Saray buldozerini tam gaz toplumun üzerine sürdü!

Önümüzde zor, karanlık, kaotik bir tünel var. Ancak sadece iktidara biat etmeyenler değil, Saray da ucunu göremediği bu uğursuz tünelin bataklığına saplanmış durumda.

Türkiye’ye dayatılan bu "tek adam rejimi" bazen öyle gülünç işlere imza atıyor ki mizah konusunda değme karikatüristlere taş çıkartır valla.

Yok, yok; AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversite üzerine ikinci bir üniversite kurulması kararına imza atıp, hata fark edilince ertesi gün Resmi Gazete’de düzeltme yayımlanmasından bahsetmiyorum.

Saray’ın Dışişleri Bakanı Almanya’nın kapısına dayanmış, meslektaşına "Almanları bırakın Türkiye’ye gelsinler, turizm canlansın" talebinde bulunuyor; "Almanya seyahat uyarısını gözden geçirmeli, tedbirlerimizi aldık, misafirlerimizi bekliyoruz" diyor.

Aynı gün, aynı saatlerde Ankara Valiliği baro başkanlarının yapacakları yürüyüşü engellemek için kentte 15 gün eylem ve etkinlikleri yasaklıyor. Gerekçe de "salgından korunmak ve salgının yayılımını engellemek amacıyla vatandaşlarımızın çok yakın mesafede bir arada bulunarak hastalığı bulaştırma riski."

Medeni bir memlekette böyle bir ülke yönetimini gazeteler ve televizyonlar tefe koyar.

Elbette Saray beslemesi medya "tıss." Suyu kesilmiş musluk gibiler. Üç maymunu oynuyorlar. 

Bugünlerde Saray’ın mahkeme heyetine "üç maymunu oynamayın" deyince yargıya hakaret suçuna giriyor. Heyet de üç kişi ya. Kendilerine maymun denildiğini sanıyorlar. Neyse…

Medyanın yüzde 95’i susuyor. Birkaç küçük gazete ve televizyon "böyle ülke mi yönetilir" diye kamu adına denetleme, iktidarın uygulamalarını sorgulama görevini yerine getirmeye çalışıyor. Başlarına gelmeyen kalmıyor.

Son olarak Evrensel’e beş günlük ilan kesme cezası verildi Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından.

Cezanın nedeni; CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’taki evinin yanındaki vakıf arazisine izinsiz inşaat yapmasına tepki gösteren demecini yayınlamak.

BİK’e göre haber saptırılmış, çarpıtılmış, gerçek dışı ifadeler kullanılmış, algı yaratılmış.

Birincisi, Evrensel’e bu cezayı veren BİK, Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi’ne izinsiz inşaat yapan İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a bağlıdır. Yani basını desteklemek için kurulmuş bir kurum, bağlı olduğu kişinin kişisel çıkarlarını korumak ve işlediği suçun üstünü örtmek için bir gazeteye ceza veriyor.

İkincisi, ilk önce Cumhuriyet’te yayınlanan Fahrettin Altun’la ilgili bütün unsurlarıyla doğru, belgeli ve yalanlanamayan bir haberden dolayı soruşturma, erişim engeli ve ceza verebilen pervasız bir iktidar olma anlayışıyla karşı karşıyayız. 

İktidara göbekten bağlı olmayan, Saray’dan beslenmeyen medyaya hayat hakkı yok.

Evrensel’den sonra sıra Halk TV ve Tele 1’e geldi. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) bu iki kanala da beşer günlük ekran karartma cezası verdi. Bir adım sonrası bu televizyonların fişini tümüyle çekmek.

Öyle komik gerekçeler bulmuşlar ki bu iki kanala ceza verebilmek için.

"Türkiye’nin Libya’da ne işi var" demek suç.

"Türkiye Suriye’de işgalci güç" demek suç.

"Ne zaman ki içerde sıkışılsa hemen gözleri dışarıya çevirirler" demek suç.

Görüldüğü gibi Erdoğan iktidarının dış politikasını eleştirmek en ağır biçimde cezalandırılması gereken bir suç olarak görülüyor.

Saray iktidarı elindeki iki kurumu kullanarak; RTÜK’le son kalan birkaç muhalif kanalı, BİK’le tirajları çok düşük olan birkaç gazeteyi kıskaç altına almayı, giderek tümüyle kapatmayı hedefliyor.

Medyanın yüzde 95’inden fazlasını ellerine geçirmeleri bile yetmiyor. Bu toplumdan en küçük bir çatlak ses duymak istemiyorlar. Çünkü açıkları çok büyük, kurdukları iktidar halkın gerçekleri öğrenmesiyle birlikte yerle bir olacak kadar çürük.

Bu nedenle şimdi gözlerini sosyal medyaya diktiler.

Çünkü kamu kaynaklarıyla besledikleri binlerce trole rağmen sosyal medyayı ele geçiremediler. Büyük hayal kırıklığı ve hezimet yaşadılar sosyal medyada. Bunun için de sosyal medyayı susturmaya yöneldiler. Önümüzdeki günlerde sosyal medyada iktidara karşı paylaşımları engelleyen, gerekirse tümüyle susturan bir yasa tasarısı gelecek TBMM’ye.

Saray iktidarı ele geçiremediğini susturmayı, dağıtmayı, parçalamayı, yok etmeyi hedefliyor.

Nitekim yargının üç ayağından savcısıyla hâkimiyle ikisini ele geçirmelerine karşın savunmayı bir türlü Saray’a biat ettiremediler. Bu nedenle de savunmayı bölmeyi, parçalamayı, tümüyle etkisizleştirmeyi tercih ettiler.

İlgili yasa komisyondan geçti. Bu hafta TBMM Genel Kurulu’na gelecek. Türkiye, dünyada örneği olmayan "çoklu baro" örneğiyle tanışacak. Aslında bu hamle Saray iktidarının avukatlar üzerinden kendilerine biat etmeyen muhalifleri kendi yargıları karşısında tümüyle savunmasız bırakma hamlesidir.

Aynı hamle teslim alamadığı mimar ve mühendisler, tabip odaları için de yapılacak.

Sırada başka bir yasa teklifi daha var Saray’ın Meclis Genel Kurulu’na indireceği. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kez iptal ettiği bir yasa bu. Kamuda çalışabilmek için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması koşullarını düzenleyen bir yasa bu.

Bu yasa teklifine göre kamuda işe girecek kişinin adli sicil kaydının, güvenlik soruşturmasının, arşiv araştırmasının yanı sıra "yerinde araştırma" yapılacak. Yani kişinin yaşadığı yerde bulunanların da görüşlerine başvurulacak. Bu demektir ki mahallenizdeki imam, bekçi ya da bakkalın hakkınızda vereceği bilgi sicilinizi bozacak ve kamuda iş bulamayacaksınız.

Güvenlik soruşturmasında kişinin eşi, çocukları ve birinci derece kan bağı olanlar dışında ikinci derece akrabaları, eşinin ailesi gibi "sıhrî hısımları" da araştırılacak. Yani kamuda işe girerken sadece yedi kuşak sülalenizden değil, evlendiğiniz kişinin de yedi kuşak sülalesinden sorumlu olacaksınız.

Bu demektir ki bu yasanın çıkmasıyla artık değil kendisinin, eşinin de yedi kuşak akrabası AKP’li ya da MHP’li, İslamcı ya da faşist olmayan kamuda iş bulamayacak.

Sonuç olarak Saray’ın iktidar buldozeri tam gaz toplumun üzerine sürüldü. 

Çünkü artık Saray’ın iktidarı sarsılıyor. Kendi yandaş araştırma şirketlerinin bile yaptığı kamuoyu araştırmalarında bugün itibariyle iktidarı kaybetmiş görünüyorlar.

Gönüllü rıza üretemedikleri için çaresizlikten; zorla, baskıyla toplumu dümdüz ederek iktidarda kalmak için rıza üretme yolunu seçtiler.

AKP-MHP iktidarı toplumdaki bütün örgütlü yapıların, itiraz edenlerin üzerine zaten buldozerle gidiyordu. Şimdi Saray iktidarı elindeki devlet gücünün buldozerini tam gaz kendisine biat etmeyenlerin üzerine sürüyor.

Önümüzde zor, karanlık, kaotik bir tünel var. 

Ancak sadece iktidara biat etmeyenler değil, Saray da ucunu göremediği bu uğursuz tünelin bataklığına saplanmış durumda.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi