Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Reker: Ezana izin vermek Türkiye hükümetini desteklemek demek değil

Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Reker: Ezana izin vermek Türkiye hükümetini desteklemek demek değil
Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Henriette Reker, Türkiyelilerin Almanya'ya işçi olarak gelmelerinin 60. Yılını +Gerçek TV’de yayınlanan Avrupa'dan Anlatıyorum programına değerlendirdi.

Ayşegül KARAKÜLHANCI


+GERÇEK- Köln, en çok göçmenin yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin en büyük kenti. Köln'ün belediye başkanı aynı zamanda birçok Türkiyelinin de belediye başkanı konumunda. Bir hukukçu olan ve uzun yıllar Köln Büyükşehir Belediyesi’nin idari işlerinde görev aldıktan sonra iki kez üst üste bağımsız aday olarak belediye başkanı seçilen Reker,  iki kültürün etkileşiminden doğan sonuçları, uyum konusunda Almanya'nın bir göç ülkesi olarak neleri başarıp neleri eksik bıraktığını, Avrupa'nın en büyük camisi olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin (DITIB) inşa ettirdiği tartışmalı cami ve o camiden cuma günleri ezan okunmasına verilen iznin sebebini, Almanya'daki Türkçe yayın yapan muhalif medyanın rolüne dair soruları yanıtladı:

Türkiyelilerin iş gücü olarak Almanya'ya gelmesinin 60. yıl dönümü Almanya genelinde bir kaç ay önce kutlandı.  Sizce bu göç her iki kültüre ne kazandırdı?

60 Yıl önce Almanya ile Türkiye arasında işçi antlaşması imzalandı. Buraya gelen 900 bin Türkiyeli işçi, gayrisafi milli hâsılanın artmasında yardımcı oldular. Ülke, 1970’ten beri yeniden yapılandırılma dönemindeydi. Bu insanlar olmasaydı, birçok endüstri branşı gelişemezdi. O zamanlar yapılan hata, insanları „misafir işçi" olarak görmekti; zaten yanlış, bu kullanımın kökeninde yatmaktadır, kaldı ki, bu tabir bugün artık hiç kimse tarafından kullanılmamaktadır. Bu insanların bizim toplumumuzun bir parçası olacağı, o zamanlar düşünülmedi. Zaten temeldeki düşünce de saçma:  Misafir davet ediyorsunuz ve onları çalıştırıyorsunuz! Bu insanlar burada kaldılar ve böylelikle toplumumuzun ve kültürümüzün çeşitlenmesine katkıda bulundular.

'CAMİ VE EZANA VERİLEN İZİN DİN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAYAN ÜLKELERLE ARAMIZDAKİ FARKTIR'

Köln'e dair merak edilen konulardan biri de DİTİB'in Köln'deki büyük camisi ve DİTİB'in devlet kurum ve kuruluşlarından aldığı destek. Şimdi bir de Cuma günleri camiden ezan okunmasına izin verildi. Burada yaşayan Aleviler, Ezidiler, Ermeniler gibi başka dini topluluklar da var. Bu topluluklar Türkiye'de dini özgürlük olmadığı için Türkiye'yi terk etmek zorunda bırakıldılar. Bu nedenle veya başka nedenlerle diğer dini topluluklardan Köln Camisi ve ezan konusunda tepki aldınız mı?

Bu tartışmaya nesnel bir bakışla yaklaşmalıyız: Almanya’da din özgürlüğü var. Köln’de yaklaşık 130 dini topluluk mevcut. İnsanların dinlerini yaşayabilmesi anayasal güvence altındadır. İslam dininde Cuma Namazı ve ezan önemli öğelerdir. Benim için ezanın okunmasına verilen izin kabulün bir işaretidir. Bu DITIB ya da Türkiye hükümetini desteklemek için atılmış bir adım değil, bu fikre çok uzağım! Cuma Namazı gibi dinin parçası olan bir ögeye izin verilmesi bence dinleri ve pratiklerini kabul etmemiz gerekliliğini desteklemektedir. Bu, din özgürlüğü olmayan bir ülkeyle aramızdaki farktır. Almanya’da bu hak vardır. Bence, eğer müezzin haftada bir kere dinin parçası olan bir çağrıda bulunursa, bunu hepimiz kabul etmeliyiz.

Bu izin verilmeden önce, belediye meclisinin, komitelerin veya ilgili organların üyelerine veya önce adı geçen dini topluluklara danışıp görüşlerini aldınız mı?

Hayır, henüz izin (ezan için) vermedim, sadece yapılabilirlikle ilgili bir model projesi başlattım. Bu konuda farklı başvurular geldi; şu aşamada bunları inceliyoruz. Bunun sonucunda uygun bir izin verilecektir. Ancak bence bu olay çok büyütüldü. Bu büyükşehir belediye meclisinin yetkisinde değildir, idarenin kararıdır. Ancak bu konuyu Dinler Konseyi’nde görüşeceğim. Bu doğrultuda Dinler Konseyi’nin bu kararı destekleyeceğini düşünüyorum.

Bu böylece karalaştırıldı mı? Yani her cuma ezan okunacak mı?

Hayır. Bu imkândan yaralanmak isteyen camiler bize başvurduklarında, bunları inceleyip, değerlendireceğiz. Başvurular beklentilerimize uygunsa, yani ses yükseklik sınırlandırılmasına uyulursa, başvuru kabul edilecek. 2 yıl sonra bu uygulamanın nasıl yürütüldüğüne bakılacak.

Çeşitli yönlerden eleştirildiğinizi biliyoruz. Buna ne diyorsunuz?

Kanımca bu adım sadece kabul için bir işarettir. Onun dışında bir şey değil. Ayrıca bu adımın iş gücü alımları antlaşmasının 60. yılında yapmak bence çok uygundu. Burada İslam dininden çok sayıda vatandaşımız var ve onlar için bu dine dâhil bir şeydir. Bunu onlara niye vermeyelim ki? Hem anayasa onlara bu hakkı tanımaktadır. Hatta başka şehirlerde bu pratik yürürlüğe geçmiştir bile. O yüzden bu tartışmanın neden bu denli boyutlara ulaştığını anlayamıyorum.



‘ENTEGRASYON BİRBİRİNE DEĞER VERMEK VE İDEAL ANLAMDA ORTAKLIKLARIN ARAYIŞIDIR’

Almanya Türkiyelilerin ülkeye entegre olmaları konusunda başarılı oldu mu? Eksik bulduğunuz, daha çok çaba gösterilmesi gerektiğini düşündüğünüz alanlar var mı? Bunlar nelerdir? Ve sizde bu süreç nasıl desteklenebilir?

Öncelikle entegrasyonun tek yönlü bir yol olmadığını söylemek isterim. Entegrasyon karşılıklı anlaşmak, birbirine değer vermek ve ideal anlamda ortaklıkların arayışıdır –tabi farklı olana ilgidir. Bu özellikler Köln‘ün yerli halkında çok belirgin. Çünkü Kölnlüler yeni ve farklıdan korkmazlar, hatta değişik şeylere karşı meraklılardır. Ve ilk adımı onlar atar. Bu bağlamda kimi şeyler iyi gerçekleşti, ama kimi şeyler üzerinde çalışmalara devam etmek gerek. Örnek vermek gerekirse, ben ana dil derslerini destekleyen biriyim. Hatta anaokulda da Almancanın yanında ana dili konuşma programları oluşturulmalı. Neden anaokulda Almanca konuşan bir eğitmenin yanı sıra İtalyan, Yunanlı ya da Türkiyeli eğitmenler kendi ve diğerlerinin dillerini konuşmasınlar? Bu aynı zamanda ana dili Almanca olan çocuklar için de iyi. Çünkü böylelikle başka dilleri de duymuş olurlar. Böylece tekrar değer verme noktasına geldik: Herkes kendi ana dilini konuşabilmeli, „burada sadece Almanca konuşulur" lafına karşı.

Bu projeyi görev sürenizde gerçekleştirecek misiniz?

Bunun için gerekli ön çalışmaları on yıldır Tayfun Keltek’le yürütüyoruz. Evet, yavaş ilerliyoruz, ama doğru adımlarla.

Çocuklar o yaşta birden çok dili çabucak kapabiliyor. Bu herkes için iyi olacak bir adım ve bu entegrasyonu da olumlu destekleyecektir.

Evet, öyle.

‘BELEDİYE İDARESİ OLARAK İNSANLARIN BURADA KALMA İSTEMELRİNİ DESTEKLİYORUZ’

Türkiye'de hem ekonomik sorunlar hem de demokrasi sorunu nedeniyle doktor, mühendis, öğretmen vb. gibi eğitimli kesimler de daha iyi bir yaşam için Almanya'ya gelmek istiyor. Sizce Almanya'nın veya bu bağlamda Köln'ün de hem idarede hem de özel sektörde eğitimli insan gücüne ihtiyacı var mı?

Kalifiye elemana her zaman kapımız açıktır. Ayrıca Almanya bir göç ülkesi olduğunu kabul etti. Bu doğru bir adımdı. Bu yüzden biz de belediye idaresi olarak insanların burada kalma istemini destekliyoruz. Böylece hüsnükabulümüzü de hissedeceklerdir. Ve bu yolun sonunda vatandaş da olabilirler. Ancak bu zorunlu değil, kişiler kendi uyruklarında da kalabilirler.

Bizim gazetemiz artık Türkiye'de doğru ve tarafsız haber yapamayan gazeteciler tarafından burada kuruldu. Hem Köln hem de Almanya tanınmış veya tanınmamış çok sayıda gazeteciye de ev sahipliği yapıyor. Bizim gazetemiz hem Türkiye'de hem Almanya'da hem de Avrupa'nın birçok yerinde Türkçe konuşan insanlarca takip ediliyor. Bizim gibi yayın organları sizce entegrasyona nasıl hizmet edebilir veya etmelidir?

 

Basın özgürlüğü önemli değerlerimizden biridir. Burada yaşayan her insanın bilgiye ulaşımı şansı olmalıdır. Bu yüzden burada birden çok uluslararası basın kuruluşunun bilgi aktarması ve yorumlaması, yani faaliyet göstermesi iyi bir şeydir. Basın hukuku söz konusu edilemez. Bu bağlamda basın hukuku demek, haberlerin doğru olması demektir. Ve bilginin nerede bittiği ve yorumun nerede başladığı anlaşılır ve kesin olmalıdır. Bu çalışmaların entegrayson açısından iyi bir katkı olduğunu düşünüyorum. Çünkü insan, hakkında bilgi edinmeyi isteyeceği ve bilgi edinebileceği bir çevreyle özdeşlik kurar. Bu Köln’de iyi işliyor, çünkü doğma büyüme buralı olmayan, göçüp gelmiş halklar şehirle özdeşlik kuruyorlar. Bu insanlar bu yüzden şehirde olup biteni merak ediyorlar. Bunun hangi dilde olduğu ikincil.

 

 

 

 

 

 


 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

Öne Çıkanlar