'Sahi biz bu Merkez Bankası operasyonunu niye yaptık, var mı ortada bir kazanç?'

'Sahi biz bu Merkez Bankası operasyonunu niye yaptık, var mı ortada bir kazanç?'
Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, 'Kavcıoğlu iki toplantıdır faize dokunmadı ama kur görevi devraldığı dönemin neredeyse yüzde 15 üstünde. Biz başkanlık operasyonunu niye yaptık' dedi.

ARTI GERÇEK - Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, Merkez Bankası'nın politika faizini yüzde 19'da sabit tutma kararı sonrası Merkez Bankası Başkanlığı görevinden alınan Naci Ağbal ile yeni Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nu kıyaslayarak, "Kavcıoğlu iki toplantıdır faize dokunmadı, oran hala yüzde 19. Ama kur, görevi devraldığı dönemin neredeyse yüzde 15 üstünde. Sahi biz başkanlık operasyonunu niye yaptık?" dedi.

Aktaş, "Ağbal'ın görevi devrederken bıraktığı faize iki toplantıda da dokunulmadı. Ama kur o dönemin yaklaşık yüzde 15 üstünde. Merkez Bankası'nın yeni yönetimi faiz dışında çok daha farklı ve önemli kararlar alıyor da bu kamuoyunun gözünden kaçıyor olabilir mi?" diye sordu. 

Aktaş'ın yazısında yer alan değerlendirmeler şöyle:

"Naci Ağbal Merkez Bankası Başkanı oldu; politika faizini yüzde 10.25’ten önce yüzde 15’e, ardından yüzde 17’ye çıkardı. İki ay değiştirilmeyen faiz mart ayında yüzde 19'a yükseltildi.

Şahap Kavcıoğlu başkanlığa getirildi; faiz yüzde 19’du, nisan ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısından sonra dünkü toplantıda da faiz bu düzeyde tutuldu.

Naci Ağbal görevi devraldığında 8.50'yi zorlamakta olan dolar, bu atamayla birlikte hızlı bir gerileme eğilimi içine girdi. Dolar, faizin yüzde 19’a çıkarıldığı dönemde bir ara 7 liranın da altını gördü.

Şahap Kavcıoğlu başkan olduğunda faize zaten hemen dokunamazdı, o günlerde PPK toplantısı yoktu. Bu yüzden bir faiz indirimine gitmek için PPK’yı olağanüstü toplamak gerekiyordu, dolayısıyla faiz değişmedi ama dolar bir anda kendini yeniden 8 liranın üstüne attı. Dolar, politika faizi nisandan sonra mayıs toplantısında da görece yüksek olan yüzde 19’da tutulmasına rağmen hala 8.30 dolayında.

Naci Ağbal bankacı kökenli olmamasına, hele hele merkez bankacı hiç olmamasına rağmen başkanlık koltuğuna oturduğunda ortalık bir anda sakinleşmişti. İster geçici, ister kalıcı; ama bir sakinlik yaşanmıştı. Çünkü piyasa oyuncusu dediğimiz kesimler "paralarını ürkütecek birilerini" istemiyordu. İstenen, çok zikzak çizmeyen, hatta hiç çizmeyen istikrarlı bir uygulamaydı. Piyasa Naci Ağbal’ın şahsında bunu bulmuştu.

Artık faizi "izin verilen sınırların ötesinde artırdığı için" mi, yoksa iddia edildiği gibi 128 milyar doların üstüne gittiği için mi bilinmez, Naci Ağbal hiç beklenmedik bir anda mart ayındaki faiz kararını açıkladıktan hemen sonra görevden alındı.

Yerine de, yazarlık günlerinde "Faiz düşürülmeli" görüşünü savunan bankacı kökenli eski siyasetçi Şahap Kavcıoğlu getirildi.

Ama piyasa yeni başkana hiç kredi açmadı.

Kavcıoğlu iki toplantıdır faize dokunmadı, oran hala yüzde 19. Ama kur, görevi devraldığı dönemin neredeyse yüzde 15 üstünde.

Son günlerde çok tekrar ettik ama bir kez daha belirtelim; döviz, kasımdan nisana herhalde durduk yere V çizmedi.

Şimdi sorma hakkımız yok mu:

"Sahi biz başkanlık operasyonunu niye yaptık?"

Öyle ya, sıradan bir bürokrat değil değiştirilen, Merkez Bankası Başkanı.

Bu değişikliği yapmakla bir kazanç elde etmemiz gerekir. Var mı ortada bir kazanç?

Ne gezer; tam tersine bir dizi kayba uğramışız.

Soru, kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi gibi dönüp duruyor:

"Görülebildiği kadarıyla bir kazanç elde edilemediğine göre, hatta tam tersine ülke ekonomisi için önemli zararlar ortaya çıktığına göre, bu operasyona niye gerek duyuldu?"

Hani Kavcıoğlu göreve gelince faiz indirseydi, doğru bir karar olup olmadığı ve sonuçları ayrı bir konu, bir faiz indirimine gidilseydi, şunu söylemek mümkündü:

"Naci Ağbal da söz dinlemedi, faizi çok artırdı, bu göreve de faizi düşürecek başka bir isim atandı."

İyi de faiz de inmiyor, iki aydır sabit. Faiz, Merkez Bankası’nın daha önceki toplantı açıklamalarında olduğu gibi dünkü toplantı açıklamasında da yer alan ifadeye göre kolay kolay da inmeyecek.

Yine aynı soruya geliyoruz değil mi...

Kedi kuyruğunun peşinde dönüp duruyor işte...

TERS PARA İKAMESİ Mİ, NEREDE...

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantılarından sonra yapılan açıklamalarda hep ters para ikamesine dikkat çekiliyor. Yani vatandaş dövizden vazgeçip TL’yi tercih edecek.

Ne var ki bırakın ters para ikamesi lehine bir gelişme yaşanmasını, tersi oluyor.

Merkez Bankası’nın dün açıkladığı veriler...

Mevduat ve katılım bankalarında nisan sonu itibarıyla toplam 3.6 trilyon lira mevduat var. Bu tutarın 1.6 trilyonu TL cinsinden, 2 trilyonu ise döviz cinsinden.

Yani toplamda TL cinsi mevduat yüzde 45, döviz cinsi ise yüzde 55 pay alıyor.

Hani gidişat döviz hesaplarının payının azalması yönünde olsa, "Galiba zamanla olacak, gidişat iyi" diyebileceğiz. Oysa tam aksine döviz cinsi mevduatın payı giderek artıyor. Bir yıl önce nisan sonunda TL cinsi mevduatın payı yüzde 49, döviz cinsi olanların payı yüzde 51’di. Döviz hesaplarının payının son bir yıldaki artışında kurdaki yükselme de etkili oldu.

Geçen yıl nisan sonunda 223 milyar dolar olan bankalardaki döviz tevdiat hesapları, bu yıl nisan sonunda 253 milyar dolara yükseldi.

Bu arada Naci Ağbal’ın göreve geldiği ve faizin artırıldığı dönemde döviz hesaplarında birkaç haftada gözlenen ve daha sonra yerine konulan 12 milyar dolarlık gerileme yanıltmamalı. Döviz hesaplarından hemen TL mevduata ya da başka yatırım araçlarına geçebilecek bir kesim mutlaka vardır ve bu hızlı hareketi gerçekleştirenler onlardır. Zaten söz konusu tutar, toplam hesap içinde yüzde 5’i bile bulmuyor. Bizim gerçek bir ters para ikamesinden söz edebilmemiz için döviz hesaplarında çok daha yüklü bir çözülme gerekir; ne var ki o da bu yönetim anlayışı ve güvensizlik duygusuyla hiç mi hiç mümkün görünmemektedir."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar