Erdal Doğan: Alıngan, savunmacı değil; kapsayıcı bir sol gerek

Erdal Doğan: Alıngan, savunmacı değil; kapsayıcı bir sol gerek
'Alıngan, savunmacı değil özeleştiriyi varlığıyla özdeşleştirmiş, kapsayıcı bir sol gerek ülkeye, kıtaya ve dünyaya..'

Erdal Doğan'ın Gazete Karınca'da yayınlanan "Sol vicdandır" başlıklı yazısı şöyle:

Geçen günlerde solun HDP ile ittifakı meselesi bir kesim grup veya bir sol parti açısından epeyce tartışma konusu yapıldı ya da yaptırıldı.

Cezaevinde siyasi bir rehine olarak tutulan eski HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın Evrensel gazetesinde yayınlanan sorularla solu anlamaya çalışan yazısı nedeniyle..

Sol şüphesiz bir vicdandır.. Vicdanlık da yalnız artı değer paritesinden bakılamayacak kadar derin ve kamillik meselesidir.. Ne şablonlara sığar ne sloganlara ne de modernize edilmiş denklemlere.. Karl Marks’ın söylediği üzere "değişmeyen tek şey değişimdir" esası üzerinden vicdan, o değişen dönüşen veya değişmeden çağlar gerisine düşen dünyayı, dünyaları anlamaya çalışan ve ona çözüm üreten en iyi denk gelendir. Yoksa Karl Marks veya dünyanın vicdanını taşımışların mezarı başında tek işi fotoğraf çekmekle bu misyonunun yürütemeyeceğini herkes bilir. Özelikle Dünya finans Kapitalin bugün eriştiği teknolojik hegemonyasıyla yarattığı ve her geçen yeni sömürü aygıtlarıyla geçmişten bugüne yarattığı kuşak farkını 5 yaşına düşürmüşse takkeyi çoktan çıkarıp önümüze koyup düşünmenin zamanının çoktan gelip geçmiş olduğudur.

En basit çıkarımla bile doğaya hakimiyet felsefesi ve ilerlemeci tarih anlayışının en az yarım asır öncesinden iflas ettiğini çoktan görmemiz gerektiğidir.. Kadim toplumsal tarihe ilişkin arkeolojik gelişim ve bulgular Morgan’ın tarihsel verilerini ve oradan çıkarılan denklemleri çoktan altüst etmiş olduğundan tarih sorgulanmasının gerektiğini söylemek bile zül. Yine biliriz ki sol geçmiş yüzyıldan daha çok sert özeleştiriyi yaparak sol olacağını bilir.. Dünya ve ülkesel teknolojik hegemonyasında kuşak yaşı bu kadar düşmüşse bu gerçeklikte solun toplumsal hedefinin ve dönüşümsel araçlarının 19.yüzyıl araçları olamayacağı da aşikardır. Hele ki modern

Dünya tarihinin sabitlendirildiği insanlık tarihini; yeni arkeolojik bulgularla en az 50-60 yıl önce tarumar edilmişken! Tüm bu eksikliklerine rağmen solun sömürü düzenine karşı vicdanı hep değişmez olmuştur. Ve bu değişmezlik güzergahı ezilen, yok sayılan sınıflar, ırklar, cinsiyetler ve tüm dezavantajlı kesimler oluşudur. Bazen bu gerçeği küçümseyen veya görmezden gelen sol grupların kendini nasıl da dar bir karşılıkta küçük grupların içine gömdüğü herkesin malumudur. Bunu bile ilkesellikle açıklamanın hiçbir tutar yanı bulunmazken! Öyle ki evrensel insanı değerleri istikrarlı bir şekilde düstur edinmiş kişiler dahi o bir kısım sol gruplardan bile çok daha fazla değer, karşılık bulmasını kendilerini içine hapsettikleri, kapattırdıkları o toplumsal kapalı devrede çok ciddi biçimde ele alınması gerekir. Aslında bu gereklilik çoktan miladını doldurmuş bir zorunluktur. Sosyal sınıfsal mücadele tarihini dahi Türklük kimliği üzerinden milat yapan yaklaşımdan dahi Türk halkına dahi ne yararı olur ne de etkisi.

Çünkü geçmişten bugüne gözlemlediğim somut gerçek şu ki; Demirtaş’ın cezaevinin zor koşullarında dahi sola ilişkin anlamaya dair sorgulamaları, bazı grupların düşünme ve düşündürme çabasına karşılığının cezaevi dışında hemen cevap yetiştirmesinin, cephe oluşturmasının ne toplumsal ne de düşünsel hiçbir karşılığı yok maalesef..

Türkiye’de mevcut anayasal ve yasal düzlemde dahi eşit vatandaşlık vurgusunu dahi edinememiş veya hak görülmemiş Kürdü, Alevi’yi, Rum’u, Ezidi’yi, Süryani’yi, Pontus’u, Yahudi’yi, Roman’ı, Ermeni’yi, Arap’ı, Laz’ı, Çerkes’i ve birçok halksal, sınıfsal, toplumsal cinsiyeti tali mesela görüp önemsemeyen ya da "devrim" sonrasına havale eden bir sol anlayıştan çıkan sonuç çıkmaz sokak ve statükonun yeniden var edilmesidir.

Çok kısaca; 21. yüzyılın birinci çeyreği bitmek üzereyken Türkiye kapitalist sisteminin bugününde dahi temel eşit vatandaşlık hakkını edinememiş kesimlerin kolektif ve kişisel haklarını düstur edinemeyen bir sol ne halklara ne emekçilere ne de ülkeye merhem olamaz. Elbette ki HDP gibi çokça partilerin eksiği, yanlışı vardır. Ama önemli olan yanlışlarla yüzleşip yol almaktır. Alıngan, savunmacı değil özeleştiriyi varlığıyla özdeşleştirmiş, kapsayıcı bir sol gerek ülkeye , kıtaya ve dünyaya..
 

Öne Çıkanlar