Mehmet Sincar davasında zaman aşımı riski: Mehmet Ağar ve Yeşil hakkında suç duyurusu

Mehmet Sincar davasında zaman aşımı riski: Mehmet Ağar ve Yeşil hakkında suç duyurusu
1993 yılında silahlı saldırı sonucu öldürülen DEP Milletvekili Mehmet Sincar davası zaman aşımı riski ile karşı karşıya. Sincar ailesi Mehmet Ağar hakkında suç duyurusunda bulundu.

Remzi BUDANCİR


+GERÇEK- 1993 yılında silahlı saldırı sonucu öldürülen kapatılan Demokrasi Partisi (DEP) Mardin eski Milletvekili Mehmet Sincar'ın öldürülmesine ilişkin dava zaman aşımı riskiyle ile karşı karşıya. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden davanın bir sonraki duruşması 27 Haziran’da görülecek.

Bir önceki duruşmada aile zaman aşımı riskine dikkat çekerek birçok talep sıralanmıştı. Susurluk Raporu'nu hazırlayan dönemin Başbakan Müsteşarı Kutlu Savaş'ın bu davada tanık olarak dinlenmesi, dönemim Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve ismi geçen kişiler hakkında mahkemenin suç duyurusunda bulunması bu taleplerden bir kaçıydı. Ancak ailenin bu talepleri şu ana kadar kabul edilmiş değil.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Mehmet Sincar’ın eşi Cihan Sincar ve İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun 27 Haziran’da görülecek duruşma öncesi basın toplantısı düzenledi. Duruşmanın zaman aşımı riski ile karşı karşıya olduğu bir kez daha hatırlatıldı.

NAHİT EREN: 1990'LI YILLARDA BU COĞRAFYA BİRÇOK 'FAİLİ MEÇHUL' CİNAYETE SAHNE OLDU

Pazartesi günü Mehmet Sincar’ın failinin yargılanacağı duruşmanın görüleceğini hatırlatan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetleri hatırlatarak, o yılların Türkiye'nin karanlık yılları olduğunu söyledi. Bu coğrafyanın birçok faili meçhul cinayete sahne olduğunu ifade eden Eren, "Maalesef bu ülke hiçbir zaman bu süreçle yüzleşmedi. Geçmişle yüzleşmediğimiz sürece sağlıklı bir gelecek inşa edemeyiz. Kürt meselesinin çözümsüzlüğünde de 1990’lı yılların o sert güvenlikçi, aynı zamanda temel hak ve özgürlükleri hiçe sayan, ağır yaşam hakkı ihlallerinin olduğu bu dönemin hala kendisini devam ettirdiği hep dile getirdik. Maalesef bugün de ülke o dönemi aratmayacak güvenlikçi politikalarla bu meseleye bakmaya devam ediyor" dedi.

Sincar davasının yargılanan bir kişi ile sınırlı bir dava olmadığını ifade eden Eren, "Bize göre faili belli ama kayıtlara ‘faili meçhul cinayet’ olarak geçen on binlerce dosya olduğunu çok iyi biliyoruz. Tıpkı Mehmet Sincar dosyasında olduğu gibi. Bu dosyaların bir şekilde cezasızlık politikası ile kapatıldığını da çok iyi biliyoruz" diyerek zaman aşımı riskine dikkat çekti.

SİNCAR CİNAYETİ; HİZBULLAH, JİTEM VE DERİN DEVLET

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Mehmet Sincar cinayetinin neredeyse 30 yılına gireceğini söyledi. 1990’lı yıllarda işlenen ve faili meçhul cinayetler olarak ifade edilen cinayetlerinin faillerinin belli olduğunu hatırlatan Beştaş, Sincar cinayetinin, Hizbullah, JİTEM, derin devlet, kontrgerilla güçleri ile birlikte işlenen cinayetlerin bileşkesi olduğunu söyledi.

Bu cinayetin organize bir cinayet olduğuna ilişkin birçok belge olduğuna dikkat çeken Beştaş, "Kutlu Savaş’ın Başbakanlık müsteşarı iken Susurluk kazasına ilişkin hazırladığı çok geniş bir rapor var. Yüne Türkiye Büyük Millet Meclisi Faili Meçhul Cinayetler Komisyonun bu konuda geniş bir raporu var. Yine çok sayıda itirafçının genişçe açıklamaları var. Kitaplar, yayınlar… Bütün bunlar Mehmet Sincar cinayeti de olmak üzere bir dönemi anlatan, bir konsepti anlatan tabloyu gayet iyi ifade ediyor" dedi.

'15 YIL HİÇBİR İŞLEM YAPILMADI'

1993 yılında Mehmet Sincar’ın katledilmesinden sonra yıllarca hiçbir işlem yapılmadığını hatırlatan Beştaş, yaşanan süreci aktardı:

"2001 yılına, hatta 2008 yılına kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere, ‘bu ülkede bir milletvekili öldürüldü. Bunun faillerini ortaya çıkaralım, arka planını aydınlatalım, sorumluları cezalandıralım’ şeklinde bir düşünce, bir hareket, bir soruşturma kesinlikle yapılmadı. 2001’de sadece Hizbullah'a yönelik geniş bir operasyonda İstanbul’da bazı belgeler ele geçti. Orada Mehmet Sincar’ın da adı geçtiği için soruşturma başlatıldı. 2008 yılında Cihan Yıldız adlı şüphelinin yakalanması ile Mehmet Sincar davası, o boyutu ile o dosyada yerini aldı. 15 yıl sonra ancak bir iddianame hazırlanmış oldu."

Sincar’ın faili olarak yakalanan Cihan Yıldız’ın 10 Eylül 2008’de tutuklandığını ifade eden Beştaş, şunları söyledi:

"2013 yılında hakkında, Mehmet Sincar davası da olmak üzere, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriliyor. 2014’te de dosya Yargıtay’dan da geçerek kesinleşiyor. 18 Mart 2019’da Cihan Yıldız’ın avukatları, AİHM ile yapılan bir dostane çözüm aslında, Hizbullah sanıkları, AİHM ve Türkiye arasında yapılan bir anlaşma sonucu yargılamanın yenilenmesi talep ediliyor. Yargılamanın yenilenme talebi kabul edilerek Cihan Yıldız tahliye ediliyor. Daha doğrusu infazı durduruluyor.

'HİZBULLAHÇILAR BIRAKILIYOR, DİĞERLERİ BIRAKILMIYOR'

Dosya Diyarbakır'da değil, Ankara’da. Dosya Yargıtay’dayken başka bir işlem için, mahkeme diyor ki ‘ben dosyayı inceledim, tartıştım ve değerlendirdim. Tahliyesine karar verdim’ diyor. Avukatlar dosya olmadığını söylüyor ama buna rağmen tahliye kararı veriliyor. Bize göre Hizbullah sanıklarının tahliye edilmesine yönelik çok ciddi bir anlaşma var.   Bunlardan bir tanesi de Cihan Yıldız. Çünkü tahliye edilenler sadece onlar. Soru önergelerimizde yargılanan kaç Hizbullah üyesi cezaevinde tutuluyor diye sorduk ama cevap alamadık. Ama fiili olarak bildiğimize göre kimse kalmamış. Ama Mehmet Emin Özkan cezaevinde. Yada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bizzat ihlal kararı verdiği, bizzat benimde avukatlığını yaptığım sadece iki örnek vereceğim. Halis Tekin ve Mesut Yurtsever. AİHM’nin kararı olmasına rağmen yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edilmedi.  Tutukluların hangi örgütlerden olduğuna göre karar veriliyor. Hizbullahçılar bırakılıyor, diğerleri bırakılmıyor. Açıkça hukuk katlediliyor.

'MEHMET AĞAR NEDEN DAHİL EDİLMİYOR?'

 Bu dava sadece Hizbullahçı birinin tetiği çektiği bir dava değildir. Bu dava içinde JİTEM’in olduğu, içinde o dönem karanlık güçlerin olduğu, içinde derin devlet ilişki ağının olduğu, çok sayıda bileşke içerisinde organize, bilinçli yapılan, örgütlendirilen bir cinayettir. Mesela Mehmet Ağar bu davada neden hala şüpheli değil? Bütün taleplere rağmen Mehmet Ağar bu dosyaya dahil edilmiş değil. JİTEM’le ilgili savcılıklar kıllarını kıpırdatmıyorlar. Susurluk kazasında ortaya çıkan verilere dair raporların bu davanın çok çok genişletilebileceğini gösteriyor. Zaman aşımı tehlikesi işte burada. Bir yıl sonra zaman aşımı gelecek. Onları aklama görevini şu anda AKP-MHP iktidarı devam ettiriyor."

MEHMET AĞAR VE YEŞİL HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Zaman aşımı riski ile karşı karşıya olan Mehmet Sincar cinayeti ile ilgili davada yeni bir gelişme yaşandı. Sincar’ın eşi Cihan Sincar, avukatları aracılığı ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vererek o dönemde Emniyet Genel Müdürü ve daha sonra İçişleri Bakanı olan Mehmet Ağar, Yeşil kod adlı JİTEM çalışanı Mahmut Yıldırım, JİTEM itirafçısı Alaattin Kanat ve itirafçıların aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. 6 kişi hakkında şüpheli sıfatı ile işlem yapılmasını istedi.

DELİLLER: SUSURLUK RAPORU, JİTEM DAVALARI VE İTİRAFÇILARIN ANLATIMI

Dilekçede Sincar cinayeti başta olmak üzere, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler, JİTEM faaliyetleri, itirafçılar ve davalara konu olan belgeler de delil olarak sunuldu. Bu deliller arasında Susurluk raporunu hazırlayan Kutlu Savaş’ın tanık olarak mahkemelerde verdiği ifadeler, JİTEM ve Ergenekon yargılamalarına yansıyan bilgilerde yer aldı. Dilekçede ayrıca Susurluk Raporunu hazırlayan Kutlu Savaş’ın da tanık olarak dinlenmesi istendi.

SUSURLUK RAPORUNDA SİNCAR CİNAYETİ

Hakkında suç duyurusu bulunan isimler Kutlu Savaş’ın, Mesut Yılmaz'a ilettiği Susurluk raporunda da geçiyor. 1994'te Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu bulunan Muhsin Gül’ün verdiği ifadelerde, Batman'da milletvekili Mehmet Sincar'ı Alaattin Kanat, Mesut Mehmetoğlu, İsmail Yeşilmen ve Yeşil kod Ahmet Demir'in birlikte planlayıp öldürdüklerini söylemişti.  Şikayet dilekçesinde Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk raporunda yer alan bilgiler de eklendi. Raporda Mehmet Sincar cinayeti ile ilgili şu bilgiler yer aldı: "PKK itirafçıları Alaattin Kanat, İsmail Yeşilmen, Yeşil kod isimli Mahmut Yıldırım ve Mesut Mehmetoğlu'nun planladığını". Yine basına yansıyanlara göre raporda, bu isimleri veren kişinin Muhsin Gül isimli bir şahıs olduğu ve raporu hazırlayan Kutlu Savaş tarafından 1994'te Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu bulunurken ifadesinin alındığı yazmaktadır.

Cinayetin "Susurluk Çetesi" tarafından planlandığı tespit edilmiş ve planlayan kişilerin de isimleri söylenmesine rağmen ismi geçen kişilerin cinayet soruşturmasına dahil edilmediğinin hatırlatıldığı dilekçede, bu kişilerin o dönemde JİTEM adı verilen devlet organizasyonu içerisindeki faili meçhul cinayetlerin büyük bir kısmından mesul tutulduğu da hatırlatıldı.

DÖNEMİN SORUMLUSU AĞAR’DIR

Raporun hazırlandığı dönemde İçişleri Bakanı olan Mehmet Ağar’ın istifa ettiğinin hatırlatıldığı dilekçede, şu ifadeler kullanıldı: "Mehmet Sincar'ın ölümü de dahil olmak üzere pek çok cinayetin de mesullerinden olan Susurluk Çetesi döneminde Ağar Emniyet Genel Müdürlüğü görevi yürütmektedir. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Susurluk Davasında yargılanan Ağar, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili "cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmaktan" beş yıl hapis cezasına mahkum edilmiştir. Karar Yargıtay onaması ile kesinleşmiştir."

Dilekçede kamuoyunda "Ergenekon davası" olarak bilinen, TSK içerisinde bir yapılanma olduğu iddiasıyla başlayan yargılamanın iddianamesinde de JİTEM isimli askeri oluşumdan bahsedildiği hatırlatıldı. Veli Küçük ile ilgili askere ilişkin bölümde yine Mehmet Sincar cinayetine yer verildiğinin belirtildiği dilekçede, "Buna göre, gizli tanık Emek isimli kişi ifadelerinde, yine Mahmut Yıldırım'ın da adını vererek "itirafçılardan oluşturulan Yıldız Timi"nin bu cinayeti işlediğini ifade etmiştir" denildi.

CEM ERSEVER'İN İTİRAFLARI VE JİTEM YARGILAMALARI

Sincar cinayetinin JİTEM, Hizbullah ve buna bağlı kişiler tarafından işlendiğine ilişkin bir verinin olduğunun hatırlatıldığı dilekçede yer alan gerekçeler şunlar:

-JİTEM ve Hizbullah arasındaki ilişkiyi de ortaya çıkaran her türlü rapor ve belgede daha önce de anılmıştır. Ayrıca, görevinden istifa ettikten sonra çeşitli açıklamalar yapan ve daha sonra duruşmaya çıkacakken faili meçhul şekilde öldürülen Binbaşı Cem Ersever'in de ifadelerinde hem bu time hem de Mehmet Sincar'ın öldürülmesine değinilmiştir.  Ersever, Aydınlık Gazetesine vermiş olduğu röportajlarda ve daha sonra bunları birleştiren Soner Yalçın'ın "Binbaşı Ersever'in itirafları" isimli kitabında "Mehmet Sincar Cinayeti" başlığı altında açıkça şu şekilde yer almıştır: "Bu arada hemen konuyu değiştiriyor. Mehmet Sincar cinayetine geliyor: "Hürriyet gazetesinde okudum, DEP Milletvekili Leyla Zana ve Hatip Dicle basın toplantısı yapmışlar, katilin Alaattin Kanat olduğunu söylüyorlar. Batman’a gittiklerinde birkaç sefer Alaattin Kanat’la karşılaşmışlar herhalde. Mehmet Sincar olayında Alaattin Kanat ile Batmanlı Âdem Yakın var. Bak, Alaattin Kanat kesinlikle tetik çekemez. O ekibin beynidir. 1993 senesinde Diyarbakır'da öldürülen ve Mehmet Sincar cinayeti ile aynı kişilerin fail olduğu düşünülen Musa Anter cinayetine ilişkin dava da önce Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinden önce Ankara'ya taşınmış ardından da yukarıda bahsi geçen ve JİTEM ana dosyası ile birleştirilmiştir.  Bahsi geçen yargılamada, hem JİTEM ve Hizbullah arasındaki ilişkiyi açığa çıkaran bilgi ve belgeler ortaya çıkmıştır. Hem de dönemin tanıklıkları ile cinayetler hakkında çarpıcı gerçekler açığa çıkmıştır.

KUTLU SAVAŞ'IN AĞAR HAKKINDA ANLATTIKLARI

-Susurluk Raporu'nu yazan Kutlu Savaş, o dönemde işlenen faili meçhul olarak bilinen "terörle mücadele" olarak anılarak bu kapsamda işlenmiş cinayetlerin çoğundan devlet birimlerinin haberdar olduğunu ifade etmiştir. Dosya sanığı Mehmet Ağar'ın dahil olup olmadığını soran Mahkeme Başkanına cevaben ise şunları ifade etmiştir: "Efendim bir defa patron Mehmet Ağar'dı takdir buyuracağınız gibi. Yani emniyet genel müdürü olarak herhangi bir emniyet genel müdüründen çok daha etkili ve yetkili, hükümetçe de desteklenen bir emniyet genel müdürüydü. Dolayısıyla Mehmet Ağar'a sıradan bir emniyet genel müdürü demek mümkün değil. Ağırlıklı bir kişilik ve görev anlayışı vardı. Hatta birçok konuda devletin diğer kurumlarından önde gelen bir tavrı vardı."

-Susurluk Raporunu yazan ve raporda Mehmet Sincar cinayetine ilişkin bilgiler de veren Kutlu Savaş'ın da Savcılık tarafından bilgisine başvurulması gerekmektedir.

MİT, EMNİYET VE JANDARMA İSTİHBARATTAN BİLGİ VE BELGELER İSTENDİ

Devlet kayıtlarında 1990'lı yıllarda işlenmiş cinayetlere ilişkin çok sayıda bilgi bulunduğunun hatırlatıldığı dilekçede, Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ve Jandarma İstihbarat Teşkilatı'na müzekkere yazılarak Mehmet Sincar cinayetine ilişkin bütün bilgi ve belgelerin istenilmesi talep edildi.

1990’lı yıllarda ve Mehmet Sincar cinayetine ilişkin çok sayıda bilgi ve belge kamuoyuyla paylaşılmış olmasına karşın bu güne kadar aktif bir soruşturma yapılmadığı vurgulanarak, "Bu nedenle yukarıda sunulan ve resen gözetilecek nedenlerle bu hususların tamamının araştırılmasını, yukarıda belirtilen şüpheliler hakkında kamu davası açılmasına karar verilmesini talep ederiz" denildi.

Öne Çıkanlar