Hukukçulardan, 'Artık AİHM'lik iş kalmadı' diyen Erdoğan'a yanıt

Hukukçulardan, 'Artık AİHM'lik iş kalmadı' diyen Erdoğan'a yanıt
Kavala'nın ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldığı Gezi davası kararıyla ilgili 'Artık AİHM'lik iş kalmadı, bitti o iş' ifadelerini kullanan Erdoğan'a hukukçulardan itiraz geldi.

Çağlayan Adliyesi'nde 25 Nisan Pazartesi günü görülen Gezi Davası’nın karar duruşması sonucunda, Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet cezası, 16 kişiye ise 18’er yıl hapis cezası verildi. Mücella Yapıcı, Can Atalay, Çiğdem Mater, Yiğit Ekmekçi, Hakan Altınay ve Mine Özerden’in tutuklanmasına karar verildil.

Kavala'nın ağırlaştırılmış müebbete kararına herkesimden tepkiler devam ederken, Karara ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Artık AİHM'lik iş kalmadı, bitti o iş' ifadelerini kullandı. Erdoğan'ın ifadeleri üzerine bir tepki de hukukçulardan geldi. Hukukçular mahkûmiyet kararının ihlal sürecini etkilemeyeceği görüşünde.

AİHM’in 10 Aralık 2019’daki ihlal kararında Türkiye’den Kavala’yı serbest bırakmasını istediğini anımsatan Altıparmak, "Türkiye, Kavala’yı serbest bıraktı mı? Hayır. O dosyaya Kavala’nın suçlu olduğunu gösteren ve dosyada olmayan yeni bir delil girdi mi? Hayır. Peki, AİHS’nin 18. madde ihlali, yani yargı sürecine siyasi müdahale yapıldığına dair iddiaları ortadan kaldıracak herhangi bir şey yapıldı mı? Yapılmadığı gibi daha fazlası oldu. Onun için bırakınız, AİHM’in ‘bu kararı artık ben bakamam’ demesini, bu ihlal prosedüründe çok ağır bir karar verecek" ifadelerini kullandı.

Mahkumiyet kararının AİHM’deki tutuklulukla ilgili ihlal sürecini etkilemeyeceğini, iki olayı birbirine karıştırmamak gerektiğini söyleyen İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı, avukat Tuğçe Duygu Köksal ise, "Yani ihlal prosedürü ile ilgili Büyük Daire karar verirken, sadece Osman Kavala’nın 10 Aralık 2019 tarihinde verilen ihlal kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, Türkiye’nin 46. maddenin birinci fıkrası gereğince bağlayıcı bir AİHM kararına uyup uymadığı ve bu çerçevede yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ile alakalı bir karar verecek. Dolayısıyla da bu süreç içerisinde bu yükümlülükler yerine getirilmediği için zaten Büyük Daire’nin vereceği karar aslında önceden tahmin edilebilir bir karar" dedi.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre; İnsan hakları hukukçuları, AİHM’in verdiği ihlal kararının Osman Kavala’nın ilk tutuklama kararıyla ilgili olduğunu belirterek, mahkûmiyet kararının AİHM Büyük Daire’deki ihlal sürecini etkilemeyeceğini, buradan ağır bir ihlal kararı çıkacağını öngörüyor. Hukukçular, Erdoğan’ın sözlerinin de ileride AİHM’de adil yargılanma hakkı ihlali ile ilgili açılacak yeni davanın delili olacağına işaret ediyor.

AİHM, Osman Kavala’nın tutuklanmasının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğuna 10 Aralık 2019’da karar vermiş, Kavala’nın tutuklanmasının siyasi saiklerle gerçekleştirildiğini belirterek serbest bırakılmasını istemişti. Ancak yerel mahkeme kararı uygulamamıştı. Bunun üzerine Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi, Türkiye aleyhinde 2 Aralık 2021’de ihlal prosedürü başlatmış ve dosyayı 2 Şubat 2022’de AİHM Büyük Daire’ye havale etmişti. AİHM de taraflara görüşlerini göndermeleri için 11 Mayıs’a kadar süre verdi.

ALTIPARMAK: ÇOK AĞIR BİR KARAR ÇIKACAK

Peki, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi mahkûmiyet kararı, Kavala’nın bu dosyasını ortadan kaldırır mı? Sorunun yanıtını konunun uzmanı insan hakları hukukçularına soruldu.

İnsan hakları hukukçusu, avukat Kerem Altıparmak, Erdoğan’ın ya beraber çalıştığı uzmanlarının konudan habersiz olduğu ya da yanlış bilgilendirildiği görüşünde. AİHM’in 10 Aralık 2019’daki ihlal kararında Türkiye’den Kavala’yı serbest bırakmasını istediğini anımsatan Altıparmak, şunları kaydetti:

"Türkiye, Kavala’yı serbest bıraktı mı? Hayır. O dosyaya Kavala’nın suçlu olduğunu gösteren ve dosyada olmayan yeni bir delil girdi mi? Hayır. Peki, AİHS’nin 18. madde ihlali, yani yargı sürecine siyasi müdahale yapıldığına dair iddiaları ortadan kaldıracak herhangi bir şey yapıldı mı? Yapılmadığı gibi daha fazlası oldu. Onun için bırakınız, AİHM’in ‘bu kararı artık ben bakamam’ demesini, bu ihlal prosedüründe çok ağır bir karar verecek."

‘TÜRKİYE YENİ DELİL OLDUĞUNA İNANDIRAMAYACAK’

AİHM’in Kavala dosyasına ilişkin ihlal prosedüründe vereceği karar sonrasında Türkiye’nin inadının devam etmesi ve karara uymaması halinde, ihraca giden başka hukuki süreçlerin açılıp açılmayacağına bakacağını ifade eden Altıparmak, "O nedenle hüküm giydi, artık bu defteri kapattık, geçmişte kaldı demek doğru değil. Tutuklama kararı verilen kararla hüküm verilen karar aynı. Aynı ölçüde siyasi etki olmuş bir cezai süreç ve Türkiye Bakanlar Komitesini yeni bir delil olduğuna inandıramayacak. Çünkü yok, olsaydı biz görürdük" dedi.

Altıparmak, benzer bir davaya işaret ederek AİHM'in Azerbaycan'da tutuklanan Ilgar Mammadov'un mahkûmiyetinin bitmesiyle serbest bırakılmasından sonra ihlal kararı verdiğine dikkat çekti. AİHM’in bu serbest kalmayı bile yeterli görmediğinin altını çizen Altıparmak, AİHM’in bu davada "benim bu davadaki saptamam, bu kişinin keyfi olarak tutuklandığı ve sizin bunu siyasi amaçla yaptığınıza dairdir. Burada yapmanız gereken bu kişi hakkında cezai süreci bitirmek ve koşulsuz ve şartsız bir şekilde serbest bırakmaktır. Bunu yapmadığınız takdirde sözleşmeyi ihlal etmeye devam olursunuz ve bu nedenle kararı tatbik etmelisiniz" dediğini aktardı.

‘TÜRKİYE KUMAR OYNUYOR’

"Ben Türkiye’nin bunun sonuçlarını öngördüğünü ama bir kumar oynadığını düşünüyorum" diyen Kerem Altıparmak, Türkiye’nin Ukrayna savaşı nedeniyle "Stratejik önemim arttı, artık daha ileri adım atılmaz" diye düşündüğünü, bu konunun Türkiye’den çok Avrupa’nın ortak meselesi haline geldiğini kaydetti.

HUKUKÇU KÖKSAL: İKİ OLAY BİRBİRİYLE KARIŞTIRILMAMALI

AİHM'de 4 yıl raportör hukukçu olarak görev yapan İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı, avukat Tuğçe Duygu Köksal da mahkumiyet kararının AİHM’deki tutuklulukla ilgili ihlal sürecini etkilemeyeceğini, iki olayı birbirine karıştırmamak gerektiğini söyledi.

Köksal, "Yani ihlal prosedürü ile ilgili Büyük Daire karar verirken, sadece Osman Kavala’nın 10 Aralık 2019 tarihinde verilen ihlal kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, Türkiye’nin 46. maddenin birinci fıkrası gereğince bağlayıcı bir AİHM kararına uyup uymadığı ve bu çerçevede yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ile alakalı bir karar verecek. Dolayısıyla da bu süreç içerisinde bu yükümlülükler yerine getirilmediği için zaten Büyük Daire’nin vereceği karar aslında önceden tahmin edilebilir bir karar" dedi.

Osman Kavala hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmesinin, 2019 tarihli ihlal kararıyla ilgili Büyük Daire’de yapılacak değerlendirmeyi değiştirmeyeceğini vurgulayan Köksal, "O davadaki değerlendirmelere mahkûmiyet kararının bir katkısı olmayacak. Çünkü mahkûmiyet kararı verilmiş olması, sadece ve sadece Kavala’nın tutukluluğunun hukuka aykırı olması ve tutukluluğunun kanunda öngörülen amaç dışında gerçekleştirildiği noktasındaki AİHM tespitini ortadan kaldırmıyor" değerlendirmesini yaptı. Köksal, bunu öngörebilmesinin nedeninin Azerbaycan aleyhinde verilen Ilgar Mammadov kararı olduğunu söyledi.

‘ERDOĞAN’IN SÖZLERİ DE HAK İHLALİ’

Avukat Köksal, Erdoğan’ın davaya ilişkin sözlerini de şöyle eleştirdi:

"Bir mahkûmiyet kararı sonrasında üst düzey devlet yetkilileri tarafından da bir değerlendirme yapılmaması gerekir. Çünkü biliyoruz ki tutuklama ile alakalı verilmiş olan ihlal kararında bu tip söylemler nedeniyle de bir ihlal kararı vardı. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte üst düzey görevlilerin bu tip söylemlerden kaçınması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü adil yargılanma hakkıyla alakalı da bir bireysel başvuru yapıldığında yine bu tip söylemler muhakkaktır ki değerlendirmeye alınacaktır."

Öte yandan mahkemenin Gezi davasında verdiği mahkûmiyet kararlarıyla ilgili sanıkların ayrıca AİHM’e başvurma hakları bulunuyor. Bunun için de davanın istinaf, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi süreçlerinin tamamlanması, yani iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor.

Öne Çıkanlar