'28 Şubat Davası'nda SADAT parmağı mı var?'

'28 Şubat Davası'nda SADAT parmağı mı var?'
28 Şubat Davası'nda SADAT'ın parmağı olduğunu ileri süren Barış Terkoğlu, 'Dava tutanaklarında SADAT'çı eski askerlerin izlerini bulmak için çok uğraşmaya gerek yok' diyor.

SADAT’ın kendisini tanıttığını metinleri inceleyen Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, ilginç bir noktaya dikkat çekti. SADAT'ın kendisini tanıttığı metinde şu ifadeler yer alıyor: 

"Kursiyerler, GNH Kursları sonucunda; başta psikolojik harp ve harekât olmak üzere, sabotaj, baskın, pusu, tahrip, suikast, kurtarma ve kaçırma, tedhiş imkân ve kabiliyetine ulaştırılır." 

Bu ifadelere değinen Terkoğlu, "Demek irticadan atılan askerlerin kurduğu SADAT sayesinde, bu kabiliyetleri kazanabiliyorsunuz! Uzağa gitmeye gerek yok, Türkiye’deki SADAT veriyor" ifadelerini kullandı.

TERÖR EĞİTİMİ Mİ VERİLİYOR?

Terkoğlu, tanıtım metnindeki "Tedhiş" kelimesine dikkat çekiyor. "Yıldırma, dehşet verme, korkutma" diye tanımlanan sözcük, aslında bugünkü "terör" kavramının eski dildeki hali.

Terkoğlu da, "Basit bir medya taramasıyla bir zamanlar ‘terör’ kavramının yerine kullanıldığı okunabiliyor. Örnek olsun, 1970’li yıllarda elçilerimizi katleden ASALA, hep ‘tedhiş örgütü’ olarak medyada yer almış. 1980’li yıllardan itibaren Batı’daki ‘terör’ kavramının oturmasıyla, ‘tedhiş’ yerini ‘terör’e bıraktı. NATO belgelerinde de TSK evrakında da bu tarihten itibaren, tarif hep ‘terör örgütü’ oldu. ‘Tedhiş’ kelimesi terk edildi" diyor. 

"Terör kabiliyeti kazandırmanın hem uluslararası kanunlara hem Cenevre Sözleşmesi’ne hem iç hukukumuza göre suç olduğunu söylesem itiraz eder misiniz?" diye soran Terkoğlu, özellikle ‘tedhiş’ sözcüğüne takıldığını söylüyor.  

‘Tedhiş’ kavramına neden takıldığını da şöyle yazıyor:

"BÇG faaliyetleri (2)" isimli, ‘Batı Çalışma Grubu Faaliyetleri’ başlıklı dört sayfalık askeri belge, davanın 8. klasörünün 141-144 sayfaları arasında bulunuyor. Bu belge de sanıkların, sayısız delille sahte olduğunu ispatladıkları arasında. En çok da yazım dilinin askeri yazım diline uygun olmadığı itirazı, savunmalarda yer buldu. ‘Sahte’ denilen belgedeki bir kelime ayrıca dikkat çekici:

‘(…) 55. Hükümetin işbaşına geçmesi ile irticai olay ve faaliyetlere bu kesimin miting, gösteri ve tedhiş olayları ilave olmuş (…).

Şimdi hapiste olan generaller, ‘tedhiş’ kelimesinin, belgenin tarihini taşıyan 1998 yılında, TSK’de de NATO’da da kullanılmadığını, bunun yerine ‘terör’ kelimesinin geçtiğini anlattılar. Bu kelime sebebiyle, belgenin muhtemelen ‘mazisi eski’ bir asker tarafından üretildiğini söylediler. Genelkurmay Karargâhı’nda bir arz belgesinde bu kelimenin yer almasının mümkün olmadığını ifade ettiler."

DİLEKÇELER ASDER-SADAT OPERASYONU

Terkoğlu, daha sonra can alıcı soruyu soruyor: "Diyeceksiniz ki 28 Şubat davasında SADAT parmağı mı var?"

Terkoğlu, "Size hayır diyemem" dedikten sonra kuşkularını şöyle temellendiriyor:

"Malum, SADAT (Uluslararası Savunma Danışmanlık Ticaret Şirketi) ile ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) iki kardeş. Hatta ikisi de aynı ekip tarafından kurulmuş. 

Adnan Tanrıverdi ilişkiyi şöyle anlatıyor:

‘28 Şubat postmodern darbesi döneminde inançları sebebiyle suçlu ilan edilip kamu görevinden çıkarılan binleri bir çatı altında toplayan ASDER, uzun çalışmalar sonucunda mağdurların kısıtlı da olsa birtakım haklarını 2011 yılında almalarını sağlayabilmiştir. Bu çalışmalar döneminde ASDER içinde ASSAM bir platform olarak stratejiler geliştirmeye başlamış, bu çalışmalar 2012 yılında SADAT’ı doğurmuş, 2013 yılında ise ASSAM kurumsal kimliğe bürünmüştür.’

Adnan Tanrıverdi de hem SADAT’ın kurucu başkanı, hem ASDER’in onursal başkanı. Nitekim ASDER’in sitesinde de Tanrıverdi’nin Gayri Nizami Harp üzerine yazıları var. ‘Gayri Nizami Harp Konsepti – 4’ isimli makalesinde de ‘tedhiş’ tanımını kullandığı, üstelik bu tanıma Cenevre Sözleşmesi ve Harp Hukukuna aykırı olarak meşruiyet kazandırmaya çalıştığı okunuyor.

Gelelim davaya…

Dava tutanaklarında SADAT’çı eski askerlerin izlerini bulmak için çok çaba sarf etmeye gerek yok. Müştekiler arasında, SADAT’ın nedense ilişkisini gizlemeye çalıştığı, ASDER ve SADAT Danışmanı Nevzat Tarhan’ın dilekçesi var. Mesela müşteki Bülent Demir de ASDER Genel Başkan Yardımcısı, SADAT kurucusu ve ilk yönetim kurulu üyesi. TSK’den Fethullahçılık gerekçesiyle atılan Akit yazarı Vehbi Kara da SADAT’ı yaratan ASDER’de başkan yardımcısı. Yavuz Sulumeşe ve İbrahim Töre de aynı şekilde…

Liste incelendiğinde müştekilerin şablon ifadelerle basmakalıp dilekçeler verdiği görülüyor. Sanıkları bir suç örgütü olarak gösteren, kendilerinin bunlara katılmadığı için tasfiye edildiğini söyleyen dilekçeler 3-5 değil…

Toplam 387 asker müştekiden 128’i, ASDER’in hazırladığı basmakalıp dilekçeleri verdi. Mahkeme de 117’sine, yani yüzde 91’ine, davaya katılma hakkı tanıdı. İşin ilginci, dilekçe veren sivil müştekiler arasında da sekiz kişi SADAT danışmanı.

Üstelik…

28 Şubat davası için dilekçe hazırlama işi gizli saklı değil. Örneğin müşteki Davut Kurtuluş, Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığı’nda 26 Eylül 2012 tarihinde verdiği ifadede açıkça söylüyor:

‘Söz konusu dilekçeyi, derneğimize üye diğer kişilerle birlikte, her birimiz ayrı ayrı boş bırakılan yerleri doldurarak gönderdik. Söz konusu derneğin ismi ASDER’dir.’

SADAT, ‘terör’ ile eş ‘tedhiş’ eğitimi, 28 Şubat davasındaki kumpas belgeleri, kopya dilekçeler derken nerelere geldik. İnsanın ucu nemli parmakları var. Değdiği yerde bıraktığı izleri. İzin peşinden gidince hep aradığımıza mı ulaşıyoruz dersiniz."

 

Öne Çıkanlar