Dünyanın her yerinde mültecilik zor

Dünyanın her yerinde mültecilik zor
Sürekli bir grubun değersizliğine yönelik algı oluşturuldu. Bu kadın cinayetlerinde de böyle, LGBTİ+ bireyler için de Kürtler, Ermeniler ve Rumlar için de. Mülteciler için de geçerli.

ESRA ÇİFTÇİ


+GERÇEK- Türkiye’de yaşayan mülteciler kamuoyunun en fazla tartıştığı konular arasında yer alıyor. Bu tartışmalar ne kadar gerçeği yansıtıyor? Savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan bu insanların ne kadar can güvenliği var? Gün geçmiyor ki mültecilere yönelik bir saldırı haberi almayalım. 

BM Mülteci Örgütü (UNHCR)  Türkiye’deki mültecilerin çoğunluğunu 2011 yılında çatışma ve savaş sonucu Türkiye’ye gelmeye başlayan Suriyelilerin oluşturduğunu, Türkiye’nin dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğunu söylüyor.  Yaklaşık 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra 320 bin kadar diğer uyruklardan mültecilerde var.  

Medya ve Göç Derneği Genel Koordinatörü Dilan Taşdemir ile mültecilerin yaşadığı sorunları konuştuk. 

'MÜLTECİLERE YÖNELİK İNSAN HAKLARINI TEMİN EDEN BİR YAKLAŞIM GELİŞTİRİLMEDİ'

Mültecilere yönelik saldırgan tavır neden arttı? Bu sürece nasıl gelindi?

Çok fazla değişkeni, çok fazla parametresi olan bir cevap bu. Buna yalnızca medyadaki dil yüzünden ya da yalnızca Suriye’deki savaş yüzünden veya yalnızca politika eksikliğinden dolayı diyemeyiz. Ya da Avrupa Birliği’nin politikaları yüzünden de diyemeyiz. Toplu bir analiz yapmak zorundayız burada. Türkiye üzerinden baktığımızda aslında en başından itibaren mültecilere yönelik insan haklarını temin eden bir yaklaşım geliştirilmedi. 

Önce misafir, sonra Avrupa Birliği ile yapılan anlaşmada ‘’para verin biz onları tutacağız ‘’ ya da iktidarın kullandığı "kapıları açar gönderirim bu mültecileri size’’ gibi kullanılan söylemler ve yıllarca herhangi bir uyum politikasının olmaması, bir arada yaşamaya yönelik hiçbir girişimde bulunulmaması, siyaseten mülteciler konusundaki yanlışların ve eksiklerin bütünüdür. Bir yandan da mültecilik hem medyanın hem siyasetin her şeyin ihtiyacı olan ötekiyi çok iyi dolduran bir kavram. Birtakım problemlerin sorumlusu her zaman başka bir şeylerdir şimdi de çok uzun yıllardır mülteciler. 

'MÜLTECİLER SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL, DÜNYADA DA PROBLEMLERİN KAYNAĞI OLARAK GÖRÜLÜYOR'

Mültecilerin yaşadıkları sorunlar sadece Türkiye’ye mi özgü? 

Yalnızca Türkiye’de değil dünyada da geçerli olan bir fenomendir mültecilerin bütün problemlerin kaynağı ve sorumlusu olması ve bütün sorunun onlara atılması. Yıllardır bizim gördüğümüz ve devamlı yinelenen bir söylem var; mülteciler işimizi elimizden alıyor, üniversiteye sınavsız giriyor, onlar hırsız, tecavüzcü gibi. Bir şey yalan da olsa onu yüz kere söyleyince gerçek olur. Tabii ki günün sonunda bütün mülteciler hırsız, tecavüzcü olmadı fakat algısal bir yanılsama çok fazla insanda artık mevcut. Oy alacaklar, oy kullanacaklar, vatandaşlık alacaklar vs. Asla içi doldurulmayan, gerçeklikten çok uzak bir söylem bu zamana kadar getirdi bizi.

Medyada kullanılması, aslında sadece medyada değil siyasilerin de kullanması sayesinde. Ama bir yandan şunu da görmek önemli: Bu söyleme de bu söylemin bu kadar kolay yaygınlaşmasına da vesile olan yine siyasettir.

Mültecilerin temel insan haklarına yaraşır bir hayat sürmelerine yönelik herhangi bir girişimde bulunulsaydı, iki toplumun birbirini tanımasına yönelik birtakım çalışmalar yapılsaydı, Avrupa Birliği üzerine düşen sorumluluğu yerine getirseydi ve ‘’ 'aman mültecileri kendi ülkende tut da ben sana ne kadar para gerekiyorsa veririm’ gibi bir politika izlemek yerine devamlı üzerine basa basa söyledikleri ve bütün dünyaya ders verdikleri insan hakları kaidelerine ve kurallarına bir miktar bağlı kalıp mültecilere daha insani yaşam koşulları sunabilecek bir politika izlemiş olsalardı mülteciler bu kadar savunmasız bir konumda olmayacaktı. 

'MÜLTECİLER EŞİT VATANDAŞ OLARAK GÖRÜLMÜYOR'

Saldırgan tavrın altında yatan neden ne? 

Devamlı bir grubun değersizliğine yönelik bir algı oluşturuldu. Bu kadın cinayetlerinde de böyle, LGBTİ+ bireyler için de ,Kürtler, Ermeniler ve Rumlar için de böyle. Bir grubun hayatının değersizleştirilmesi durumu mülteciler için de geçerli.  Şu an artık birçok insan için bir mülteci kendisiyle eşit bir yaşam hakkına sahip değil. Zaten nefret söylemi ve ayrımcılığı en çok tetikleyen şey de aslında eşit olmama duygusudur bir noktada.

Bir mülteci kâğıt toplayabilir ve o zaman makul mültecidir ama gelip seninle aynı yerde çalışmaya başlayınca o zaman makul olmayan mülteci olur. Çünkü en başında kurulan algı onların ikinci üçüncü sınıf insanlar olduğuna yöneliktir. Bu zamana kadar mülteciler için kurulan söylem hep bu ülkenin sırtında kambur, suçlu vs. gibi rezil söylemler ve algılardır. Bu ülkenin bütün problemlerinden mülteciler sorumlu tutuldu bir yandan da mültecilerin hayatlarının çok değersiz olduğuna dair bir algı yaratıldı. Şu an bu noktaya gerçekten örgütlü bir şekilde gelindi. Herkes el ele siyaset, medya, tavır takınan ve takınmayan herkesin burada sorumluluğu vardı, var, var olacak.

'IRKÇILIK HER YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR'

Karşılaşma alanlarında neler yaşanıyor?

Hangi alanlarda nefret söylemine ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar ile karşılaşma alanlarında neler yaşanıyor?' dediğimiz zaman aynı noktaya varıyoruz. Bir LGBTİ+ bireyinin yalnızca seks işçisi olmasını istiyorlar. Öyle olmadığı noktada aynı hayatı paylaşma noktasına geldiğinde kriz çıkıyor ya da bir kadın eşitlik mücadelesi verdiğinde problem çıkıyor. Bu durum mülteciler için de geçerli aslında.

Bir mülteci kampta yaşıyorsa, fakirlik içinde ve açlıktan ölüyorsa orada problem olmuyor onlar makul mülteciler zaten. Ne zaman ki bir mülteciyle aynı sokağı paylaşmaya başladığında, aynı iş yerini, aynı okulu paylaşmaya başladığında o zaman burası benim hakkım, senin hakkın değil gibi bir refleks ortaya çıkıyor. Bu refleksin de kaynağı bir ırka veya bir etnik kökene mensubiyetin bu kadar yüceleştirildiği bir dünyada çok normal bir durum ne yazık ki. Bu durum tabi okullarda, hastanelerde hatta sokakta bile zorbalık olarak karşımıza çıkıyor. 

'MÜLTECİLERE DÖNÜK SALDIRILARDA MEDYANIN PAYI BÜYÜK'

Bu durumun oluşmasında medyanın rolü ne?

Mültecileri tek tipleştirerek devamlı dram içinde göstererek mültecinin fakirlikten, yoksulluktan ve savaştan başka bir şeye reva olmadığına yönelik bir algı yaratarak, yanlış bilgilerin ve nefret söylemi üreten ırkçı bilgilerin yaygınlaştırılması ve sırf daha fazla okunmak için her gün yaygınlaştırmayı arttırarak ciddi bir sorumluluk aldılar. Medya kuruluşları böyle davranarak toplumsal çatışma yaratma sorumluluğunu aldılarsa toplumsal barışın da sorumluluğunu alıp elini taşın altına koymak zorundalar.

Çünkü bu noktaya büyük ölçüde medya sayesinde geldik. Burada yalnızca geleneksel medyanın değil sosyal medyanın da payı çok büyük. Sosyal medyada da mültecileri nasıl dövdüklerini, nasıl öldürdüklerini gösteren videolar paylaşılıyor. Bir mülteci nasıl gasp edilir diye neredeyse kılavuz yayınlayacaklar. Buna dair sosyal medya içerik sağlayıcısının bir yaptırımı olduğunu da göremedik maalesef. Büyük sorumluluktur medyanın aldığı özetle. 

'BİR GÖÇ BAKANLIĞI KURULABİLİR'

Çözüme dair önerileriniz nelerdir?

Eskiden olsaydı daha spesifik, nokta atışı çözüm önerileri söyleyebilirdik. Artık gerçekten çok daha ciddi, reformist çözümlere ihtiyacımız var. Radikal reformlara ihtiyacımız var, çok yapısal kesinlikle siyasal bir çözüm gerekiyor. Muhalefetin de çok ciddi bir şekilde gerçekçi bir politika izleyip burada kalacak olanlarla alakalı bir arada yaşam politikası oluşturması gerekiyor. Bir göç bakanlığı kurulup belki bütün muhalefet partilerinin bu konuda sorumluluk alması gerekmekte.

Herhangi bir icraatta bulunulmadığı sürece daha büyük kutuplar ortaya çıkacak. Bugün beş milyon olan mülteci nüfusu on yıl sonra on milyon olacak. Cidden geri göndermeyse de geri göndermenin ciddi ve gerçekçi bir politikası bulunmalı. Avrupa birliği ile görüşülüp ona dair ciddi bir politika sağlanmalı. Ama bu böyle olmaz, böyle gidemez. Herkesin ciddi anlamda oturup mültecilerle alakalı bir gündem ortaya çıkarması gerekiyor. Ve bir noktada halkı kin ve düşmanlığa itmek suçundan yargılanmalı bazı insanlar.

Öne Çıkanlar