Popüler matematik ve matematik kitabı maceram

Oysa Ergun Babahan’la konuşmuştuk, o köşede sadece Ali Nesin olmayacak, burada Fizik, Kimya ve Bioloji yazıları da yayınlayacağız.

Çocukluğumda sizler de benim gibi duymuşsunuzdur "Yüksek Mühendis", "Yüksek Mimar" yada "Yüksek Matematikçi" laflarını. Çocukken bunu bilmemek cahillik sandığımdan soramazdım ne farkı olduğunu diğerleriyle. Mühendisliği daha çok mu okumuş diye sorardım kendi kendime ve sonraları mot a mot çeviriden kaynaklanabilir diye avuttum kendimi. Edebiyat yada sosyal dallarda nedense bulunmuyor bu yüksek eklemesi, ne bileyim "Yüksek Edebiyatçı" yada "Yüksek Gazeteci" yok mesela. Onun yerine "Duayen" kullanılıyor ama karşılığı o değil, çünkü 25 yaşında yüksek matematikçi olunabilinirken, 50’den önce duayen olma şansımız yok bizim. Neyse, Ali Nesin yıllar önce bana anlatmasına karşın hâlâ bu işin yükseğini anlamadığımı anlamışsınızdır. 

"Yüksek Matematik" kavramını anlamasam da Ali’nin ilk kitabı olan "Matematik ve Korku"yu yayınlarken hem "Popüler Matematik"in ne olduğunu anladım, hem de en zorlandığım, en güldüğüm ve bana çok pahalıya mâl olan bir kitap çıktı ortaya.

Şimdi sıkıntılarımı sıralayım size. Birincisi sene 93 ve ben bilgisayarı henüz yeni almışım yayınevine ve daktilo mantığından kurtulamadığım için tuşları kırmamak için ilk 2 harfi basarken titizlik göstersem de, bütün benim kuşağım gibi tuşlara basarken sanki bütün apartman beni dinliyor. Babam geceleri çalışırken uyumayan komşuların babamın daktilo sesini duyduklarını biliyorum.

İkinci ve önemli sorun, bilgisayarı çözmeye çalışıyorum ve o zamanlar kitap sayfası yapabilme yeteneği yok bilgisayarların. Ölçüp biçerek sayfayı oluşturdum ama sayfa numaralandırma sistemi yok ve montajda bütün sayfalar tek tek yapıştırılıyor sayfaya. Esasında var ama sayfa numaralarının arka arkaya olması gerekiyor, o sistem yok. Word programı daha çok dergiye göre yapılmış yada benim gibi tek başına çözmek isteyenler öyle sanıyor.

Gelelim üçüncü ama en büyük belaya. Kardeşim, sabah oturuyorum ve başlıyorum kitabı dizmeye, dizgiciler kadar seri yazamasam da bütün kitapları kendim diziyorum. Fakir bir yayınevi olduğumdan arka arkaya kitap çıkaramadığım için geç olması ilk başlarda sorun değil, yani zamanla yarışmıyorum. 

Ali’nin "Matematik ve Korku" kitabını aldım önüme, başladım dizmeye ve önüme ilk problem ve matematik işaretleri gelince tıkandım kaldım. Diyelim ki 2 üssü kare yapacağım, leyn ben 2 nin üstüne 2’yi hem yukarı hem de daha ufak nasıl koyacağım, bilmiyorum ki! Sadece onla kalsa iyi, başka yazılarda yukarıda bölme işlemleri de var. Mesela m/2 geliyor karşıma, bırak bilgisayarda yazmayı harfi niye sayıya bölüyorum ki diye boş duvarı seyrediyorum. İş ‘M’ yada ‘W’ olunca kolay, ikiye bölersin 2 tane ‘N’ yada ‘V’ çıkar diye düşünüyorum. İyi de ‘N’yi de bölüyorlar ki bunu dizerken vay benim halime. İşte o zaman benim tipo matbaasındaki dizgicim Mefail Usta’nın dediği aklıma geldi. Yabancı sözcüklerde dizgiciler çok az hata yapar, meğer orada sözcük değil harf mantığıyla dizerlermiş. Ben de dizgiye bölmeden devam ettim. 

Ali o sıra 1 yıllığına Ankara Bilkent Üniversite’sine gelmiş ama benim bilgisayarı alıp Ankara’ya gitmem olanaksız, çünkü masa üstü aldım. Doğal olarak Ali laptopunu aldı ve hafta sonu benim yanıma geldi. Gelmesi yetmiyor ki, benim masa üstü bilgisayarım sadece düz yazı dizerim mantığıyla alındı, çok güçlü programlar yok ki üstünde.

Ben daha cep telefonum yok, olsa da herkeste olmadığından aramak istediklerimizi hâlâ ev ve iş telefonlarından arıyoruz. Ali benim bilgisayarda işi çözemeyince Tayfun Akgül’ü aradı telefonla.

Ali bir üs karenin nasıl yapıldığını soruyor, Tayfun anlatıyor, diğer şeyleri de sormaya başlayınca iş uzadı ama çözülecek ve Tayfun telefonda Ali’ye "R"ye bas dedi ve ben orada hem koptum hem de bittim. Ali özürlü olduğundan "Tamam, bastım ‘V’ye ama olmuyor" deyince, Tayfun da ona "V’ye değil, ‘R’ye basacaksın" diyor ama ikisi de farkında değil ve Ali tekrar yanıtlıyor, "Anladım Tayfun ‘V’ye değil zaten ‘V’ye basıyorum".

Ben kenara çekilmiş ve kıvrılmışım, karnıma ağrı girecek ama bedava gülüyorum diye izliyorum bunların konuşmasını. Neyse ki gelecek telefon parasını düşündüğümden araya girip anlattım durumu ve olayı o gün çözdük. Başta söylediğim en pahalı kitap hikayesi bu telefon olayıydı ama dediğim gibi de olmadı zaten.

Diyeceksiniz ki Ali nasıl olur da bu sistemi bilmiyor ve o kitabı yazmış. Sorun Ali’de değil ki, birincisi benim aldığım bilgisayar ve ona yüklü programda, ikincisi de Ali bütün sistemi Fransa ve Amerika’da öğrenmiş, teknik dilin nasıl insanı delirttiğine kendim de şahidim. 

Ali’nin bu kitaplarını yayınlamaya başlayınca "Popüler Matematik"in ne kadar önemli olduğunu anlamıştım. Önce yeni genel yayın müdürümüz Ergun Babahan ile konuştum, daha sonra da Ali’yle. İkisi de kabul etti ama ben heyecandan Ali’nin reklamında bir hata yaptım ve onu Artı Gerçek yazarı gibi tanıttım. Oysa Ergun Babahan’la konuşmuştuk, o köşede sadece Ali Nesin olmayacak, Popüler Matematik kitaplarının ilki sayılan Nafiz Tepedelenlioğlu’nun "Kim Korkar Matematikten" kitabından da bölümler olacak ve daha da önemlisi bu konuda Fizik, Kimya ve Bioloji yazıları da yayınlayacağız. Ufaktan başlayarak bir bilim sayfası olmasa da, köşesi yapmaya kararlı Ergun Babahan.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi