İrfan Aktan: Gazetecilerin zihinlerine de kayyım atandı

İrfan Aktan: Gazetecilerin zihinlerine de kayyım atandı
Gazeteci İrfan Aktan, 2015 yılından sonra gerçeklerin tam olarak yazılıp çizilmediğine işaret ederek, 'Kurumların yanında gazetecilerin zihinlerine de kayyım atandı' dedi.

Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK) İstanbul Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlediği  "Türkiye'de Kayyum Rejimi ve Kendini Yönetme Hakkı" konulu paneli öğlen arasının ardından farklı konukların konuşmasıyla devam etti. "STK, medya ve üniversitelerde kayyum rejimi" başlığıyla devam eden panelin ikinci oturumunun moderatörlüğünü Müge Yamanyılmaz yaptı. Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Erol Köroğlu ve üniversitenin öğrencisi Ecem Güler ile avukat Sezin Uçar ve gazeteci İrfan Aktan konuşmacı olarak panele katıldı.  

GENÇLİK MÜCADELESİ 

Panelistlerden Boğaziçi öğrencisi Ecem Güler, üniversitelerine kayyım rektör atama sürecine değindi. Üniversitenin 9 aydır abluka altında olduğunu ifade eden Güler, üniversite yönetiminin de Boğaziçi direnişine destek veren öğrenciler hakkında soruşturma başlattığı ve yurtlardan attığını aktardı. Güler, gençliğin hem Kürt kentlerindeki belediyeler hem de üniversitelere atanan kayyımlara karşı durduğunu ve buna karşı mücadele verdiğini vurguladı. Güler, gençliğin bulunduğu her alanda mücadeleyi büyütmesinin hayati olduğunu ve bunun koşullarının aranmasını istedi. 

KAYYIMLARLA MÜCADELE

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Erol Köroğlu, 3 Ocak’tan bu yana üniversitede verilen mücadelenin içerisinde yer aldıklarını söyledi. Kayyım konusunun yeterince anlatılamadığını söyleyen Köroğlu, "Bunları anlatabilmemiz için öncelikle çerçeveyi iyi kurmamız gerekiyor. Şuan bütün üniversitelerde kayyumlar var. Evet, kayyum alarak atanan kişiler arasında vasıflı kişiler var. Ama mesele bunların oraya geliş süreçleridir. Faucault’un dediği gibi: 'İktidarın olduğu her yerde direniş de vardır.' Boğaziçi Üniversitesi’nde de bu direniş çeşitli şekillerde sürdü. Bizler uzun vadeli direnişin başındayız. Kayyumluk AKP’nin ürettiği bir şey değil. Bunun kökenini iyi okumak gerekiyor. Bu bağları görmeden ve birbirinden güç alan bir muhalefeti oluşturmadan kayyumları ortadan kaldıramayız" diye konuştu. 

TBB'NİN KAYYIMI 

Ardından söz alan avukat Sezin Uçar, verilen mücadelelerin parçalı olduğunu ve birleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Uçar, Avukatlık Kanunu'nda yapılan değişikliğe işaret ederek, "Avukatlık makamı halkları temsil eden bir yapı. Dolayısıyla AKP toplumda nasıl bir kültürel hegemonya kuramadıysa barolarda da hegemonya kuramadı. AKP’nin Ergenekon ile yaptığı ittifakı göz önüne alırsak kurumlarda hakimiyeti ele geçirmek için çabaladı. Bugünkü faşist sistem baroları ele geçirmemesinden büyük rahatsızlık duyuyor. Bu nedenle ikinci baro sistemini oluşturdu. Kayyum rejiminden önce AKP avukatları devşirmeye çalıştı. AKP başından beri hegemonya kuramadığı her alanda devşirmeler yaratmaya çalıştı. Bunun bir örneği de Metin Feyzioğlu. Feyzioğlu şuan bir kayyum olarak Türkiye Barolar Birliği başkanlığı yapıyor. Bugün baro seçimleri yapılamıyor. İçişleri Bakanı seçimlerin yapılmasına izin vermiyor. Yani Metin Feyzioğlu’nun görev süresi bitmiş ve bir kayyum olarak orada duruyor" diye konuştu. 

GAZETECİLERİN ZİHİNLERİNE KAYYIM

Gazeteci İrfan Aktan ise, AKP iktidarı döneminde basının geldiği noktayı anlattı. Devletin farklı yollarla sürekli gazetecilere "sizi izliyorum" mesajı verdiğini belirten Aktan, "Bu izlenme hali haber yapma pratiğimizi doğrudan etkiliyor. Türkiye 24 Temmuz 2015 tarihinde Kandil’e büyük bir hava hareketi düzenledi. Aynı tarihte 30 medya kuruluşunun web sitesine erişim engeli getirdi. Bununla ‘yeni bir sürece girildi ve ne yazılacağını biz belirleriz demeye’ başlandı. Devletin yapmaya çalıştığı şey bir fiil işlerken bunu nasıl yazılacağını belirlemekti. Ama pek öyle olmuyor. Hakikat her şekilde ortaya çıkıyor" dedi. 

2015 yılından sonra çok sayıda gazeteci dernek ve örgütüne kayyım atandığını anımsatan Aktan, "Ama bunun yanında gazetecilerin zihinlerine de kayyum atandı. Gazetecilerin hangi kavramı nasıl kullanılacağı hafızalara kazınmaya çalışıldı. Biz gazeteciler tanık olduklarımızı yazdık desek yanılırız. Hakikatler yeterince yazılmadı. Biz gazeteciler birkaç seçenekle karşı karşıya kaldık. Birincisi cezaevi, ikincisi devşirme, üçüncüsü otosansür. Bunlar olduğu sürece gerçeği yazmak mümkün değil. Bu nedenle medyaya yansıdığı haliyle bir hakikat okuması yapmak mümkün değil" diye konuştu. 

Konuşmaların ardında panele 15 dakikalık ara verildi. Aranın ardından "Kayyum rejimine karşı mücadele yöntemleri" başlıklı bir forum gerçekleştirildi. Forum etkinliğinin ardından panel basına kapalı bir şekilde devam ediyor. (MA)

Öne Çıkanlar