HDP Sözcüsü Günay: Kayyımlar eliyle kültür kıyımı yapılıyor

HDP Sözcüsü Günay: Kayyımlar eliyle kültür kıyımı yapılıyor
HDP Sözcüsü Ebru Günay, Meclis konuşmasında, 'Kürt dil ve kültür kurumlarının neredeyse tümünü kapatmış ve Kürt dilini kamusal alandan tamamıyla dışlamaya çalışmıştır' dedi.

Meclis Genel Kurulu’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı 2022 bütçeleri ve 2020 Kesin Hesapları’nın görüşmeleri devam ediyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesine dair HDP Sözcüsü Ebru Günay, idam edilen Erdal Eren’in anarak, söze başladı. Günay, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu üzerine konuşacağını belirtti. Günay, milliyetçi, tekçi ve cinsiyetçi bir anlayışla çalışmalar yürüten ve sadece Türklüğü merkeze alan bu iki kurumun, Türkiye’deki diğer halkları yok sayan, onlara dair hiçbir çalışma yapmayan ve onlara hizmet vermeyen kurumlar olduğunu söyledi.

Siyasetin etkisi altında kalan, tamamen milliyetçi düşüncelerle hareket eden bu kurumların Kürtler başta olmak üzere Türkiye’de yaşayan tüm halkları yok sayan bir pratiğe sahip olduğunu vurgulayan Günay, "Kuruluşundan bugüne Türk Dil Kurumu’nun Kürtçe’ye yönelik yaptığı tek çalışma, Mardin Artuklu Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı yüksek lisans öğrencilerinin hazırladığı ve 2014 yılında basılan bir sözlük çıkarmak olmuştur. İktidara geldiği günden bu yana Kürtçeye ve Kürt kültürüne karşı baskıcı, yasaklayıcı, engelleyici, ayırımcı, ötekileştirici yaklaşımını sürdüren ve döneme göre işine geldiğinde esnek yaklaşımlar gösteren mevcut iktidar, son yıllarda Kürtçeye karşı düşmanca tutumunu derinleştirmiştir" diye belirtti.

KAYYIMIN KÜLTÜR KIRIMI

Kayyımlar eliyle kültür kırımı yapıldığını söyleyen Günay, "Kürt dil ve kültür kurumlarının neredeyse tümünü kapatmış ve Kürt dilini kamusal alandan tamamıyla dışlamaya çalışmıştır. Türkiye’nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocukların eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi anadilini kullanma haklarını kapsayan 17., 29. ve 30. Maddelerine koyduğu çekince Türkiye’nin dil-kırım politikasının kanıtıdır. Evet Üniversitelerde bölüm açtınız ama mezun olan öğretmenlerden sadece 2-3 kişinin ataması yapılıyor. Onlar da okullarda başka derslere girmek zorunda bırakılıyor.Bakın daha birkaç gün önce bu kürsüde Kürtçe iki kelam etmeye çalışan vekillerimizin sesi kesildi. Meclis Başkan Vekili, ‘zaten dinleyen milletvekilleri ve vatandaşlar anlamıyor’ dedi. Bu kadar mı toplumdan uzaksınız.

BİZ KÜRTLER KÜRTÇE KONUŞUYORUZ

Size bişi söyleyeyim mi? Valla biz Kürtler, Kürtçe konuşuyoruz. Kürtçe düşünüyoruz. Kürtçe konuşmaları anlamayan, yüzyıllardır Kürtlerle bir arada yaşayıp tek kelime Kürtçe öğrenmeyen sizlersiniz. Anlamayan, Meclis tutanaklarına ‘bilinmeyen dil’ ve (x) diye yazan sizlersiniz. Ama, Genel Başkanınız ne zaman Diyarbakır’a gitse nedense Kürtçe’yi anlayıp konuşmaya bile çalışıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana derler de tabi anlayana. Anadillere özellikle de Kürtçeye yönelik baskı ve yasaklamaları anlat anlat bitmez. Ancak devletin yasakçı, baskıcı politikasına rağmen Kürtler, kendi dillerini ve kültürlerini korumak amacıyla örneği olmayan bir azim göstermiş ve bizler size rağmen dilimizi koruyup geliştirmek için mücadele etmeye de devam edeceğiz.

KÜRTÇE KAMUSAL ALANDA KULLANILMALI

Türkiye’nin çok dilli çok kültürlü yapısının korunması için; Türk dil ve Türk tarih kurumları, yapısal bir değişime tabi tutularak yeniden radikal bir biçimde organize edilmesi ve tüm halkları kapsayan gerçek anlamda bir kültür, dil ve tarih kurumu hâline gelmesi sağlanmalıdır. Anadili Türkçe olmayan çocukların kendi anadillerinde eğitim görmelerinin sağlanması için bütüncül politikalar geliştirilmelidir. Bu politikaların hayata geçirilmesi için bütçe etkin bir biçimde kullanılmalıdır. Kürtçenin kamusal alanda kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması için anayasal zeminde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

TEKÇİ POLİTİKALARDAN DERHAL VAZGEÇİLMELİ

Türkiye’de çocukların anadil hakkının güvence altına alınması ve çocuklara yönelik ihlallerin son bulması adına BM Çocuk Hakları Sözleşmesine konulan çekinceler bir an önce kaldırılması gerekmektedir. Türkiye’nin çok dilli ve çok kültürlü toplumsal yapısını göz önünde bulundurarak bütüncül politikalar geliştirilip tekçi, dayatmacı eğitim politikalarından derhal vazgeçmelidir. Tüm okullar anadili farklı olan çocuklar için yeni baştan donatılmalı, gerekli materyaller sağlanmalı, çok dilli programlar desteklenmelidir. Bütçe bu imkanların sağlanması için de seferber edilmelidir.

CİNSİYETÇİ DİLDEN AYRILMALI       

Devlet kültürel ve dilsel olarak farklılık gösteren çocukları öteki ve çözülmesi gereken bir problem olarak görmekten vazgeçmeli, tam tersine okul içindeki tüm süreçlerde geçerli bir dil politikası geliştirmeli, müfredatlar bu yönde hazırlanmalıdır. Kadınlara yönelik cinsiyetçi dil her alan söz konusu ve kabul edilemez. Türk Dil Kurumu’nun cinsiyetçi diline de özellikle değinmek gerek. Cinsiyetçi, Kadınları ötekileştiren, yok sayan dilde ayrımcılık yaratan ifadelerle dolu Türk Dil Kurumu sözlüğü acilen düzenlenmelidir. Evet sözlüklerde toplumun kullandığı tüm kelimeler yer almalı. Ancak cinsiyetçi kelimelerin işaretlenmesi, buna dair çalışmalar yapılması gerek. Başta Türk Dil Kurumu olmak üzere tüm kurumların cinsiyetçi dilden arındırılması için çalışmalar yapılmalıdır.

TARİHİ YAPILAR HARABE HALİNE GELMEKTE

Yapılarıyla, kaleleriyle, antik kentleriyle, kiliseleriyle bir tarih cenneti olan Türkiye’de bugün bütçesi üzerine konuştuğumuz Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gereken özen gösterilmediği için tarihi ve kültürel yapılar harabe haline gelmektedir. Bu yapıların korunması, restorasyonu ve turistik mekanlar haline getirilmesi için gereken bütçe maalesef yıllardır olduğu gibi bu bütçede de göz ardı ediliyor.

DARA ANTİK KENTİ

Gereken bütçe ayrılmadığı için âtıl bir hal alan bir kültür mirasından örnek vermek istiyorum sizlere. 500’lü yıllarda Romalılar tarafından Sasanilere karşı yapılan ve daha sonra antik mezar olarak kullanılan Dara Antik Kenti, yıllar önce bir arkeolog tarafından keşfedilen antik mezarlar dışında, köyün altında kalmış bir tarih barındırıyor. Tarihi güzelliği ve günümüz mimarisine taş çıkartan dokusu ile bellek kokan Dara Antik Kenti, hiçbir yenileme ve restorasyon olmadan tarihin derinliğine hapsediliyor adeta. Kazı çalışmalarına gerekli ödenek ayrılmadığı için çalışmaya açılmayan antik kentin 12 kilometrelik bir kısmı toprağa gömülü halde keşfedilmeyi bekliyor. Arkeologlar tarafından çok az bir kısmı kazılan ve hayata geçirilen tarihin çoğu halen toprak altında.

Gün yüzüne çıkarılan ve tellerle korumaya alınan küçük mağaralar, güneş tapınağı ve mezarlıklardan oluşan kent daha önce Mardin Büyükşehir Belediyesine kayyım olarak atanan Yaman Hırsız tarafından ödenek olmadığı için güvenlik görevlisinin işten çıkarılması gerekçesiyle ziyaretçilere kapanmış fakat sonradan tepkiler üzerine tekrar açılmıştı. İtibardan tasarruf olmaz diyerek lükse, şatafata, yolsuzluğa devasa bütçeler ayrılıyorken Dara Antik Kenti’nin ödenek olmadığı için ziyaretçilere kapatılmış olması da bu hükümetin aybı olarak geçti tarihe. Tarihe, doğaya, kültüre düşman AKP iktidarı için daha fazlasını yapmaz, yapamaz diye düşündükçe İktidar her gün yeniden bu düşmanlıkta kendi rekorunu kırıyor.

GÖBEKLİTEPE'YE BETON DÖKÜLDÜ

Biliyorsunuz UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan ve tüm dünyanın dikkatini çeken Urfa'daki Göbeklitepe, insanlık tarihinin bilinen ilk tapınakları arasında yer alıyor. M.Ö. 12.000'de inşa edildiği bilinen tapınaklarıyla dinler tarihini etkileyen Göbeklitepe, bilinen ilk ibadet merkezidir. Yeryüzündeki ilk inanç merkezi olmasından ve buğday kalıntılılarının yanında büyük kaya parçalarının şekilli bir biçimde buraya taşınmasından ötürü, yerleşik hayatın ilk dönemlerinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Göbeklitepe'de 'F yapısı' yani Kaya tapınağı denilen bölgenin hemen yanına ‘iyileştirme çalışmaları’ adı altında beton döküldü. Evet tarihin bilinen en eski yerleşim yerine beton döküldü."

Genel Kurul devam ediyor. (MA)

 

Öne Çıkanlar