‘Dünya Kadın Konferansı’nın hedefi enternasyonal dayanışmayı örgütlemek’

‘Dünya Kadın Konferansı’nın hedefi enternasyonal dayanışmayı örgütlemek’
Dünya Kadın Konferansı’na katılan EKA üyesi Delal Erol, kadınların yaşadıkları sorunlara karşı enternasyonal bir dayanışmayı önlerine hedef koyduklarını söyledi.

Tunus’ta üçüncüsü gerçekleşen Dünya Kadın Konferansı, 4 Eylül’de Arap Baharı’nın simgesi Devrim Meydanı’nda yapılan yürüyüşle başladı, 10 Eylül’de büyük kongrede yürütülen tartışmalarla sona erdi. Ortadoğu, Afrika ve Avrupa’nın 30 ülkesinden katılımın olduğu konferansta yer alan Emekçi Kadınlar (EKA) üyesi Delal Erol, konferansa dair izlenimlerini aktardı. Tüm dünyada yaşanan krizden en çok kadınların etkilendiğini belirten Erol, kadınlar için şiddetle mücadele yöntemlerinin birer yaşam mücadelesi haline geldiğini söyledi.

‘KADIN VE ÇOCUKLARIN YAŞAMLARINI TEHLİKEYE ATAN BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ’

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre dünyanın birçok yerinde savaş çığırtkanlığı yapıldığını dile getiren Erol, "ABD emperyalizmi ve NATO güçleri aracılığıyla birçok bölgede halkın üzerine ateş açıldı, kadın ve çocukların yaşamlarını tehlikeye atan bir süreçten geçiyoruz. Kadınlar savaşa karşı etkin mücadele yürütebilmek için çeşitli başlıklarda tartışmalar gerçekleştirdi ve çözüm konusunda fikir alışverişinde bulundu" dedi.

‘KADINLARIN ORTAK SORUNUN ERKEK EGEMEN SİSTEM’

Dünya genelinde proleter (işçi) kadınların emeği, bedeni ve kimliğine yönelik bir tahakküm olduğunu kaydeden Erol, erkek egemen ve faşizmin saldırıları altında yaşayan kadınların sorunlarını öncelediklerini vurguladı. Kadınların ortak sorunun erkek egemen sistem olduğunun altını çizen Erol, "Bunun özelinde de son dönemde birçok yerde artmış olan faşist saldırılardır. Konferansta çok sayıda Kürt kadın bizimleydi. Afgan kadınlara yönelik dinci faşist çeteler aracılığıyla gerçekleştirilen saldırılar üzerine konuştuk. Devletin faşizan yönetimleri, Türkiye özelinde Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen katliamlar üzerine konuştuk. Buna karşı Kürt kadınlar etkin bir mücadele yürütüyor ve bu mücadeleyi dünyanın gözü önünde yürütüyorlar. Bizler de onlarla tartışmalarımızda bu mücadeleyi uluslararası boyuta nasıl taşıyabiliriz, uluslararası ağlarla nasıl daha fazla destek olabiliriz üzerine tartışmalar yürüttük" diye belirtti. 

‘KUZEY VE DOĞU SURİYE’DE GERÇEKLEŞEN KADIN DEVRİMİ’

 "Kürdistan kadın özgürlük mücadelesinin ciddi deneyimleri var" diyen Erol, bu deneyiminin dünyanın her yerine örnek teşkil edebileceğini sözlerine ekledi. Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleşen Kadın Devrimi özelinde tartışmalar yürütüldüğüne dikkat çeken Erol, şöyle dedi: "Rojava’da devam eden mücadele ve yaratılan yeni sisteme ilişkin bir atölye gerçekleştirildi. Kadın Devrimi noktasında birçok yerden gelen kadınların farklı görüşleri var. Rojava'da kadın özgürlük mücadelesini barındıran her çalışma aynı zamanda kadın devrimidir. Kadınlar, Rojava özelinde kadın köyleri kurdu. Çeşitli biçimde kendilerini ifade edebilecekleri organlar yaratıldı. Rojava Devrimi’ni yalnızca bir cinsiyete indirgeyerek tanımlamıyoruz. Ama elbette ki Rojava Devrimi kadın özgürlük mücadelesi açısından ciddi deneyimler barındırıyor."

 Kürt kadınların İŞİD’e karşı yürüttüğü mücadelenin çok etkileyici olduğunu vurgulayan Erol, "Toprakları sömürgeleştirilen Kürt kadınların mücadelesi çok etkileyiciydi. Kadınlar, yaşadıkları topraklarda çeşitli biçimde emperyalist, dinci gerici güçler tarafından şiddetin bütün biçimlerine maruz kalıyorlar. Dolayısıyla da Rojava’ya yönelik yoğun ilgi vardı. Kürt kadınların mücadelesine yönelik ilgileri vardı ve atölyeye katılım oldukça kalabalıktı. Rojava özelinde kazanılan kazanımların dünyanın birçok yerinde kadınları etkilediğini söyleyebiliriz" dedi.

‘SINIF MÜCADELESİ ŞART’

Eril sistemin savaş politikalarına değinen Erol, "Savaş politikaları çok kışkırtıcı bir biçimde devam ediyor. Kadınların bu politikalara karşı öz savunmalarını sağlayabilmeleri, öz örgütlülükle savaşa etkin bir biçimde katılabilmelerine yönelik tartışmalar yürütmek gerekiyor. Kürt hareketi, ulusal eksenli bir mücadele hareketi olarak sınıfsal temeli de barındırıyor. Dolayısıyla Türkiye’den katılan sosyalist kurumlar olarak bu tartışmaların içerisinde ulusal mücadelenin, sınıflar arası mücadele ve savaştan bağımsız bir mücadele olmayacağını dile getirdik. Bütün sömürü biçimlerinin ortadan kaldırılması için sınıf mücadelesi şart" ifadelerini kullandı.

‘KÜRT KADINLARI ELBETTE ÖZGÜRLÜĞÜN NE ANLAMA GELDİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYOR’

Dünyanın hiçbir yerinde egemenlerin kadınlara özgürlüğü bahşetmediğini söyleyen Erol, "Kürdistan topraklarında kadınların özgürleştiği bir süreç yaşıyoruz ve kadınlar bu özgürlüğü alelade kazanmadılar, bilfiil mücadele ederek kazandılar. Bu anlamda Kürt kadınları elbette özgürlüğün ne anlama geldiğini çok iyi biliyor. Bununla ilgili etkin mücadele organlarını hala sürdürüyorlar. Rojava bu örneklerden bir tanesi. Rojava örneğine baktığımız zaman savaş sırasında bir şekilde psikolojik, fiziksel olarak tedaviye ihtiyaç duyan kadınların kendilerine güvenli alan kurabilecekleri bir inşa kuruldu. Bu çok kıymetlidir. Kadınların kendilerini özgür hissedebilecekleri merkezlerin kurulması ve aynı zamanda özerklik meselesi üzerinden de bunun sağlanmış olması önemli bir adımdır" diye belirtti.

‘HERKESİN DURUMU ÇOK ACİL, ÇOK CAN YAKICI SORUNLAR VAR’

Konferanstaki tartışmalardan birinin de Rusya-Ukrayna savaşı olduğunu belirten Erol, "Savaşla birlikte devam eden derin kapitalist kriz üzerine tartışmalar gerçekleşti. Ama aslolan konferansta bir araya gelen kadınların dünyanın dört bir yanına dağıldıkları zaman ne taşıyacakları, hangi kararlarla hangi mücadele biçimlerini sürdürecekleri, bu da nihai kararla birlikte belirlendi. Önceliklerimiz enternasyonal bir kadın dayanışmasını örgütlemek, yerel ile uluslararası arasındaki bağlantıyı bir yandan konferansın da gündemine alacağı bir biçimde daha örgütlü, daha sistematik bir biçimde gerçekleştirmek. Ortadoğu özelinde her yerde savaş var. Herkesin durumu çok acil, çok can yakıcı sorunlar var. Önemli olan uluslararası düzeyde gerçekleşen bu konferansın bütün dünyadaki kadın ve özgürlük mücadelesini yönlendirecek bir biçimde bir akıl üretmek ve buradan doğru enternasyonal bir kadın dayanışmasını örgütlemesidir" dedi.

30 ATÖLYE GERÇEKLEŞTİ

Erol, konferansta 30 atölyenin gerçekleştiğini aktararak, ekledi: "Türkiye ve Kürdistan’dan 5 delege katıldık. 5 kurum da görüşlerini ifade etti. Nihai karar açıklanmadan önce çeşitli biçimlerde önerilerimizi sunduk ve bu önerilerimizi tartışmaya açtık. Önerilerimizden bir tanesi de Ukrayna savaşında iki tarafın da haksız ele alınmasıydı. EKA olarak duruma böyle yaklaşmadığımızı belirten bir öneri sunduk. Çünkü bizim açımızdan Ukrayna savaşının her iki tarafı haksızdır. Irak’ta, Rojava’da, Afganistan’da, Ukrayna’da devam eden savaşlar bundan bağımsız ele alınmamalıdır. Bunun dışında Türkiye’den gelen başka kurumlardan yoldaşlarımızdan öneriler vardı. Atölyelerde daha çok savaş politikaları, kadın emeğinin sömürülmesi, bedenine yönelik cinsiyetçi, tahakkümcü politikalara karşı nasıl mücadele edileceği yönelik tartışmalar yürütüldü."

‘KADINA YÖNELİK ŞİDDET ARTI’

Türkiye’de kadın mücadelesine yönelik devlet şiddetinin sistematik bir hal aldığını söyleyen Erol, aynı zamanda kadın katliamlarında da artış olduğunu vurguladı. Şiddet ve katliamların artmasının en büyük sebeplerinden birinin mevcut iktidarın politikaları olduğunun altını çizen Erol, iktidarın kadın düşmanı olduğunu ifade etti. Erol, "Bunun somut göstergesi faşizmin tamamen temsili olarak hareket etmesidir. Her gün çıkıp kadınları hedef göstermesidir. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmesi ve kadınların mücadelelerine rağmen sözleşmeyi etkin kullanmamasıdır. İstanbul Sözleşmesi imzalandığı günden bu ya uygulanmadığı için kadınlar katledilmeye devam ediyor. Sözleşmeden alenen vazgeçilmesi, sözleşmenin feshedilmesi potansiyel katillerin cesaretlenmesi anlamına geldi. Bu süreçten sonra da her gün Türkiye ve Kürdistan'da kadına yönelik şiddet artış gösterdi" dedi.

Öne Çıkanlar