Erdoğan, özel bankalar, Merkez Bankası ve faizler

Cumhurbaşkanının ülkesinin özel bankaları için kullandığı çirkin ifadeyi geçiyorum, üzerinde durmak istediğim konu konuşmadaki iktisadi tutarsızlıklar.

Cumhurbaşkanı (!!!) Erdoğan’ın Türkiye’nin özel bankalarına ilişkin aşağıda aktardığım konuşması tarihe geçecek, inanılmaz kötü, talihsiz bir açıklama.

İki açıdan çok kötü:

1-Bir cumhurbaşkanı ülkesinin özel bankalarını "sömürü çarkını devam ettirme gayreti" içinde göstermesi muhtemelen ilk kez görünen bir saçmalık.

2-İnsan düşünmeden edemiyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında aklı başında bir tek ekonomi danışmanı yok mu? Böyle ifade ediyorum, çünkü Erdoğan’ın açıklaması çok vahim iktisat yanlışları ile dolu.

İşte Erdoğan’ın alıntıladığım konuşması:

" Bu model ile ülkemiz daha güçlü hale gelecek ve ekonomimiz olası spekülatif ve manipülatif müdahalelerden daha az etkilenecektir. Buna eminiz. Bu makas tabi özellikle özel bankaların bu konuda hala sömürü çarkını devam ettirme gayretinin olduğunu görüyoruz. Ben de vatandaşlarımıza sesleniyorum kamu bankalarına gidin ve kamu bankalarına gitmek suretiyle böyle bir sömürü çarkına girmeyin. Çünkü kamu bankaları bu konuda hassas ve vatandaşını kesinlikle yüksek faizle sömürme gibi bir gayretin içerisine giremez. Bundan rahatsız olacak özel bankalar biliyorum. Çünkü biz bu ülkede tüketim ekonomisine destek vereceksek bu konuda sömürü yoluyla değil vatandaş temin ettiği kredisini gelsin sizden de kullansın. Siz böyle yaparsanız gideceği yer neresidir. Uygun kredi verecek kamu bankasıdır. Bu vasıtayla konut kredisi mi araç kredisi mi onları da buradan temin edecek. Faizden medet umulmasını biz kesinlikle doğru bulmuyoruz."

Cumhurbaşkanının ülkesinin özel bankaları için kullandığı çirkin ifadeyi geçiyorum, üzerinde durmak istediğim konu konuşmadaki iktisadi tutarsızlıklar.

Erdoğan’ın iddiası şu: Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu (MBPPK) politika faizini Cumhurbaşkanlığı direktifleri ile yüzde 14’e indirdi ve tüm bankaların, kamu, özel, bu faiz oranı temel alınarak yatırımcıya, tüketiciye kredi vermesini bekliyor.

Baştan aşağı saçmalık.

MBPPK Cumhurbaşkanı tarafından atanan üyeler, gelen direktiflere göre de Merkez Bankası faiz kararlarını veriyorlar, şimdilik kaydıyla yüzde 14.

Öte yandan, bir de Hazine’nin borçlanma faizi var, burası adeta piyasa mantığı ile çalışıyor; "adeta" şerhini koyuyorum, çünkü Hazine borçlanmalarında piyasa yapıcı bankaların arasında üç tane de, yani tümü, kamu bankası var.

Hazine en son 24 Ocak 2022’de ihale yaptı ve piyasa faizi yüzde 23.25 çıktı; başka bir ifade ile de özel bankalar Hazineye yüzde 23.25 faiz oranıyla borç veriyorlar.

Özel bankalar piyasadan ve Merkez Bankasından kaynak topluyorlar, kredi veriyorlar ve bu kredilerden, aralarında riskliler de var, aldıkları faiz ile (tüketici kredileri faizi yüzde 30’u aşmış) paranın kendilerine maliyeti farkı kadar para kazanıyorlar.

Büyük iktisatçı Erdoğan özel bankalardan şunu istiyor: Bu bankalar Hazineye borç vererek adeta sıfır riskle yüzde 23.25 faiz alabileceklerken Erdoğan bu kaynakların yüzde 14 civarında bir faizle yatırımcıya, tüketiciye aktarılmasını istiyor, yani yasal ve meşru daha yüksek bir faiz var iken daha azıyla yetinsinler diyor.

Erdoğan’ın bu lafı etmesinden iki gün sonra da AKP’nin ikinci adamı Numan Kurtulmuş Başkanının bu ifadesi sanki yok imiş gibi, "piyasa ekonomisinden asla sapmayacağız" diyebiliyor; Allah izan ve akıl-fikir versin.

Ancak, Erdoğan illaki de özel bankaların daha düşük faizle piyasaya kredi vermesini istiyorsa, bunun da yolu, yöntemi var, işi MBPPK’ya, bankalara emir, komuta ile çözmenin mantığı yok.

Piyasa faizini MBPPK üyeleri değil Hazine ihaleleri belirleyecektir, herkesin bunu içine sindirmesi şart.

Faizlerin düşmesi için ise gerekli şart, yeterli şart diyemiyorum bu hukuk devleti koşullarında, Hazinenin fon talebinin düşmesi yani bütçe disiplininin kalıcı bir biçimde yeniden tesisi, hatta belki de tekrar çok büyük oranlarda olmasa da faiz dışı fazla üretmeye başlaması bütçenin.

Önümüzde bir vadede çok yaşamsal bir seçim varken bunun olamayacağı da aşikar yani kısa ve orta vadede Hazine ihalelerinde faizler politika faizlerinin (Erdoğan’ın takıntısı sürdüğü sürece) çok üzerinde seyredecek ve piyasada belirleyici bu faizler olacak.

Ama, eski bir şarkıda olduğu gibi "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin".

Bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile Hazine ihale yöntemi değiştirilir, kamu bankaları çok ağırlıklı hale gelirler, Merkez Bankası bu bankalara para tıkıştırır, Hazine kağıtlarına ihalelerde MB kaynaklı fonlarla talep tavan yapar, Hazine ihale faizleri politika faizlerine düşer.

Bir ihtimal daha da var: 2001 senesinde Merkez Bankası Kanununda yapılan çok olumlu değişiklikler ile birlikte Merkez Bankasının Hazineye kısa vadeli borç vermesi yasaklanmış idi (MB Kanunu mülga 50. Madde ve 56. Maddede getirilen açık yasak).

Bu kanun maddesini de kaldırırsın, Merkez Hazineye kısa vadeli borç yağdırır, ortada ÇOK KISA VADEDE ne bütçe açığı problemi ne de yüksek faiz kalır.

Peki sonra ne mi olur?

Hiperenflasyon olur mu?

Bal gibi olur.

Klasik makro kitapları hiperenflasyonu aylık yüzde elli ve yukarısı fiyatlar genel seviyesi artışı olarak tanımlarlar.

Türkiye’de olmaz olmaz.

Bu ekonomi yönetimi için bir İngiliz sözünün Türkçe versiyonu: İmkansız Türkçe değildir (Impossible is not English) . 

Erdoğan konuşmasında ne demiş: "Uygun krediyi kamu bankaları verecek".

Demek ki piyasada bir de "uygunsuz krediler" var.

Hatırlıyorum, Gezi olayları sırasında Erdoğan Fatih Altaylı (HaberTürk) ile yaptığı bir söyleşide Üsküdar-Beşiktaş vapurundan inen kadınlar için (Cumhurbaşkanlığı ofisinden izliyor demek) "giyimlerini, kuşamlarını, tavırlarını uygunsuz buluyorum" demişti.

Bunu tam kanıksarken bir de "uygunsuz kredi" çıktı başımıza.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi