Güldem Atabay: Türkiye Güney Kore olamaz, Erdoğan için artık çok geç

Güldem Atabay: Türkiye Güney Kore olamaz, Erdoğan için artık çok geç
‘Güney Kore’nin dev bir ekonomi olma süreci para birimine değer kaybettirerek 6 ayda elde edilmedi. Aksinde planlı ve köklü değişim sayesinde 60 yıla mal oldu.’

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye için önerdiği Güney Kore modelini mercek altına altına alan ekonomist Güldem Atabay, ‘Erdoğan için artık çok geç’ tespitinde bulundu. 

Türkiye’yi yönettiği son 19 yılda ne eğitimde ne inovasyonda ne de iş ortamını geliştirmekte bir arpa boyu yol alamayan Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından gerçeklerle yüzleşmenin bu saatten sonra çok zorlayıcı olabileceğini söyleyen Atabay, Politikyol için kaleme aldığı "Güney Kore ihracata dayalı dünya devi bir ekonomi nasıl oldu?" başlıklı yazısında Erdoğan’a 60 sene önceye giden Güney Kore örneğini incelemesi önerisinde bulunuyor.

"Güney Kore’nin rekabet gücünü artırarak dev bir ekonomi olma süreci tabii ki para birimine değer kaybettirerek 6 ayda elde edilmedi. Aksinde en az iki nesil boyunca devam eden planlı ve köklü değişim sayesinde 60 yıla mal oldu" diyen Atabay, Güney Kore ekonomisinde yaşanan değişimin köşe taşlarına bakmak faydalı olacak çünkü gerçekten ihracata dayalı büyümenin nasıl olduğu netleşiyor.  Tabii Erdoğan’ın modelinin neden başarısızlığa mahkûm olduğu da böylece ortaya çıkıyor" dedikten sonra Güney Kore’nin ekonomisinin köşe taşlarını üç maddede özetliyor:
1.İş ortamında sürekli gelişme: Güvenilir, kurallara bağlı ve kolay işleyen bir iş ortamı hem iç pazarda büyümeyi teşvik eder hem de yabancı yatırımcıları çeker. Dünya Bankası verilerine göre bugün Güney Kore 2019 genel "İş Yapma Kolaylığı" (Ease of Doing Business) endeksinde 4’üncü sırada. 6’ıncı sıradaki ABD’nin de üzerinde yer alırken 29’uncu sıradaki Japonya’nın ve 31’inci sıradaki Çin’in çok üzerinde.

2.İnovasyona yatırımı teşvik eden politikalar: Güney Kore’nin ihracat rekabet gücünün temelinde kendi para birimi olan wonun değerini düşük tutmak yer almıyor.  Aksine ülkenin son on yıllardaki dikkat çekici ekonomik yükselişini körükleyen temel faktör inovasyon ve teknoloji.  Güney Kore, büyümeyi sürdürülebilir kılmanın yolunu teknoloji geliştirme ve inovasyona yatırım yaparak bulmuş olmasıyla ön planda.

Bloomberg’in İnovasyon Endeksi’nde son 5 yıldır Almanya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Cornell Üniversitesi, INSEAD ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü tarafından yayınlanan başka bir Küresel İnovasyon Endeksi’nde, 129 ülke arasında Güney Kore 11′ inci, Almanya ise 9’uncu sırada yer alıyor.

-Bu işin sırrı ise kaynaklarının önemli bir kısmını AR-GE için ayırmak. Güney Kore’nin GSYİH’sından Ar-Ge yoğunluğuna dayalı inovasyona ayırdığı pay bu konularda küresel liderlerden ikisi olan ABD ve Japonya’dan bile daha büyük.  1996-2015 yılları arasında Güney Kore’nin Ar-Ge yoğunluğu %88,5 artırarak GSYİH içindeki payını 1996’daki %2,24’ten %4,23’e çıkarırken ABD’ninki ise sadece %14,4 büyüdü ve 1996’daki %2,44’ten %2,79’a çıkabildi.

Güney Kore hükümetlerinin son 30 yıldır sistematik yaklaşımı, fikirleri laboratuvarlardan ürün ve endüstriye dönüştürmek; yenilikçi bir ekonomi yaratmak. Bu nedenle en büyük rakibi de Çin.  
Erdoğan ucuz emek üzerinden Türkiye ekonomisini ihracat devi yapma hayalleri kuradursun, Çin çoktan teknoloji ve inovasyona yatırım, yani AR-GE yoğunluğunda Güney Kore, Japonya, Almanya ve ABD gibi devlerin seviyesine yaklaşmış durumda.

3.Eğitim devriminde amaç beşeri sermayeyi yükseltmek: Güney Kore küçük endüstriler kurarak çıktığı yolda kaynak yarattı.  Yarattığı kaynakları AR-GE harcamalarına yönlendirdi ve endüstriyel gelişimi artıkça dünya liderliğini zorladı.  Aynı yükseliş döneminde tarımdan kopan bir nesil küçük ve orta boy işletmelerde emek gücüne bağlı iş sahibi yapılırken, ardından gelen ikinci ve üçüncü nesil için de muazzam bir eğitim yatırımı yapıldı. Eğitim konusundaki bu ivme sayesinde, Güney Kore ekonomisini daha fazla refaha itmeye hazır yeni nesil bir işgücü ortaya çıktı.
Gelir artışından eğitim için ayrılan pay arttıkça eğitim üniversiteye kadar parasız hale geldi. Yaratılan katma değerle diplomalı sayısının yüksekliği değil, emek kalitesinin artırması için stratejiler belirlendi.  Eğitimcilerin gelişimine ve refah seviyesine özel bir önem verildi.  Hayat Boyu Eğitim kanunu 1999’da kabul edildi ve böylece üniversite sonrasında akademik kariyer yapmayan, bir firmada işe giren Güney Koreliler yeniden eğitimle güncellenme, yeniyi yakalama ve hatta bazen yeni bir yola girme şansına sahip oldular. Toplumun sosyal kapasitesi sürekli desteklendi.
Sonuç, eğitimin ekonomik kalkınmadaki öneminin parladığı bir sahne haline gelmesi Güney Kore’nin. Ülkelerin eğitim sistemlerinin meyvelerini en iyi ölçen PISA sıralamasında okuduğunu anlama, matematik ve fende Güney Koreli öğrenciler hep ilk sırada.
 

Öne Çıkanlar