HDP'den 16 Kürt gazetecinin tutuklanmasına tepki

HDP'den 16 Kürt gazetecinin tutuklanmasına tepki
16 Kürt gazetecinin tutuklanmasına tepki gösteren HDP Sözcüsü Ebru Günay, 'Kürt basını dün faili meçhullere karşı, cemaatin kumpaslarına karşı susmadı, bugün de susmayacak' dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği haftalık basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Günay, Kürt gazetecilerin tutuklanması, Gemlik Yürüyüşü ve kongre hazırlıklarına dair konuştu. 

Günay, 8 Haziran’da Diyarbakır’da gözaltına alınan 20’si gazeteci 22 kişi dün adliye sevk edildiğini ve gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandığını belirtti. Günay, "Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle suçlanan JİNNEWS Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı Aziz Oruç, Xwebûn Gazetesi Yazıişleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin dahil 16 özgür basın çalışanı tutuklandı. Gazetecilerin gözaltına alınması da tutuklanması da iktidarın hakikatlerden korkusunun göstergesidir" dedi. 

‘DÜN SUSMADI, BUGÜN DE SUSMAYACAK’

AKP’nin uygulamalarının Türkiye’yi 90’lı yıllardan daha beter bir karanlığa sürüklediğinin altını çizen Günay, "Kürt gazeteciler sadece bugün saldırıya uğramıyor, 90’lı yıllarda hedef alındılar, katledildiler, 2011 yılında cemaatin hedefinde yer aldılar. Bugün de AKP-MHP faşist iktidarının hedefinde yer alıyorlar. Kürt basını dün faili meçhullere karşı, cemaatin kumpaslarına karşı susmadı, bugün de susmayacak. Gazetecilerin tutuklanmasını şiddetle kınıyoruz, biz özgür basın çalışanlarının her zaman yanında olmaya devam edeceğiz" diye belirtti. 

‘HALKIN GÜNDEMİNDE ZAMLAR VAR’

Türkiye’deki gündemlerle konuşmasına devam eden Günay, ekonomik krize değindi. Günay, şöyle konuştu: "Hepinizin malumu Türkiye’de yine çok yoğun bir gündem var, derinleşen krizler, kördüğüm haline gelmiş sorunlar, saldırgan politikalar varlığını koruyor. Halkın gündeminde zamlar, işsizlik, geçinememe sorunu ve kiralardan ötürü barınamama sorunu var. Buna karşılık iktidar halka, halkın değerlerine, toplumsal gerçekliğe yönelik çok bilinçli bir saldırı politikası sürdürüyor. 

'GÖZLERİ DOYMUYOR'

O yüzden halka, biz zevk û sefa içinde yaşarken siz kuru ekmeğe muhtaç halinize şükredin, altı ay dayanın, fedakarlığı sadece siz yapın, ölümlere razı gelin, savaşa destek verin, iktidarın yaptıklarını şatafatını, lüks hayatlarını sorgulamayın diyorlar. Gözleri doymuyor, ruhları doymuyor; bütün ülkeyi talan ettiler, yandaşlarına peşkeş çektiler, yine de yaşamlarımızı, emeğimizi, geleceğimizi istiyorlar. 

'İKTİDARIN TEK GÜNDEMİ SAVAŞ'

‘Sistemimizden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyor, çarklar dönüyor’ diyerek yoksulluğu normalleştiriyorlar. AKP-MHP ittifakı, bütün bu sömürü çarkını elbette savaş siyaseti üzerine kuruyor. Bu çürümüş, yozlaşmış ve şiddet dilinden başka bir siyaseti olmayan iktidarın tek gündemi savaştır.

Bu iktidar uzun süredir halklar ve inançlarla savaş halindedir, doğa ile savaş halindedir, emek ve emekçi ile savaş halindedir, kadınlar ve gençlerle savaş halindedir, sağlıkçılarla savaş halindedir, işçi ile savaş halindedir, düşünen herkesle savaş halindedir. Kendi ülkesine her türlü kötülüğü yapıp, tüm diyalog kapılarını kapattıktan sonra başka yerlerde de savaşın son bulması, çözüm süreci için arabulucu ülke sıfatı ile yer alacak kadar iki yüzlüce bir politika da yürütüyorlar. 

'TECRİT BİR AN ÖNCE KALKMALI'

Kürt sorunu; Kürtlerin inkârı, siyasi iradelerinin yok sayılması, kimliklerinden vazgeçmelerini dayatıp şiddet ve asimilasyon politikalarıdır. Kürt halkının demokratik haklarının gasp edilmesidir, demokratik bir siyaset ve gelecek için ifade edilen ‘Demokratik uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk’ çözüm formülünün karşısına şiddet dilinin konmasıdır. Türkiye’de yaşanan hukuksuzluğun, ayrımcı tutumların ve tek adam rejiminin esas kaynağı tecrit politikalarıdır. Tecrit politikaları çözümsüzlükte ısrarın en somut halidir. Bu nedenle diyoruz ki, Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit bir an önce kalkmalıdır.

'TECRİT İLE ÇÖZÜM ENGELLENİYOR'

Tecrit politikalarının kalkması evrensel hukuk normlarının gereğidir. İktidar dünyada benzeri olmayan mutlak tecrit ve iletişimsizlik hali ile her gün suç işlemeye devam ediyor. Derinleşen tecrit politikaları ile savaş ve hamaset siyasetinin de körüklendiğini herkes tanıklık ediyor. Ama diğer tarafta da çözüm süreci deneyimi de gösterdi ki; İmralı’nın kapıları açıldığında Kürt sorunun da çözüm ve müzakere güçlenmektedir. İşte tecritle asıl engellenen çözümdür."

Öne Çıkanlar