KESK: Memur Sen, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden duyduğu mutluluğu paylaşıyor!

KESK: Memur Sen, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden duyduğu mutluluğu paylaşıyor!
KESK, Memur Sen Kadın Komisyonu'nun İstanbul Sözleşmesi ile ilgili açıklamalarına tepki gösterdi.

ARTI GERÇEK- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Mersin Şubeler Platformu, Memur Sen Kadın Komisyonu’nun İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin teşekkür edilmesine ilişkin açıklama yaptı.

SES Şube Başkanı ve KESK dönem sözcüsü Özge Göncü tarafından yapılan açıklamada, "Memur Sen’in açıklamasında sözleşmenin feshi için çağrı yapmakla ve bunun karşılık bulması ile övünmek, bu katliamların sorumluluğuna ortak olmaktır" ifadelerine yer verildi.

‘MEMUR SEN YÖNETİMİ KADINLARI MİLLETTEN SAYMIYORSA NE OLARAK GÖRÜYOR?’

Memur sen yöneticilerine sorular yönelten Göncü, "‘Milletin’ sesine kulak verip ‘vahim bir hatayı’ düzelten cumhurbaşkanına teşekkür edilen açıklamadan anlıyoruz ki, Memur Sen yönetimi milleti çok açık bir biçimde sadece kendi görüşünden olanlarla, iktidara biat edenlerle, toplumsal cinsiyet eşitliğinden, cinsel yönelimi heteronormatif normlara uymayanlardan rahatsızlık duyanlarla, onları insan görmeyenlerden müteşekkil. Çünkü bu toplumun en az yarısını oluşturan kadınlar her platformda sözleşmenin etkin uygulanması için seslerini yükselttiler. Buradan soruyoruz; Memur Sen yönetimi kadınları milletten saymıyorsa ne olarak görüyor? Nedir vahim olan hata? Erkeklerin kadınları "dövme", "taciz, tecavüz" etme ayrıcalığını korudukları için attığı sevinç çığlıkları için bu kadar beklenmesi mi" dedi.
    
Memur Sen’in, 6284 sayılı yasanın değiştirilmesine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Göncü; "Demişler ki "Sözleşme’nin ulusal mevzuattaki uzanımı olan ve onun ruhuyla hazırlanan 6284 sayılı Kanun, ideolojik bakışın eseri olduğu için toplumsal dokumuzla uyumsuz ve kadını korumada etkisizdir." Onlara göre erkeği kriminalleştirmeyecek, erkek ile ve kadını aynı anda koruyacak yeni bir yasa olabilirmiş" şeklinde konuştu.

‘KADINLARIN YAŞAMA HAKKI YOK MU MEMUR SEN KADIN KOMİSYONUNA GÖRE?’

"Sözleşmenin feshiyle övünmek, hele ki bir sendika için akıl almaz bir durumdur" diyen Göncü şunları ifadelere yer verdi:

Soruyoruz; birini sevmenin, onunla hayatı paylaşmanın evlilik dışında da birçok biçimi varken, sırf evlenmedi ya da boşanmak istedi, boşandı diye kadınların uğradığı şiddeti haklı mı görüyor Memur Sen Kadın Komisyonu?

Gece evine giderken hiç tanımadığı bir erkeğin tecavüzüne uğrayanların maruz kaldığı şiddeti sırf ona tecavüz edenle evli değil diye görmezden mi gelecek Memur Sen Kadın Komisyonu?

"Gece orada ne işi vardı", "o kıyafeti giymeseydi", "o eve gitmeseydi", "o adamla buluşmasaydı" gibi bahanelerle kadınların katillerini aklamaya çalışanlar halen belleğimizde iken, mesela Şule ÇET’in, Pınar GÜLTEKİN’in öldürülmesine karşı tutum almayacak ve bu koroya mı katılacak Memur Sen Kadın Komisyonu?

Peki ya Hande Kader trans bir kadın diye öldürülmeyi hak mı etmiş olacak, ya da iktidarda en üst düzeydekilerin hedef göstermelerinden hemen sonra yüzüne kezzap atılan, öldürülen trans kadınların yaşama hakkı yok mu Memur Sen Kadın Komisyonuna göre?  

Dine, gelenek, göreneğe aykırı buldukları yaşam tarzına sahip kadınların öldürülmesiyle, şiddete, tacize, tecavüze uğramasını haklı mı buluyor Memur Sen Kadın Komisyonu?

Sırf heteronormatif normlara uymadığı, cinsel yönelimi farklı olduğu için haklara sahip özne olarak görmedikleri, insan dışlaştırıp hukuk dışına attıkları, yok edilmesi gereken sapkınlık, hastalık olarak baktıkları LBGTİ+lara yönelik şiddeti haklı mı görecek, destekleyecek mi Memur Sen kadın komisyonu?"

Göncü, şiddete maruz kalan kadınların yüzde 80’nin en yakınları tarafından şiddet gördüğünü hatırlatarak sorunun çözümünün aile yapısını korumaktan geçmediğini belirtti. Göncü, "İstanbul Sözleşmesi Memur Sen Kadın Komisyonu’nun sahip olduklarını söyledikleri din-gelenek-kültürü kriminalleştirmek şöyle dursun, bunlara dair en ufak bir değinisi dahi yoktur. Cinsiyeti, cinsel yönelimi nedeniyle hiç kimsenin şiddete, ayrımcılığa uğrayamayacağını düzenler; devletlere bu konuda yükümlülükler yükler. Bu yükümlüklerden kaçınmanın, erkeklerin ayrıcalığının korunmasıyla, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve şiddeti de daha da derinleştirecek bu karara etki etmekle övünmenin akılla izah edilebilmesi mümkün değildir" dedi.

‘SENDİKA VASFI DA TARTIŞMALIDIR’

İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini kaydeden Göncü, "Sendikalar, varlıkları gereği üyelerinin ve tüm çalışanların kazanılmış haklarını korumak ve haklarını geliştirmek için mücadele etmekle yükümlüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların eşit haklara sahip olması, bedeni, emeği, kimliği üzerindeki tahakkümün yok edilmesi de bu mücadelenin çok önemli bir parçasıdır.

Kadınların hiç kimseye bağımlı/bağlı kılınmadan bağımsız, özgür ve eşit bireyler olarak varoluşu, şiddetsiz, korkusuz bir yaşam için mücadele etmek sendikaların varlık sebeplerinden biridir. 

Bu varlık sebebini değil, iktidara biatı ve onun yapıp ettiklerine uygun açıklamaları üretmeyi çalışmasının odağına koyan bir yapının sendika vasfı da tartışmalıdır" ifadelerini kullandı.

Öne Çıkanlar