Kerim Rota'dan ilginç benzetme: Fare deliğe sığmamış bir de kuyruğuna kabak bağlamış

Kerim Rota'dan ilginç benzetme: Fare deliğe sığmamış bir de kuyruğuna kabak bağlamış
Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Rota, 'Enflasyon yükseldikçe borç stoku artmadan aslında gelecek yıllara ve nesillere aktarılan faiz yükü artıyor' uyarısında bulundu.

+GERÇEK - Eski bankacı ve Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, Karar gazetesinde kaleme aldığı bugünkü yazısında, "Enflasyon yükseldikçe borç stoku artmadan aslında gelecek yıllara ve nesillere aktarılan faiz yükü artıyor" uyarısında bulundu.

Rota, "Geçen eylül ayında faiz ve faizcilerle mücadele diye başlayan sürecin kazananları enflasyon yatırımcıları oldu. "Enflasyon yatırımcısı diye bir şey var mı?" diye merak edenler yazının içinde detayları bulacaklar. Yazının içinde bulacağınız sadece bu olmayacak. Aynı zamanda enflasyonu yoldan çıkaranların bundan faydalanarak gelecek nesillere nasıl bir faiz yükü bıraktıklarını da bulacaksınız" dedi.

BANKA KARLARI NASIL PATLADI?

Rota, yazısında şu değerlendirmelerde bulundu:

"Geçtiğimiz hafta ekonomi gündeminde en çok konuşulan konulardan biri, bankaların kârlarındaki olağanüstü artıştı. Prof. Dr. Şenol Babuşçu hazırladığı tablo ile banka grupları bazında artış oranını ortaya koydu.

Sektörün kârının bir yılda üç katına çıkmasının en büyük nedeni, bankaların faiz gelirlerindeki artış oldu. Aşağıdaki tabloda faiz gelirlerindeki bu artışın hangi kalemlerden geldiğini görebilirsiniz.

Tabloda görüleceği gibi bankaların gelirlerinde oransal olarak en çok artan kalem menkul kıymetlerden alınan faizler.

Bu menkul kıymet faiz gelirlerinin önemli kısmı ise (yüzde 85’i) Türk Lirası cinsi menkul kıymetlerden kaynaklanmakta. Aşağıdaki grafikte bankaların 2021 başından bu yana aylar itibarıyla TL cinsi tahvil ve bonolardan aldıkları faizin gelişimini görebilirsiniz.

Bankaların ekim ayından sonra artan menkul kıymet faiz gelirleri aralık ayında rekor kırmış. Yılın son ayında 24 milyar TL’ye ulaşmış. Sektörün 2021 yılı toplam kârının 93 milyar TL olduğunu düşünürsek, sadece bir ayda tek kalemden gelen bu yüklü faiz gelirinin kaynağı nedir?

İlk bakışta bu gelirlerin, yılın son çeyreğinde hızla düşürülen Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) faizine rağmen aynı hızla yükselen tahvil faizlerinden geldiği düşünülebilir. Oysa sanılanın aksine bankaların mülkiyetinde bulunan nispeten düşük faizle alınmış ortalama 2-3 yıl vadeli sabit faizli tahviller, yükselen faizlerden faydalanamazlar. Yükselen faiz ortamı önce bankaların tahvil faiz marjlarına daraltıcı etki yapar. Daha sonra yüksek faizli tahvillerin portföye alınması ile faiz marjları zamanla toparlanır. O halde tahvil faizleri yükselişinin hemen sonrasında bu gelir patlamasını ne yaratmış olabilir?

YAŞASIN ENFLASYON

Hatırlanacağı gibi Hazine, yurtiçi yatırımcılardan döviz ve altınla borçlanmaya 2017 yılında geri dönmüştü. Türk Lirası borçlanmalarını ise üç enstrüman ile yapmakta. Bunlar sabit faizli, değişken faizli ve enflasyona endeksli tahviller. Banka kârlarının rekorlar kırmasının nedeni ise işte bu enflasyona endeksli tahviller. 

İç borç içinde sadece yüzde 17 paya sahip olan enflasyona endeksli tahvillerin bankalarda böylesine kâr patlaması yaratmasının nedeni tabii ki zincirlerinden boşalan enflasyon oranı.

Eylül ayındaki faiz indirimi ile rayından çıkan kurlar ve enflasyonla bankaların elindeki bu tahvillerin değerleri de hızla arttı. Aşağıda 2031 vadeli enflasyona endeksli tahvilin son 6 ay içindeki fiyat grafiğini görebilirsiniz.

Bankalar 2021 başında enflasyona endeksli tahvillerden yüzde 15 civarında bir faiz geliri elde edeceklerini varsayıyorlardı. Oysa enflasyon 2021 yılını yüzde 36 ile kapattı. Yüzde 15 ile yola çıkıp gerçekte yüzde 36 enflasyon oluşunca aradaki yüzde 20’ye yakın oluşan kârın hepsini Aralık ayından başlayarak Şubat’a kadar yazdılar (Enflasyona endeksli tahviller, yapıları gereği iki ay önceki enflasyon oranıyla değerlenirler).

Ancak turpun büyüğü hâlâ heybede. Bu ay yüzde 61’e ulaşmış olan enflasyon, yılı yüzde 45-yüzde 50 civarında kapatsa bile bankalar bu tahvillerden 2022 yılında da önemli bir kazanç sağlayacaklar.

VER TAHVİLİ AL UCUZ PARAYI

Yatırımcılar için enflasyona endeksli tahviller enflasyondan korunmak için faydalı bir enstrüman. Bankalar ise diğer yatırımcılarda olmayan eşsiz bir ayrıcalığa; yıllık yüzde 50-60 getirisi olan bu tahvilleri TCMB’ye teminat olarak verip yüzde 14 ile borçlanma imkânına sahipler. Vade riskini aldıkları sürece bu enstrümanla kârlarını sürekli artırma imkânları var. Bakan Nebati boşuna "Enflasyonun altında faizle kredi kullanıyorsunuz, kendimizi muhteşem başarılı buluyoruz" demedi.

Bankalarda bu kâr patlamasını yaratan enflasyona endeksli tahvillerin faizini ödeyecek olan ise tabii ki vatandaşlar. Kurların ve enflasyonun artmasıyla iç borç stokunun yüzde 40’ını oluşturan dövize ve enflasyona endeksli tahvillerin vatandaşlara yükü hemen arttı. Bu da ileride daha çok vergi ödeyeceğimiz veya daha çok borçlanacağımız anlamına geliyor.

KÂR HERKESİNDİR ZARAR YETİMDİR

Ancak bankaların bu olağanüstü kazançlarının bir de karşı tarafı var. O da Hazinemiz. Oralarda görünüm nasıl, şimdi gelin ona bakalım.

Aralık ayında 24 milyar TL, sonraki aylarda aylık 15 milyara ulaşan menkul kıymet faiz gelirlerinin ana kaynağının enflasyona endeksli tahviller olduğunu gördük. 

Enflasyonda bunca yükselişe karşı enflasyona endeksli tahvillerin borç stokundaki miktarında dişe dokunur bir değişiklik olmamış. Payı da yüzde 19’dan yüzde 17’ye düşmüş. Bankalar hazineden aldıkları faizlerle kâr rekorları kırarken, faizi ödeyecek olan Hazinemizde gözle görünür bir borç oluşmamış. Bankalar kazanmış, Hazine kaybetmemiş. Çok güzel değil mi?

Sanki bir mucize olmuş bankaların yazdığı onca faiz gelirine karşın devletin borç stokunda bir yükseliş olmamış. Faizin hepsi arada ödenmiştir diye düşünebilirsiniz, öyle bir şey de yok. Bankaların yazdıkları faiz gelirinin neredeyse hepsi henüz tahsil edilmemiş faizlerden oluşuyor.

MUHASEBE MUCİZESİ

İşte bu noktada karşımıza bir muhasebe mucizesi çıkıyor. Devletin borç stoku özel şirket veya bankalardan farklı bir şekilde muhasebeleşiyor. Devletin ilk borçlandığı tutar borç stokuna ekleniyor; faizleri ise ödendiği zaman faiz gideri olarak yazılıyor. Dolayısıyla borcun ödenmemiş faizi borç stokunu yükseltmiyor.

Bu muhasebe tekniği kuponlu tahviller ve döviz cinsi borçlanmada önemli bir sorun yaratmıyor. Döviz veya dövize endeksli tahvillerde dövizin fiyatı arttıkça alınan ilk borç miktarına etki ettiği için borç stoku otomatik artıyor.

Kuponlu tahvillerde ise genelde 3 veya 6 aylık sıklıklarla faiz ödendiği için borç stokundaki tutar ile gerçek borç arasında önemli bir fark oluşmuyor.

Ancak enflasyona endeksli tahvillerde ödenecek enflasyon farkının hepsi, tahvilin vadede ödenecek anapara tutarına ilave ediliyor. Böylece aslında borç stoku artmadan ileride ödenecek faiz yükü kartopu gibi birikiyor."

Öne Çıkanlar