Dersim, Bingöl ve Karakoçan hattında doğa talanı sürüyor

Dersim, Bingöl ve Karakoçan hattında doğa talanı sürüyor
Peri Vadisinde baraj yapılarak başlayan doğa talanı, köylere ait meraların satışı ile devam ediyor. Köy halkı merasız kalmış durumda.

Remzi BUDANCİR


+GERÇEK-Dersim, Bingöl (Çewlik), Elazığ ve Muş başta olmak üzere bölgede bulunan kırsal kesimde bulunan köylere ait meralarla ilgili sorun devam ediyor. Kırsal kesimde bulunan meralar ya askeri yasak bölge ilan edilerek köylülerin kullanımı engelleniyor, ya da meralar hazine arazisi yapılarak devlet tarafından ihale usulü ile satılıp kiraya veriliyor. Kiralama usulü ile arazilerin kullanılması genellikle sürü sahibi olan Koçerlere veriliyor. Köy halkı dışında meraların kullandırtılması dönem sürü sahipleri ile Koçerleri karşı karşıya getiriyor.

MERA POLİTİKASI ÖLÜM GETİRDİ

Sürü sahipleri ile köy halkının karşı karşıya geldiği en son olay Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde yaşandı. Bu ayın başında Beritanlı Koçerlerinden olan sürü sahipleri, her yıl olduğu sürülerini Karakoçan üzerinden Bingöl yaylalarına götürmek için yola çıktı. Yaklaşık 5 bin küçükbaş hayvanın geçirileceği güzergâh Elazığ'ın Karakoçan ilçesi Çanakçı köyüydü. Tarım İl Prosedürüne göre sürüler ana yol güzergâhından geçirilmesi gerekiyordu. Köylülerin aktardığına göre o gün sürüler Çanakçı Köyü muhtarı 8 çocuk babası Fahrettin Yıldırım'ın özel arazisinden geçirildi. Koçerler ile Yıldırım arasında tartışma yaşandı. Tartışma kısa sürede silahlı kavgaya dönüştü. O sırada Köy Muhtarı Yıldırım silahla vurularak hayatını kaybetti. Saldırıda aynı köyden Ekrem İnce ve Barış Mehmet Yıldırım ağır yaralandı. Bu olay basında sürü sahipleri ile köy muhtarı arasında "Husumet", "Köylüler arasında silahlı kavga" şeklinde yer aldı.

YÖRE HALKI TEPKİLİ: BU MÜNFERİT BİR OLAY DEĞİL

Karakoçan ilçesi, Çanakçı köyü muhtarının ölümü ile sonuçlanan bu olayla ilgili tartışmalar sürüyor. Yöre halkı bir kişinin ölümüne neden olan olayın sıradan münferit adli bir olay olarak ele alınmasına tepkili. Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan Karakoçan Dayanışma İnisiyatifi, sorunun asıl kaynağının meraların kullanımı ile ilgili alınan kararlar olduğuna dikkat çekti. Sürü sahiplerinin, Koçerlerin, köylülerin meraları veya özel arazilerinde sürülerini otlatmasının ilgili kurumlar tarafından yapılan ihaleden sonra yapıldığının belirtildiği açıklamada, ihale sürecinden sonra Koçerlerin aldıkları izinle köy muhtarını bilgilendirmesi gerektiği hatırlatılarak, "Başta ilçenin mülki amiri ve ilgili yetkili kurumlar bütün kamuoyuna şeffaf bir biçimde konuya dair bilgilendirme yapmaları gerekmektedir. Bu ülkede hak hukuk adalete inanan ve vicdan sahibi insanların, yaşanan bu olayları münferit bir olaymış gibi algılayamazlar. Çünkü Türkiye'nin dört bir tarafında hukuk hiçe sayılırken, bir yandan da devlet tarafından şirketlerin veya belli bir zümrenin çıkarlarına göre her gün yasalar değiştirilerek doğamız talan edilerek yaşam alanlarımız yok edilip ellerimizden alınıyor" denildi.

"YAŞAM ALANLARI MİLLİ EMLAK KANALIYLA SATILIYOR"

Türkiye genelinde ve Karakoçan özelinde insanların doğup büyüdükleri köylerinde ekip biçip kullandıkları taşınmazların Mili Emlak kanalıyla tek tek ihale edilerek parası olana satıldığının hatırlatıldığı açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Köy tüzel kişiliklerinde, köylülerin yaşam alanları, kullandıkları (özel araziler) meralar, yasalar ve yönetmeliklerle köylülerin ellerinden alınıyor. Çanakçı köyü muhtarının ölümü ile sonuçlanan acı olay, yaşam alanlarına yönelik politikalardan ayrı düşünülemez. İnsan hayatına yönelik bu saldırıların son bulması İçin, yaşam alanlarımıza yönelik ve başta köylülerin yaşam alanları olan özel arazileri ve meralarına dair bu talan politikaların bir an önce son bulmasını istiyoruz. Bugün Çanakçı köyünde meydana gelen bu tür olayların yarın başka bir köyde yaşanmasını istemiyoruz. Hiçbir şey insan yaşamından kıymetli değildir."

90’LI YILLARDA KÖYLER BOŞALTILDI, ŞİMDİ İSE MERALAR SATILIYOR

+Gerçek’e konuşan Karakoçan Dayanışma İnisiyatifi'nden Eren Akyol, Çanakçı köyü muhtarı Fahrettin Yıldırım’ın uygulanan mera politikalarının olumsuz sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. Bu olayın şahsi, iki kişi arasında yaşanan kavga yâda münferit bir olay olarak açıklanmasının doğru olmadığını hatırlatan Akyol, "Aslında bu toplumsal bir mesele. Bir şekilde insanların yaşam alanları üzerinden ciddi bir mağduriyet yaratılıyor. Prosedüre göre Koçerlerin yol güzergâhını takip etmeleri gerekiyor. Ama bunlara uyulmuyor. Dağ, taş arazilerinden bu sürüler geçiriliyor. Her sürü geçişlerinde bu sorunlar yaşanıyor. Özellikle bizim buralarda asimileye yönelik uygulanan politikalar var. 1990’larda köyler yakılmış, dönemin koşullarından kaynaklı bu köyler terkedilmiş. Şu anda köy meralarını önce orman vasfından çıkarılarak hazine arazisi yapıyorlar. Daha sonra hazine arazi yapılan köy meraları satışa çıkarılıyor. Parası olan köy arazilerini bu şekilde satın alıyor. Bu noktada köylülerin talepleri, istekleri yok sayılıyor. Köy meraları ihale usulü ile satılıyor. Köylüler topraksız bırakılıyor" dedi.

KÖY MERALARI ASKERİ YASAK BÖLGE İLAN EDİLİYOR

Bölgede yerleşik olan köylerin temel geçim kaynağı hayvancılık. Hayvancılık yapmaları için köyde yıllardır kullandıkları köylerine ait meralarına ihtiyaç var. Ancak köy halkının elinde neredeyse hiç mera kalmamış. "Köy meraları hazine arazisi yapılarak satılıyor" diyen Akyol, "Sadece meraların satılması değil. Bu olmasa bile meralar askeri yasak bölge ilan edilerek o meraları kullandırtmıyorlar. Özellikle Bingöl, Dersim, Karakoçan coğrafyasında bu çok yaygın uygulanıyor. Bu bölgelerde meraların kullanımı tamamen askeri izinlere bağlı. ‘Güvenlik’ gerekçesi ile askeri yasak bölge ilan edilen meralara köylüleri sokmuyorlar. Bizim köyde hayvancılık yapanlar hayvanlarını köy dışına çıkaramıyor. Karakoçan’da dört ayda bir meralar yasak bölge ilan ediliyor. Köyümüzün neredeyse tüm merası şu anda yasak bölge. Durum böyle olunca meralar köy halkı için hayati öneme sahip noktaya geliyor. Üstelik bu meraların kiralanması, satılması tamamen yasalarla devletin elinde. Köylüye rağmen meraların satışının yaygın bir şekilde yapılması mağduriyet yaratıyor. Bu olayında altında yatan neden bu politikalar" diye konuştu.

PERİ VADİSİ TALAN EDİLDİ

Akyol’un anlattığına göre bölgede coğrafyaya, meralara ve doğaya karşı uygulanan politikalar sadece bunlarla sınırlı değil. Bingöl (Çewlik), Dersim ve Elazığ coğrafyası sınırları içinde bulunan Peri Vadisinin insansızlaştırılması için ayrıca politikalar uygulanıyor. Peri Vadisinin tamamen talan edildiğini hatırlatan Akyol, şunları söyledi: "Peri Vadisinde Dersim, Bingöl (Çewlik), Elazığ sınırları içerisinde bulunan Pembelik Barajının su tutması sonucu halkların bir biri ile iletişimini kesmiş durumda. İnsanların arasında olan en temel hak iletişimdir. Karşıya geçerken köprüden geçip kullanılan yol en fazla 15 kilometreydi. Şu anda 100 kilometre dolanıyorsun. Aynı sorun Kiğı tarafında da yaşanıyor. Özaltın şirketi aynı işkenceyi orada yapıyor. Dolayısı ile barajlar, meraların köylülerin elinden alınması, yasak bölgeler coğrafyada yaşayan insanları nefes alamaz hale getirdi. Bu politikalar halkı olumsuz etkiliyor."

 

Öne Çıkanlar