Sempozyum: AKP çözüm değil, sorun üretiyor

Sempozyum: AKP çözüm değil, sorun üretiyor
KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, Türkiye’de mültecilere dönük bir nefret söyleminin geliştiğini ve AKP iktidarının buna karşı çözüm bulamadığını söyledi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK), Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde "Savaş, göç, mültecilik kıskacında emek" başlıklı sempozyum gerçekleştirdi. İki gün sürecek sempozyumun ilk gününün birinci oturumunda, Doçent Doktor Hikmet Öğüt moderatörlüğünde "Göçmen ve Mülteciliğe Yol Açan Faktörler ve Sonuçları" başlığı tartışıldı. Sempozyuma, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Musa Piroğlu ile birçok sendika ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

‘AKP ÇÖZÜM DEĞİL SORUN ÜRETİYOR’

Sempozyumda ilk söz alan KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, Suriye savaşından sonra milyonlarca mültecinin Türkiye’ye geldiğini ve aynı zamanda farklı kıtalardan da göçlerin olduğunu söyledi. Bozgeyik, "Bugün açısından Birleşmiş Milletlerin (BM) açıklamış olduğu raporlara baktığımızda 2020 yılı raporlarını değerlendirdiğimizde, Türkiye’de 4 milyonu aşan sığınmacının yanı sıra 1 buçuk milyona yakın kayıtlı ve kayıt dışı göçmenin Türkiye’de yaşamak zorunda kaldığını söyleyebiliriz. Ve toplam sayılarının 7-8 milyona ulaştığını ifade edebiliriz" dedi. 

Savaşlardan kaynaklı dünyada da toplam olarak yüz milyona yakın göçmenin olduğunu tahmin ettiklerini ifade eden Bozgeyik, "Özellikle ülkemizde AKP iktidarının göçmen ve mültecilerin giriş, kalış ve iş güçlerine katılmalarına dair son 10 yılda oluşturduğu yasal mevzuat ve güvenlikçi iş politikaları,  toplumsal sorunlara çözüm üretmekte yetersiz kaldığını ve sürekli bir sorun alanı üretiyor" ifadelerini kullandı. 

MÜLTECİ HAKLARI İÇİN MÜCADELE 

Kürtlerin köy boşaltmalarıyla zorla göç ettirildiklerini hatırlatan Bozgeyik, bu dönemde de aynı şeyin Suriyelilerin, Afganların ve Pakistanlıların başına geldiğini söyledi. Bozgeyik, "Bunların yaşanması tesadüf olmaması gerekiyor. Bu nedenle KESK olarak Türkiye’de artan şoven, ırkçı ve mülteci düşmanı siyasetin toplumsallaşmasını, mültecilere karşı yürütülen nefret kampanyalarını karşı mücadele edeceğiz. Aynı zamanda, eşitlik özgürlük mücadelelerine ve kazanımlarına karşı bir kampanyanın yürütüldüğünün de farkındayız. Bundan dolayı, mücadelemizi emek, sendika, demokrasi güçleriyle, dostlarımızla ve üye olduğumuz konfederasyonlarla, emekçilerle işçilerle bir enternasyonalist bir dayanışmayla yürüteceğiz" diye belirtti.

İLO’NUN 5 MADDESİ 

Uluslar Arası Çalışma (İLO)Türkiye Ofis Direktörü Numan Özcan, İLO olarak mülteciler için önemli çalışmalar yürüttüklerini söyleyerek, "Çalışmalarımız 3 ana başlıktan oluşuyor. Bir tanesi özellikle Türkiye’ye gelen Suriyelilerle ilgili ve diğeri de uluslararasında koruma altında ki mültecilerle alakalı. Onların dil becerilerini ve mesleki becerilerini arttırarak daha iyi bir yer bulmalarını ve iyi yerlerde çalışabilmelerini sağlamaya yönelik faaliyetler. Diğerinin de çalışma şartlarının, temel haklarının, çalışma haklarının mülteciler dahi herkes için mümkün olması için yaptığımız çalışmalar. İLO’nun 4 temel çalışma hakkı vardır. Bu sene iş sağlığı ve güvenliğinin de temel çalışma hakkı olarak kabul edilmesiyle 5’e çıktı. Bunlar nedir; örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı, ayrımcılığı karşı korunma, zorla çalıştırmanın önlenmesi, çocuk işçiliği ve en son olarak da iş sağlığı ve güvenliği" diye aktardı.

ZORUNLU GÖÇLER

"Göç, göçmen ve Mülteci Kavramsallaştırmaları" konusunu ele alan Doçent Doktor Suna Gülfer Ihlamur Öner, birçok araştırmacının "zorunlu göç" tanımını kullanmaktan imtina ettiklerini belirtti. Zorunlu göçün sığınmacıları ve mültecileri ülke içerisinde zorla yerinde edilmesini kapsadığını söyleyen Öner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu yerinden edinme sadece savaş ve yaygınlaşmış şiddet nedeniyle olmuyor. Büyük projeler, barajlar, doğal afetler, iklim değişikliği gibi nedenlerle de ülke içerisinde yerinden edinme zorunlu göç kapsamında ele alınıyor artık." 

EN ÇOK GÖÇ DOĞU’YA OLUYOR 

"Mülteci Emeği" konusunu anlatan Prof. Kuvvet Lordoğlu, mültecilerin Türkiye’yi Avrupa’ya geçmek için geçiş olarak kullandığını belirtti. Lordoğlu, mültecilerin geçici bir süre bile olsa yine de hayatlarını idame ettire bilmek için çalışması gerektiğini söyledi. Mültecilerin Türkiye çalışan işleri oranla daha az bir ücret aldıklarını belirten Lordoğlu, bundan dolayı hayatını idame ettirmek zorlandığını ve bir emek sömürüsünü olduğunu işaret etti. Lordoğlu, "Mevsimlik tarım işinde çalışan işçiler var. Afganların çobanlık yaptığı, Suriyelilerin diğer çalışma alanlarında çalıştıklarını görmek mümkün. Kentlerde küçük sanayi ve imalat saniyede çalıştıkları biliniyor. Küçük oranda da kendi iş yerlerini açtıkların görüyoruz. Özellikle Güney Doğu’da Urfa, Mardin, Hatay, Antep gibi ilde Suriyeli gelen göçmen sayısı fazla olduğunu" diye ifade etti. 

İŞ GÜCÜ GÖÇMEN İŞÇİLERDEN OLUŞUYOR

Küresel Mülteci Politikalar Merkezi üyesi Patrick Taran, Türkiye’nin mültecilerle ilgili bulunduğu sözleşmenin içeriğine uyarak mültecilerin en temel haklarını vermesini gerektiğini belirtti. Birçok gelişmiş ülkede iş gücünün göçmen işçilerden oluştuğunu söyleyen Taran, "Türkiye’de BM rakamlarında göre 6 milyon uluslar arası göçmene sahip. Ancak daha geniş kaynaklardan alınan bilgilere göre 7 milyondan daha fazla olduğu belirtiliyor" dedi. 

Teknolojinin artık işçilerin yerini aldığını ve geliştikçe işçilerin çalışma oranın gittikçe düştüğüne ifade eden Taran, artık başka ülkelere göç eden insanların iş bulmakta zorlandığını ve teknolojiyle sermayedarların kalkınmayı tercih ettiğini söyledi. (MA)

Öne Çıkanlar