anlatıyor:

"ESP ve SGDF’nin davaya katılma talepleri kabul edildi. Firari sanıklarla ilgili Sağlık Bakanlığı’na müzekkere yazılması talebimizin kabulü üzerine, 7 yıldır aranıp bulunamayan İlhami Bali’nin 2016 yılında Türkiye’de aranır durumdayken Konya Cihanbeyli’de bir hastanede tedavi olduğu kayıtları dosyaya geldi. Yine firari sanıklar yönünden İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan bilgi sorulması talebimizin kabulü üzerine Deniz Büyükçelebi’nin Şam’da rejim güçleri tarafından tutuklu olduğu; İlhami Bali’nin ise Suriye İdlip’te Harabat köyünde bulunduğu bilgisi dosyaya geldi." 

Şimdi dava avukatlarının iki önemli talebi var; iki sanığın Türkiye’ye iade süreçlerinin başlatılması ve Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinletilmesi... 

Suruç katliamının üzerinden tam 7 yıl geçti, adalet arayışının bir sonraki tarihi ise 5 Aralık 2022...

Öne Çıkanlar