Dipten gelen dalga büyüyor (1): 'İşçiler AKP'nin politikalarına yanıt veriyor'

Dipten gelen dalga büyüyor (1): 'İşçiler AKP'nin politikalarına yanıt veriyor'
Geçen yıl grevlerle, direnişlerle yakılan çoban ateşi yeni yılla büyüyor. İşçiler yaygınlaşan derin yoksulluğa, iktidarın sistematik yoksullaştırma politikalarına can havliyle itiraz ediyor.

Esra ÇİFTÇİ


İşçi sınıfında heyecanlı bir hareketlilik var. Direniş çoğumuzun önceden kestiremediği yeni bir dalganın birbirine eklenen halkaları gibi yayılıyor. Geçtiğimiz yıl grevlerde direnişlerde çoban ateşini yakan Indomie Adkoturk, Systemair, Baldur, Cargill işçileri, grevlerini ve direnişlerini 2022’ye taşıyan Bel Karper, Bakırköy Belediyesi, Lila Kâğıt, Aksa Jeneratör ve Mastaş Radyatör işçileri mücadelenin yükselişini ilan etmişti. 2022 başında ise işçi sınıfının dipten gelen dalgasının iyice yüzeye çıkmaya başladığını görüyoruz.

Metal işçileri MESS binasında bir gece yarısı sözleşmenin bağlanabileceğini ama işçinin elinin kolunun bağlanamayacağını gösterdi. Mersin’de Çimsataş işçileri fiili grev ve işgale gitti. Başka MESS fabrikalarında ek zam ve kazanımlar için daha düşük yoğunluklu olsa da mücadeleler sürdü. Sonra Sivas Divriği’de Çiftay maden işçileri üretimi durdurdu. Basın emekçileri BBC’de greve gitti, haklarını aldı.

Trendyol, Farplas, Yemek Sepeti, Yurtiçi Kargo, Çimsataş, Oppo, BBC, Türk Metal, Kayı İnşaat işçileri, Uğur Tekstil, Özak Tekstil, Mitsuba, Carrefour, A101, Şok, Migros, Uzel, Tüvtürk, Lila Kâğıt, Çınartaş, Şişli Belediyesi, İGA, İstanbul Finans Merkezi, Bakırköy Belediyesi, Flomak Tekstil, Sinbo, Akkuyu Nükleer Santrali, Aras Kargo, Sürat Kargo, Aksa Jeneratör, Şimşek Çorap, Erdal Çorap, Digitürk, Migros Depo…

Bunlar ilk anda sayabildiklerimiz. Birbirinden ayrı ama birbirinin deneyimlerinden beslenerek ortaya çıkan direniş odaklarının sayısı her gün artıyor.

TRENDYOL EXPRESS İŞARET FİŞEĞİ OLDU

Yeni yıldaki ilk eylemler geleneksel olarak örgütlü sektörlerden değil beklenmedik yerlerden geldi. Kuryeler, market çalışanları. Sendikaların çeşitli eylemlerinin yanı sıra bu sektörler ve sendika dışı işçi örgütleri sürece damgasını vurdu.

Trendyol Express çalışanları son zamanlarda çığ gibi büyüyen kurye eylemlerinin fitilini ateşledi. Ücretlerine yapılan yüzde 11’lik zamma itiraz ederek, 3 gün iş bırakma eylemi yapan kuryeler, verdikleri mücadeleyi kazandı. Çalışanlar, firmanın yüzde 38,5 zam yapmasını sağladı. Sektördeki diğer şirket çalışanları için umut ışığı oldular. Ve peş peşe diğerleri geldi.

Hepsiburada bünyesinde çalışan HepsiJET kuryeleri de kontakları kapattı. HepsiJET kuryeleri, Trendyol kuryelerinin eylem sonucu elde ettikleri 12 bin 500 lira ücretin kendilerine de uygulanmasını istiyor.

Sürat Kargo’nun İstanbul çalışanları, bu yıl için kendilerine verilen yüzde 10’luk zammı protesto ederek kontakları kapattı.

Scotty çalışanları da yüzde 22’lik zammı kabul etmeyerek kontak kapattı. Yüzde 40 zam isteyen emekçiler, dayanışma çağrısı yaptı. Dün İstanbul Kağıthane’deki Papirüs Plaza’da bulunan Scotty Genel Merkezi önünde bir araya gelen işçiler, 12 bin 500 lira ücret talep etti.

Son olarak Yemeksepeti çalışanları da düşük ücret teklifine karşı harekete geçti. Yemeksepeti çalışanları, sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamada net 5 bin 500 TL ücret istediler.

'EVLİYİM EŞİMİ BİR YERE GÖTÜREMİYORUM'

Yemeksepeti’nde kurye olarak çalışan Yakup Yıldız, haklarını alana kadar eylemlerini sürdüreceklerini söyledi. Yıldız, kuryeliğin zor bir meslek olduğunu, kışın insanların dört tekerlek üzerinde arabalarını zor durdurduklarını, kendilerinin ise iki teker üzerinde karda, fırtınada, yağmurda mücadele ederek insanların siparişlerini götürdüklerinin altını çizdi. Yıldız, bu zor koşullara rağmen asgari ücret aldıklarını, 5 bin 500 lira bir maaş beklentilerinin olduğunu, mesleğin zorluğunun herkes tarafından bilindiğini belirtti.

Sendikalarının olmadığını söyleyen Yıldız, kendilerine mobbing uygulandığını, işverenin çalışma biçimlerini esnaf kuryeye çevirmek istediğini, online bahşişlerin bile kesildiğini, işverenin baskı yaptığını, "deponuza dönün, çalışmaya devam edin, sözleşmenizde bu yok" diyerek gözdağı verdiğini, talep ve eylemlerinin insani olduğunu da sözlerine ekledi. Yıldız, kiracı olduğunu, Ocak ayında 1200 lira olan kirasının 1800 liraya çıktığını, faturaların çok yüksek geldiğini, zorunlu giderlerin zaten asgari ücretin çok üstünde olduğunu ve insanların artık geçinemez hale geldiğini ifade ederken, "Evliyim, eşimi bir yere götüremiyorum" dedi.

'ESNAF KURYE' MODELİ REDDEDİLMELİ

Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) Örgütlenme Uzmanı Murat Küçükşahin yaptığı açıklamada işçilerin, patronlar tarafından 'esnaf kurye' modeline itildiğini vurguladı: "Bu modelle, işçilere şu deniyor: ‘Gelin kendi adınıza bir şirket kurun ve bu şirket üzerinden bize fatura kesin. Biz de bunun karşılığında bir ödeme yapalım.’ Senin kıdem tazminatın yok, yıllık iznin yok, BAĞ-KUR’unu kendin ödeyeceksin, şirket kurduğun için o yüzden sendikalı olma hakkın da olmayacak. Güvencesi olmayan, 4857 Sayılı İş Kanunu’na dayanmayan bir işçi modeli bu."

Esnaf kurye modelinin reddedilmesi gerektiğini vurgulayan Küçükşahin, söz konusu modelin sendikasızlaştırmaya yol açtığını da söyledi.

ÇALIŞAN ÜZERİNDE BASKI KURULUYOR

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ise Yemeksepeti içerisinde verdikleri mücadeleyi anlattı.

İşçilerin çok düşük maaşlara ve üzerlerinde baskı kurularak çalıştırıldığını vurgulayan Öztürk, şunları dile getirdi:

"Sendika olarak Yemeksepeti'nde çok uzun süreden beri örgütlenme çalışmamız vardı daha sonra üyelerin bir bölümü düşürüldü. Burada bulunan üyelerimizle çoğunluğa başvurduk. Bakanlık da sendika sayısal çoğunluğu sağlamıştır dedi ve çoğunluk belgesini aldık. İşverene 6 gün içerisinde itiraz hakkı tanınmış, işveren de çoğunluğa itiraz etti ve aylardır mahkeme devam ediyor. Bir taraftan sendika hakkı engellenirken, diğer yandan burayı da esnaf kurye modeline çevirmek için işçiler üzerinde yoğun bir baskı var. Yemeksepeti işçilerine de esnaf kurye modeli dayatılıyor. Arkadaşlar hesaplıyorlar asgari ücret bile ellerine geçmiyor. Sözde prim sistemiyle çalıştırıyorlar ama bu prim sisteminde de sürekli bir yarış, özellikle bu prim sistemiyle birlikte çok sayıda kurye arkadaşım kazalarda yaşamını yitiriyor, yaralanıyor. Burada bir mobbing söz konusu."

FARPLAS DİRENİŞİ: FABRİKAYI İŞGAL ETTİLER

Gebze’de de Farplas işçileri mücadele kervanına katıldı. Zam talebiyle fiili greve gitti bu mücadele içinde sendikasıyla da buluştu. Patronun işten atma saldırısına Farplas işçileri, işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli yer tutan Kavel direnişindeki gibi fabrika işgaliyle cevap verdi. Sermayenin imdadına koşan polisin saldırılarına kahramanca direndi.

SİSTEMATİK OLARAK YOKSULLAŞTIRMA POLİTİKASI VAR’

Yaygınlaşan işçi eylemlerinin sadece işçileri değil tüm halkı kapsadığını söyleyen Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’da bu eylemliliklerin artacağını düşünenlerden.

Elektrik, doğalgaz zamlarının herkesin canını yaktığı bu süreçte işçilerin bugün biraz daha hareketli görünmesinin nedenini iki yıllık pandemi sürecinde önemli bir gelir kaybına maruz kalmalarına ve bu süreçte tepkilerini yoğunlaştırmalarına bağlıyor. Sistematik olarak Türkiye’deki işçileri, vatandaşları yoksullaştırma politikasının olduğunu söyleyen Serdaroğlu, TÜİK’in enflasyonu düşük göstermesi, hükümetin grevleri yasaklaması, toplu sözleşmelerin baskılandırılarak örgütlenmelerin engellenmesinden de anladıklarını belirtti.

CESARET BULAŞICIDIR’

Yükselen tepkilerin büyük bir bölümünün sendikasız kesimlerden geldiğini söyleyen Serdaroğlu, Farplas’ta yaşananların da farklı olmadığını ifade etti. Farplas’ta yalnızlaştırıldığını, çaresiz bırakıldığını, hükümetin işverenle birlikte sendikalaşmalarını istemediklerini, vahşice engel olmaya çalıştıklarını söyleyen Serdaroğlu, sendikalarda hareketlilik olduğunu, örgütsüz kesimlerde işverene ve siyasi iktidara yönelik tepkilerin ortaya çıktığının altını çizdi.

MARKET EMEKÇİLERİ DE AYAKTA

Pandemi’nin ortaya çıktığı 2020 yılının mart ayından itibaren market emekçileri gündelik yaşamın devamı açısından zorunlu bir alanda faaliyet gösterdikleri için herkesin evlere kapandığı süreçte çalıştılar. Marketler, artan iş yüküne ve yaşam riskine rağmen ücretlerin ve önlemlerin artmadığı yerler oldu. 2021 yılında artan uygulamalar ve hak ihlalleri sonucu, A101, ŞOK, BİM’de yoğunlaşan sendikal yasaklar, ücretsiz fazla mesai, eksik personel sonucu iş yükünün artırılması, tarihi geçmiş ürünlerin sattırılması konusunda işçilere baskı yapılmasını kabul etmeyen işçilerin işten atılması gündeme geldi.

Market depo işçilerinin durumunu değerlendiren UMUT-SEN Temsilcisi Murat Bostancı, market depo işçilerinin pandemiden önce örgütlenmeye çalıştığını ama pandemiyle birlikte, eve kapanmadan dolayı internet satışlarının çoğalmasıyla birçok depoda ciddi sömürülerin ortaya çıktığına işaret ediyor.

Trendyol’daki kazanımdan sonra işçilerin yan yana geldiğini, bütün eylemlerin aynı anda başlamadığını ama birbirlerinden etkilendiğini de belirten Bostancı, meselenin doğrudan işçinin ekmeğini ilgilendirdiği için eylemlerin yayılacağını da söylüyor.

400 MARKET DEPO İŞÇİSİNİN DİRENİŞİ DEVAM EDİYOR

Bostancı’ya göre, bir iş yerinde hareketlilik başladığı zaman diğer işyerindeki işçilerin de cesaret aldığı yönünde. Bostancı, bu eylemliliklerin kendiliğinden gelişeni olduğu kadar, örgütlü işçilerin birlikte hareket etmesiyle ortaya çıkan eylemlilikler olduğunun da altını çizerek, Esenyurt Migros depoda işçilerin 24 saatten fazladır iş durdurma eyleminde olduğunu, direnişin hala devam ettiğini, içeride direnişte olan yaklaşık 400 işçi olduğunu belirtiyor.

SAĞLIK EMEKÇİLERİ DE DİRENİŞTE

Türk Tabipler Birliği (TTB) de sağlık çalışanlarının özlük ve ekonomik sorunlarının çözümü ile halkın sağlık hakkı için bir dizi eylemler gerçekleştiriyor. Hekimler ülkenin dört bir yanından "Mesleğimizi yapamıyoruz", "Nefes alamıyoruz", "Geçinemiyoruz" diyor. Her gün kamudan istifalar oluyor.

Türkiye’de çok ciddi ekonomik kriz olduğunu, bu krizden sağlık çalışanlarının da ciddi etkilendiğini söyleyen TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Halis Yerlikaya, herkes gibi geçinemediklerini söylüyor. Yerlikaya, özlük haklarında iyileştirme, insanca yaşayabilecekleri ücret ve bunun emekliliğe de yansımasını talep ettiklerini, sağlık alanında Türkiye’nin her yerinde sözlü ve fiziksel şiddetin arttığını, hastanelerin ticarethaneye dönüştürüldüğünü, hastaları müşteri, sağlık çalışanlarını da köle olarak gören bir sistem olduğunu ifade etti.

8 ŞUBAT’TA HİZMET ÜRETMEYECEĞİZ’

8 Şubat’ta acil servisler dışında hizmet üretmeyeceklerini söyleyen Dr. Halis Yerlikaya, kanser hastaları, diyaliz hastaları, çocuk aciller, yoğun bakım hastalarına hizmetin devam edeceğini, sağlıkta sürekliliğin esas olduğunu ama poliklinik hizmetlerini yapmayacaklarını, üniversite hastaneleri de dahil Türkiye’nin dört bir yanında bu eylemi sürdüreceklerinin altını çiziyor. Yerlikaya, taleplerinin sadece kendileri için olmadığını, toplumun ve halkın daha iyi sağlık hakkına erişebilmesi için olduğunu 8 Şubat Salı günü yurttaşların poliklinik hizmetlerine başvurmayarak destek vermelerini istediklerini söyledi.

İKTİDARA YANIT NİTELİĞİNDE

Peki neler oluyor? Sosyolog Hakan Koçak’a göre artan eylemler, iktidarın toplumu giderek yoksullaştıran politikalarına karşı can havliyle verilen bir yanıt.

Koçak, "İşçi sınıfı tabanında başlayan mücadeleler, AKP politikalarına karşı bir yanıt niteliğinde. Ücret artırmak için fiili hareket başladı, sendikal örgütlenme çalışmaları da devamında gelecektir" diyor.

Doç. Dr. Aziz Çelik ise işçilerin eylem yapmasında şaşılacak bir yön olmadığını, "Güneş çarığı, çarık ayağı sıkıyor" diyerek, "Ancak bu eylemlerin 89 Bahar Eylemleri gibi dalga yaratıp yaratmayacağını söylemek için henüz erken" diyor.

Şimdi Türkiye yeni bir emek hareketi dalgasıyla karşı karşıya. Bu dalganın, yükseldiği gibi hızla sönüp gitmemesi bu hareketin kendine nasıl bir karakter kazandıracağıyla, ya da kalıcı bir karaktere sahip olup olamayacağıyla yakından ilgilidir.

YARIN: İŞÇİ HAREKETLERİ KİTLESELLEŞEBİLİR Mİ? ESKİ İŞÇİ EYLEMLİLİKLERİYE ARASINDA BENZERLİK VAR MI, NELER DEĞİŞTİ?

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar