Gültan Kışanak: Aysel Tuğluk’un gecikmeden tedaviye kavuşması gerekiyor

Gültan Kışanak: Aysel Tuğluk’un gecikmeden tedaviye kavuşması gerekiyor
Kürt siyasetçi Kışanak, Tuğluk'un sağlığının kötüye gittiğini belirterek, ‘Aysel’in daha fazla gecikmeden, özgürlük koşullarında ciddi bir tedavi ve bakım imkanına kavuşması gerekir’ dedi.

Kocaeli 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan Aysel Tuğluk, demans hastalığına rağmen Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) "cezaevinde kalabilir" raporu gerekçesiyle tahliye edilmiyor. Kobanê Davası’nda hakkında tahliye kararı verilen Tuğluk, tutuklu bulunduğu başka bir dosya gerekçesiyle cezaevinde tutuluyor. Tuğluk’un tahliye edilmesi talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru da reddedildi. Tuğluk, 16 Nisan’da koronavirüs salgınına yakalanmasının ardından sağlık durumu ağırlaştı.

Kandıra Cezaevi’nde Tuğluk’la aynı koğuşta kalan eski Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Bianet'ten Nazan Özcan'ın sorularını yanıtladı. Kışanak, Tuğluk'un durumu hakkında "24 saat gözümüz kulağımız Aysel'in üzerinde. Çünkü ne zaman neyi unutacağını, karıştıracağını ve ne gibi risklerle karışılacağını tahmin etmek güç. Gece uyku düzeni de giderek bozuluyor. Giyinmesi, banyosuna, kişisel bakımına, beslenmesine, ilaçlarına, hijyen koşullarına kadar gündelik yaşamın zorunlu kıldığı her konuda yanındaki arkadaşlar destek oluyor. Hepimiz cezaevi koşullarının yarattığı zorlukları aşmaya çalışıyoruz" dedi.

‘SİYASİ ANGAJMANLARI, HAKİKATİ OLDUĞU GİBİ YAZMALARINI ENGELLİYOR’

Röportajın bir kısmı şöyle:

Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) 22 Haziran 2022'de hazırladığı son raporda da Aysel Tuğluk için "Cezaevinde kalabilir" denildi. Bu raporu nasıl yorumluyorsunuz?

ATK siyasallaşmış bir kurum. Hasta tutuklularla ilgili verdiği raporlarda hep bunu görüyoruz. Aysel’le ilgili verdiği raporda da açık siyasi bir tutumun göstergesi. Ancak son raporda yazılan muhalefet şerhi önemli. Aysel’in sağlığının ciddi derecede bozulduğunu aslında gayet iyi biliyorlar. Siyasi angajmanları, hakikati olduğu gibi yazmalarını engelliyor.

İşin tuhaf bir diğer yanı ise ATK raporlarından da Aysel’in demans olmadığına dair bir ibare yok. Hatta "hatırlama, akılda tutma, akıcı konuşma, zamanı bilme, kavramları anlama, kelime bulma vs" konularında uygulanan birçok testi yapamadığı belirtiliyor. Raporda "bilişsel bozukluk" tespiti de yapıyorlar ama ne hikmetse "cezaevinde kalabilir" ve "kısmen savunma yapabilir" deniliyor. Demans zaten "bilişsel bozukluk" demektir. Hekim kimliği taşıyan hiç kimsenin bu durumdaki bir hastaya "tek başına yaşamını sürdürebilir" diye rapor düzenlemesi gerçekten anlaşılabilir değil. Maalesef ATK bunu yapıyor.

‘TEK YETKİLİ KURUMUN, ATK OLMAMALI’

Aslında en önemli sorun, hasta tutuklular için tek yetkili kurumun, ATK olması. ATK kriminal konularda uzmanlaşmış bir kurum olabilir, ama kritik sağlık sorunları başka bir konudur. Farklı hastalar konusunda uzmanlaşmış çok sayıda hastane var. Tam teşekkülü bir hastaneden alınan raporun yeterli olması gerekir. Aysel’le ilgili olarak yaklaşık iki yıl önce Kocaeli Devlet Hastanesi nöroloji servisinin tanısı ile ilaç tedavisi başlandı; daha sonra da Kocaeli Tıp Fakültesi'nden heyet raporu çıktı. Buna rağmen bu raporlar yeterli görülmeyerek ATK’ye sevk ettiler. ATK da bilinen politik raporlarını düzenledi.

‘İNFAZ KORUMA MEMURLARI GAYET İYİ BİLİYORLAR’

Raporda "Aysel Tuğluk’un üç ay süreyle günlük olarak izlenmesinin gerektiği" belirtiliyordu. Bu izleme yapılıyor mu, yapılıyorsa nasıl yapılıyor?

Üç aylık gözlem sürecinin nasıl işletileceğine dair bir bilgimiz yok. Böyle bir gözlem yapılamıyor. Aysel’in sağlık sorunlarını cezaevi yönetimi, revirdeki doktor, sağlık personeli ve infaz koruma memurları gayet iyi biliyorlar. Fakat bu konuda bildiklerini veya gözlemlerini raporlama, resmi bir görüş haline getirme yetkileri yok. Hatta zaman zaman cezaevinin rutin kurallarını Aysel’e de uygulamaya çalıştıklarında tartıştığımız da oluyor. "Haklısınız ama bizim yapabileceğimiz bir şey yok" diyorlar.

‘AYSEL ARKADAŞIMIZA GEREKLİ VE YETERLİ SOSYAL İLETİŞİM DESTEĞİ SAĞLAYAMIYORUZ’

Aysel hanımın sağlık durumunun gitgide kötüleştiğine dair duyumlar alıyoruz. Siz son durumunu anlatabilir misiniz?  Siz koğuş arkadaşları olarak demans hastası olan arkadaşınıza bakmakta hapishane koşullarında ne tür zorluklar yaşıyorsunuz?

Demans, cezaevi koşullarında hızla ilerleyen bir sağlık sorunu. Çünkü maalesef sadece ilaç tedavisiyle ilerlemesi durdurulabilen ya da tedavi edilebilen bir hastalık değil. Geçmişte tanıdığı, bildiği, ortak anılarının olduğu kişilerle temas halinde olması, sohbet etmesi, yani güçlü bir sosyal destek imkânı, ilaçtan bile kıymetli. F tipi cezaevi ise üç kişi ile sınırlı bir tecrit mekânı. Bu koşullarda, tüm çabalarımıza rağmen Aysel arkadaşımıza gerekli ve yeterli sosyal iletişim desteği sağlayamıyoruz. Ve sağlığı her geçen gün kötüye gidiyor. Kişisel mahremiyeti nedeniyle birçok konuyu kamuoyu ile paylaşmıyoruz. Bu konuda hem duygusal, hem de etik olarak zorlanıyoruz.

‘24 SAAT GÖZÜMÜZ KULAĞIMIZ AYSEL’İN ÜZERİNDE’

Bu nedenle fazla ayrıntı yazmayacağım. Anlayış göstereceğinizi umuyorum. Ama şunu söyleyebilirim 24 saat gözümüz kulağımız Aysel’in üzerinde. Çünkü ne zaman neyi unutacağını, karıştıracağını ve ne gibi risklerle karışılacağını tahmin etmek güç. Gece uyku düzeni de giderek bozuluyor. Giyinmesi, banyosuna, kişisel bakımına, beslenmesine, ilaçlarına, hijyen koşullarına kadar gündelik yaşamın zorunlu kıldığı her konuda yanındaki arkadaşlar destek oluyor. Hepimiz, buradaki tüm kadın arkadaşlar, büyük bir özveriyle elinden geleni yapıyor. Cezaevi koşullarının yarattığı zorlukları aşmaya çalışıyoruz. Ama Aysel’in daha fazla gecikmeden, özgürlük koşullarında ciddi bir tedavi ve bakım imkanına kavuşması gerekir.

 

Öne Çıkanlar