Erdal Doğan: Cizre’de sıradan bir gün ve Abdulgaffar Dayan

Erdal Doğan: Cizre’de sıradan bir gün ve Abdulgaffar Dayan
‘O can Kürd’ün canıysa bu ölümleri de abartmaya gelmez, günün adiye vakasından basit bir zayiat olarak kabul edilir önemsenmez. Çünkü can Kürd’ün ve o yaşamsa teferruattır.’

Erdal Doğan Gazete Karınca’daki yazısında 24 Ocak’ta Cizre’de dershaneye giderken zırhlı aracın çarpması sonucu hayatını kaybeden Abdulgaffar Dayan’ı yazdı.

"Sivil araçların sivillere çarpması sonucu ölüm ve yaralamalar her türlü dava konusu olabiliyor, cezai soruşturma açısından zanlılar yönünden de her türlü tedbiren önlem de alınabiliyor. Zırhlı araçların sebebiyet verdiği ölümlü vakalarda ise maalesef durum aynı değil" diyen Doğan, "O can Kürd’ün canıysa bu ölümleri de abartmaya gelmez, diğer adli vakalarla benzeştirip önemsizleştirilir, cezasızlaştırılır" diyor. 

Doğan’ın yazısı şöyle:

Şırnak’ın Cizre ilçesinde 24 Ocak’ta dershaneye gittiği sırada kayyumun koruma aracının çarpması sonucu ağır yaralanan 24 yaşındaki Abdulgaffar Dayan, kaldırıldığı hastanede iki gün sonra yaşamını kaybetti. Cizre Belediyesi, olayla ilgili ancak 4 gün sonra resmi Twitter hesabından aracın kayyumun koruma polislerine ait olduğunu belirtti.

Çokça haber sitesinde yer verilen ve Mezopotamya Haber Ajansı’nın aktardığı habere göre Cizre İlçe Emniyet Müdürü hem Abdulgaffar Dayan’ın durumunu öğrenmek hem de aile ziyaretinde bulunmak için hastaneye gider. Hastane ziyaretinde Aldulgaffar’ın amcası ile geçen diyalogda: "Müdüre, ‘Zırhlı araçlarınız çocukların ve yaşlıların olduğu sokaklarda sürat yapıyor. Sokaklarda bu kadar sürat yapmasınlar’ dedik. Bize, ‘Süratli gelmedi. Onun önünden gelen araçla aynı süratte geliyordu’ dedi. Tekrar aracın hızlı geldiğini belirttik.

Emniyet Müdürü bize, ‘Aynı olay geçenlerde Nusaybin Caddesi üzerinde de oldu. Motorun çarptığı bir vatandaş öldü ama kimse sesini etmedi. Ama bu emniyetin aracı olduğu için siz başka taraflara çekiyorsunuz’ dedi" diye aktaran amca Dayan daha sonra şunları söyledi: 

"Normal bir araç olsa o kadar sürat yapmaması gerekir. Aldığımız bilgilere göre, yeğenim 28 metre sürüklemiş. Bir insan 28 metre sürüklense zaten ölür. Düşünün bir insan 10 katlı bir binadan yere düşerse ne olur, ölür. Aynı şey olmuş. 40 dakika yerde kalmış ve ambulansı beklemişler. Ambulans 40 dakika sonra gelebilmiş. Yağmur yağıyordu her yer su ve çamurdu. O suyun içinde kalmış. Bizim bölgemizde bu tarz kazalar çok oluyor. Bunun önüne geçilmesi ve bunun önlemi bir an önce alınmalıdır. Sokakta ve çarşıda bir olay yaşanmadığı sürece zırhlı araçlar oralarda bulunmamalıdır. Bir sigara bile almaya giderlerken zırhlı araçla gidiyorlar. Bunun olmaması gerekir."

Sivil araçların sivillere çarpması sonucu ölüm ve yaralamalar her türlü dava konusu olabiliyor, cezai soruşturma açısından zanlılar yönünden de her türlü tedbiren önlem de alınabiliyor. Zırhlı araçların sebebiyet verdiği ölümlü vakalarda ise maalesef durum aynı değil.

Kolluğa ait resmî araçların bölgedeki bu kaçıncı ölümlü vakası gerçek rakam dahi bilinmiyor. Çoğu çocuk, genç ve yaşlı. Araç idareye ait olunca zanlı da kamu görevlisi olunca durumu sivil araç ve sürücüleriyle karşılaştırmak, yarıştırmak ve önemsizleştirmek bu vakaların artarak devamını sağlamak olur. İdare sivillerden çok daha fazla dikkat etmekle yükümlüdür ve kamu görevlisi olarak fazlasıyla sorumluluk sahibidir. Böylesi bir kıyas o idarecinin henüz kamuya hizmet eden ve sorumlulukları yüklenmiş bir görevli olmadığını işaret eder.

İşin vahim yani yıllar içinde zırhlı araçların çarparak ölüme sebebiyet verdiği çoğu vakanın ne zanlısı tespit edilebildi edildiyse bile ne de herhangi bir etkin cezai soruşturmaya maruz kaldı. Çoğu faili meçhul ya da cezasızlıkla sonuçlandı. Hal böyle olunca zırhlı ve resmî araçların dar veya geniş sokak ve caddelerde, olay ve gösterilerin olmadığı normal günlerde hız sınırı tanımadan seyir halinde insanlara çarparak ölüme sebebiyet vermeleri dur durak bilmez.

Ve hele ki o can Kürd’ün canıysa bu ölümleri de abartmaya gelmez, diğer adli vakalarla benzeştirip önemsizleştirilir, cezasızlaştırılır. O zaman aile yakınının dediği gibi o resmî araçlarla sigara almaya bile hız sınırı ve can güvenliği tanımadan gidip gelinir. O güzergahta artık kim can vermişse günün adiye vakasından basit bir zayiat olarak kabul edilir önemsenmez. Çünkü can Kürd’ün ve o yaşamsa teferruattır.

24 yaşında Abdulgaffar Dayan yeni bir gelecek için dershaneye gittiği sırada hızla gelen kayyum koruması aracın çarpması sonucu 28 metre sürüklenerek yaşamını yitirdi. Dershane kaydı silindi, gelecek umutları söndürüldü ve nüfustan kütüğü düşürüldü..

Yer İstanbul, Beyoğlu, cadde İstiklal Caddesi… Ve her türlü kaosuna rağmen İstiklal Caddesi dünyanın diğer bulvarları gibi renkliliğini sürdürmeye devam ediyor. Caddeye bu rengi en çok ona kazandıran elbette ki sokak müzisyenleridir. Dünyanın her yerinden gelen çeşitli diller ve müzik aletleriyle şarkı söyleyen, performanslarını sergileyen gönüllü çilekeş sokak müzisyenleri… Ve tabi aralarında ülkemizin çeşitli dillerinden şarkılar söyleyen müzisyenlerle birlikte. Her biri yalnız bir kültür emekçisi değil aynı zamanda birer dünya kültür elçisi.

Abdulgaffar Dayan’ın yaşamı ve geleceği kendisinden alınmasından henüz bir hafta daha geçmemişken Kürtçe şarkı söyleyen dört genç çevreye rahatsızlık verdikleri isnadıyla gözaltına alınır. Müzisyenler hakarete ve darba maruz kalır, müzik aletleri elinden alınır ve haklarında idari para cezası kesilir. Defalarca kendilerine uygulanan bu keyfilik, ayrımcılık ve engellemelere karşı yaptıkları itiraza polisin kendilerine verdiği cevap, "Bu engellemelerin ‘Kürtçe ile alakası yok"! Yani çevirisi bu engellemelere devam edeceğiz! 

Bu da İstiklal Caddesi’nden sıradan bir gün yani abartılacak bir şey yok!

Öne Çıkanlar